Ya Atatürk olmasaydı?

Ya Atatürk olmasaydı? Beyaz atıyla surlardan içeri; İstanbul’a giren Fatih’in, bugün duvarlarımızı süsleyen resimlerinin yerini, onların duvarlarında Fransız Franchet D’esperey‘in fotoğrafları alabilirdi.

Öyle söylüyorum çünkü 1919’da işgâl altındaki İstanbul’a Franchet D’esperey beyaz atı üzerinde öyle bir girişi vardır ki; adetâ ‘İstanbul bizim, Fatih’i de benim’ diye bas bas bağırırcasına, onu çılgınca alkışlayan halkın arasından doğruca kendisine tahsis edilen yalıya gitmiştir…

Öyle ya, ister istemez soruyor işte insan; Ya Atatürk olmasaydı?

Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u alışı, bugün belki bize revâ görülen bir karış Anadolu toprağında okutulan Osmanlıca tarih kitaplarında iki satırla geçiştirilmez miydi?

Peki ya İstanbul?

Sanıyor musunuz ki, onca ihtişam ve gösterişle giren Fransız’ın ve müttefiği İngiliz’in, İstanbul’u bize bırakacaklarını?

Elbette hayır!

84 yıl önce 6 Ekim günü Türk askerinin İstanbul’a girişini yazan işgalci İngiliz Yüzbaşı Armstrong der ki:

“Ruhumun isyan ettiğini duyuyorum. Türkler sanki Kanuni Sultan Süleyman devrindeymişler gibi düşünüyorlardı. İngiltere İmparatorluğu şerefinin bütün Asya’ya karşı, çamurlara yuvarlanması gururumu yaralıyordu.”

İşte! Doya doya bakın İstanbul’un Fatih‘ine…

4 yıl önce aldığı; ordusunun girişiyle İngiliz’in ‘şerefini çamurlara yuvarlandıran’ Büyük Başkomutan, İstanbul’a ilk kez geliyor 1927’de...

Üstelik Fransa’da, en çok okunan haftalık L’ILLUSTRATION dergisinin sayfalarını süslüyor…

Kısacası;

Her sene 6 Ekim, İstanbul’un düşman işgalinden kurtuluşunun yıl dönümü kutlamalarında unutulmamalıdır ki, Gazi Mustafa Kemal Paşa ve kahraman Türk askeri İstanbul’u düşman işgalinden kurtarmasaydı, fethediliği tarih olan ‘1453’ün hiçbir anlamı olmazdı…

Ya Atatürk olmasaydı
1 Temmuz 1927, Atatürk 8 yıl aradan sonra ilk kez İstanbul’da