Yaşa Atatürk!

O gün, İngiliz sefarethanesi tıka basa dolu idi. İzmir’den gelen Mustafa Kemâl Paşa’nın zafer haberi; Kurtuluş Savaşı muhaliflerinin keyiflerini kaçırmış, adeta soluğu efendileri İngiliz’in huzurunda aldırımıştı. Rıza Tevfikler, Zeynelabidinler, Kara Sait Paşalar, Refik Halitler ve daha niceleri…

Durun, Refik Halit dedik ama, yazılarının birkaçını buradan paylaşmadan geçemeyeceğim.

Refik Halit ki Milli Mücadele’nin en azılı düşmanlarından idi. Ayıptır söylemesi, hani yazıları da oldukça mizahi idi. Osmanoğulları’ndan Vahdettin bile yazılarının hayranı olmuştu desek, sanırım abartmış olmayız.

Mesela, sattığı kaleminin pislik akan mürekkebiyle Mustafa Kemâl Paşa’yı tiye alan yazısının birinde bakın ne demişti:

“Merhaba Sivas kuzuları, Ankara keçileri ağıla mı geldiniz? İttihat sürüsünden yeni çobanbaşı, millet paşası mı sizi seçip ayırdı. Tüylerinizi kabartıp, boyunlarınızı varaklayıp, sırtınızı kınalayıp bize sizi o mu hediye gönderdi? Boynunuzdaki tasmayı da o mu taktı? Kösemendiniz kimdir? Sivas’ın şu karakeçisi mi? Yoksa Karaman kuzusu mu? Niye koç Ankara’da kaldı? Adeti uzaktan mı toslamaktır? Yine bir vuruşta kabineyi düşürmek niyetinde mi? Rütbesiz, mesnetsiz kalmış. Dağdan dağa kaçar, rast geleni toslar. Ecelinize ayağınızla mı geldiniz?…”

Bir diğer yazısında ise ‘Misak-ı Milli’yi eleştirmişti:

“Bereketi bol olsun, başımıza bir millî daha çıktı, geceler bir millî daha doğurdu. Millet anamız yine varlığını gösterdi. Ortaya bir millî daha attı: Millî Misak… Aman Allahım!… Telaffuzu ne güç, ne çirkin, ne gayrı bir kelime…”

Şimdi ekranlarınızda; yıllar sonra, kaçtığı Türkiye’den geri dönmesine hiçbir engel kalmayacak, kısacası affedilecek olan 150’liliklerden Refik Halit’in, memlekete dönerken çektiği telgrafı okuyorsunuz…

Yaşa Atatürk, ulaşılamaz Büyüklüğün, zekan ve vatan uğruna yaptıkların için. Yaşa Atatürk, Refik Halit ve nicelerini yazdıklarına ve yaptıklarına pişman ettirdiğin için, Yaşa Atatürk; günümüz kirli kalemlerine de aynı duyguyu en kısa zamanda tattıracağın için!