Tüm Sus’anlara Gelsin!
Sus’an nedir bilir misiniz? Kavim, kabile, boy, oba gibi, Sus’an’lar da çok türlü bir topluluk.. Dil, inanç ve soy olarak aynı gözüktükleri halde, aslında onlar, mankurtlaşmanın ötesinde bir değişim geçirmiş ve hiçbir kültürel değeri ve presibi kültür haznesinde tutamamış bir çeşittir.. İnandıklarını iddia ettikleri inançları da, dış dünyayı da bilmezler. Sus’an’lar’ın yaşadığı bölgelerde, din eğitimi veren kurumlarda ufacık çocuklara tacizde bulunulur ve bu normal karşılanır… Kutsal saydıklarını söyledikleri savaşçıları her gün can verirken, Sus’an’lar rutin hayatlarına devam ederler. Binlerce yıl boyunca sayısız ulusu beslemiş kadim topraklara, yahudi tohumu atarak kendi topraklarını öldürürler ama sıkıntı yoktur, çünkü dev gibi olmuş mahsuller, kantarda ağır çektiği için Sus’an’lara bol kazanç sağlamaktadır.. Sus’an’lar, yöneticiyi sevenler ve sevmeyenler diye kolayca bölünmüş bir toplumdur. Hastalandıklarında, yabancıların ürettiği ilaçları içerler, yabancıların cihazlarıyla tedavi olurlar ama aynı zamanda o yabancılarla savaş halinde olduklarını söylerler. Sus’an’ların hiçbir sanat, edebiyat ya da fikir birliği yoktur ve rant, tek ortak noktalarıdır. Ne ilimde yol alırlar, ne ahlakta, ne eğitimde, ne toplumsal normlarda.. Kendi nesillerini bile düşünmeyen bir garip türdür Sus’an’lar.
Bu yüzden bu yürek yakan fotoğraf, Sus’an’lar için hiçbir şey ifade etmeyecek olsa da, not olarak düşülesidir. 1917 yılında İngilizlere esir düşmüş ve Hintli askerler tarafından elleri ve gözleri bağlanan bu kadim atalar, bu şerefli Türk askerleri, o gün neler yaşadı, başlarına ne geldi bilinmiyor. Lakin bildiğimiz bir gerçek var ki, o şerefli askerler bugünün Sus’an’ları gibi değillerdi. Onlar, hiçbir zaman kişisel çıkarını düşünen Sus’an’lar gibi olmadı! Kendi tahtının derdine düşmüş bir hünkarın kaderine terkettiği bu yiğit askerler, çocuklarından ve memleketlerinden çok uzaklarda, bilmedikleri bir coğrafyada savaştılar! Kim için? Adaları yunana kaptırırken, yerli tohum yasakken, devlet kurucularına küfür edilirken, kadın cinayetleri almış başını giderken, eğitim yerle bir edilirken, sürekli birileri kandırılırken, ’’Güçlü Türkiye için ben de varım, dolar düşecek, yerli uçak gelecek uçuşa geçeceğiz’’ denildiği halde zamlara, 700 milyar dolar olmuş acı bir dış borca, artık yabancıya tamamen bağımlı olmaya, Bakara’ya makara diyenlere Sus’an’lar için mi gerçekten? Hayır onlar, en kanlı savaşlardan biri olan Çanakkale Savaşı’nda bile yalnızca hoşaf yiyerek, yalın ayak, süngüyle Ya İstiklal Ya Ölüm diyebilmiş yiğitlerdir. Ya İstiklal Ya Ölüm demiş yiğitler ile, bugün ’’napalım çocuğumuz var, mecburuz ses etmiyoruz, zorla oy verdik, biz de üzülüyoruz ama katlanıyoruz’ diyen Sus’an’lar arasında kadim farklar bulunmaktadır… Ne kötüdür ki, 73. ve 79. maddelerinde, ’Osmanlı uyruğundakiler yunan uyruğuna ve anayasına tabi olacak’ diyen Sevr’e karşı süngüyle savaşanların bıraktığı vatanda, Sus’an’lar her türlü zillete razı olmuş durumdadırlar…
E. Özel