Ulu Önder Bana Sordu: Lincoln Mü Cadillac Mı?
Atatürk’e tam onbeş yıl şoförlük yapan Remzi Öztuş hatıralarını anlattı. Onun deyimi ile bu ‘Anlatmadan çok, hayatımda yaşadığım günler’ dediği onbeş yılı, her gün olduğu gibi yine anmaktan başka bir şey değildi.
Zaman zaman oğlu Mustafa Kemal kendine yardımcı oluyor, altı nüfuslu ailesinin geçimini temine çalışıyorlardı.
Gazi’nin yanına 1923 yılında girmişti. İlk ‘Benz’ marka otomobilin direksiyonuna oturuşundan itibaren tam onbeş yıl ‘gözünü budaktan’ sakınmadan hizmetine devam etmişti. ‘Benden önce rahmetli Mehmet Abdullah, büyük önderin şoförü idi’ diyor ve hafızasının içindeki en renkli, en muhteşem anılarını şöyle anlatıyordu:
“Mehmet Abdullah bir gün Ankara’daki bir barda hadise çıkarmıştı. Mahkeme kendisini bir hafta hapse mahkum etmiş ve infazı için durum başyaverliğe bildirilmişti. Ata, emektar şoförünün mahkumiyetini o zaman öğrenmiş ve çok üzülmüştü. Ama her şeye rağmen infazdan çekinen ilgililere derhal kesin emrini vermişti: ‘Kanun ne emrediyorsa o yapılır.’ İşte o günden sonra, makam arabasının direksiyonuna ben geçmiştim. Hayat akışım, dakikası dakikasına, ulu önder ölene kadar hep onunla birlikte devam etti. O üç saat uyursa, ben de o kadar uyur, o sabahlara kadar bir yerden bir yere giderse, ben de gözümü kırpmadan otomobil kullanırdım.”
47 yıllık şoför Remzi Öztuş, Şoförler Cemiyeti’nin kendisine verdiği ‘en yüksek şeref üyeliği‘ne, pek çok meslektaşının zaman zaman iltifatkâr sözlerine rağmen, hiç bir şekilde ciddiyetini bozmamıştı. “Ata her şeyden önce ciddi insandan hoşlanırdı. Bizleri de öyle yetiştirmişti ki, olur olmaz şeylere gülmez, lüzumsuz laf etmez ve hele hele en küçük şekilde dahi olsa gayri ciddi davranışlarda bulunmazdık” diyen Öztuş, büyük insanın kendine kalan özellikleri hakkında şöyle diyordu:
“Bir gün dahi otomobil kullanmaya heves etmemişti. Her şeyi ihtisası olana bırakır, ihtisas sahibine de asla müdahale ettirmezdi. Hiç unutmam, bir gün İş Bankası’nın onuncu kuruluş yıl dönümü idi. O zamanlar Marsilya’da Kral Aleksandır’a suikast yapılmıştı. Mütecavizler, Kralın otomobil basamağına çıkıp ateş etmişlee ve bu durum bir çok devletlerde tedbir alınmasına sebep olmuştu. Banka, yıl dönümü dolayısıyla, kurşun işlemez, basamakları yürüken kapanır bir Cadillac sipariş ettirmişti. Aynı anda da hükümet, yine aynı şekilde bir Lincoln otomobil getirtmişti. Ata’nın hangi otomobili kullanacağı adeta bir mesele olmuştu. Bir gece oturduğum yere gelen hizmetkarlarından biri, ‘Gazi seni istiyor’ demişti. Hemen kalkıp yanına gitmiştim. Hükümet üyeleri ve bazı arkadaşları ile Atam, masada idi. ‘Söyle bakalım Remzi’ dedi, ‘hangi arabayı kullanalım?’ Ben önce şaşırıp, ‘takdir sizin Paşa hazretleri’ dedimse de, o itiraz etti, ‘olmaz’ dedi. ‘Sen bu işin adamısın, sen ne dersen onu yapacağız’… Cadillac’ı daha uygun bulduğumu söylemiş ve ondan sonra Lincoln, daima ikinci otomobilimiz olarak kalmıştı.”
Tam onbeş yıl, geceli gündüzlü ulu önderin şoförlüğünü yapan ve ölümünden sonra ‘sen dünyanın en büyük insanına hizmet ettin. Artık sana şoförlük yaptıramayız’ denerek işten alınan Remzi Öztuş, “Bugün bile hâlâ, her gaz pedalına bastığımda, onun keskin bakışlarını ensemde hisseder gibiyimdir. Bu yüzden, en küçük bir hata yapmaktan ömrüm boyunca çekinmişimdir” diyordu…
Kaynak: Yeni İstanbul Gazetesi