Türk Kadını Atatürk’e Çok Şey Borçlu

Atatürk 88 yıl önce 6 Ağustos günü Ankara’dan İstanbul’a gelmişti. Ama ne manzaraydı o günkü mahşeri kalabalık!

Atatürk’ü karşılamak için Haydarpaşa Garı’na akın etmişti Türk kadını.

Daima en önde, Atatürk’ün sağında solunda koruyucu bir melek gibiydi.

Bir an gözlerimin önünde Atatürk’ün Zaferden sonra yaptığı yurt gezisinde çekilen bir fotoğrafı beliriverdi.

O gün Türk kadını, köşesine çekilmiş, erkeklerin arkasından çekingen bir halde belki yüreğinde fırtınalar koparak Kurtarıcı’sını izliyordu.

Kim bilir; koşmak, ellerini öpmek, sıkıca sarılmak ‘Paşam, Kurtarıcımız, sana minnettarız’ demek istiyordu. 1923 yılındandı fotoğraf. Vatan düşmandan kurtulmuş, fakat kadının kurtuluşu henüz tamamlanmamıştı.

Öyle söylüyorum, çünkü o acı manzaradan tam 3 sene sonra ailede kadın-erkek eşitliği sağlanmıştı. Evlilikte resmi nikah zorunluluğu getirilmiş, çok eşle evlilik tarihe karışmıştı.

Bir zamanlar kocasıyla aynı masada yemeğe oturması bile hoş karşılanmayan Türk kadını, istediği mesleğe girebilme hakkına bile sahip olmuştu. Dahası da vardı; Türk kadını mahkemelerde tanıklık yapma, miras ve boşanma konularında erkekle eşit hale gelmişti. Kısacası kadın, işte şimdi Türk kadını olmuştu. Eski itibarına tekrar kavuşmuş, özgür olmuştu, Atatürk’e sonsuza değin minnetar olmuştu.

Ey Türk kadını, asırlardır seni cehaletleriyle mâhkum ettikleri zincirlerden, sanıyor musun ki Atatürk’ten başkası kurtarırdı?

Bugün, softa hurafeci yobaz takımı seni tekrar cehâletiyle zincirlere bağlâmak istiyor!

Karşı dur, haykır, sahip çık!