Topal Osman Ağa’nın Sonu

Ali Şükrü Bey’in, Topal Osman ve adamları tarafından öldürüldüğü şüpheleri üzerine Topal Osman aranmaya başlandı ve evi ablukaya alındı. Topal Osman’ın bağ evi, Mustafa Kemal Atatürk’ün Çankaya Köşkü’ne yakın ve kirası Ankara Belediyesi’nce ödenen bahçeli bir evdi.(1)

Osman Ağa ve Giresun Uşakları’nın üzerine hareket etmeyi planlayan İsmail Hakkı Bey ve askerleri öncelikle Giresun Gönüllü Müfrezesi’nin 144 kişilik piyade gücü dışında olan ve sayısı 40 olan Süvari Müfrezesi’ni Kalecik’e görevli olarak gönderdi. Böylece çatışma sırasında bunların Giresunlu piyadelere yardım etmesi önlenmiş oldu. Osman Ağa ve Gönüllü Müfrezesi’nin kuşatıldıkları 1 Nisan’ı 2 Nisan’a bağlayan akşam toplam mevcutları 107 idi. Çatışma akşamı çeşitli görevler verilerek olay yerinde bulunmaları engellenen ve olay yeri dışında görevde bulunan Giresunlu piyade sınıfından muhafız sayısı ise 37 kişiydi.(2)

Mustafa Kemal Paşa’yı korumakla görevli 100 kişilik Muhafız Kıtaatı, 1 Nisan 1923’te öğleden önce Çankaya Köşkü’nün yanında mevzilendi. Köşkte bulunan Mustafa Kemal Paşa ile eşi Latife Hanım öğleye doğru arka kapıdan alınarak Ankara Garı’ndaki Direksiyon Konağı’na nakledildi. Nöbet değiştirme bahanesiyle yanındaki 3 Giresunlu muhafız silahları teslim alınmak suretiyle etkisiz hale getirildi.(3)

Bu süvarilerin hiçbir şeyden haberi yoktu. Bunlar Barca Köyü’nden Ayvazoğlu Hüseyin, Burunucu Köyü’nden Kabil oğlu Hasan ve Bulancak’tan Padar oğlu Hüseyin idi. Süvarilere atlarını bir yere çekip koğuşta istirahat etmeleri söylendi ve süvariler koğuşa girer girmez ellerinden silahları alındı.(4)

İsmail Hakkı Bey olayı ve askeri harekâtın nasıl yapıldığını şöyle anlatıyordu:

“Bir gece yarısı evimdeyken telefon çaldı. Mustafa Kemal Atatürk beni arıyordu. “Çabuk giyin ve yola çık. Ben şimdi Çankaya’dan istasyon binasına iniyorum. Oraya gel dedi.” Hemen gittim. Durumu bana anlattı. Osman Ağa’nın hükümete karşı isyankâr bir tavır takındığını, Ali Şükrü’yü öldürttüğünü, derhal taburu toplayıp kendisini tenkil etmem ölü veya diri Topal Osman’ı hükümete teslim etmem gerektiğini söyledi… Tabur Topal Osman’ın bulunduğu Papazın Köşkü’nü ve Çankaya mıntıkasını kuşatmaya başladı. Çevirme hareketimiz devam ederken ve çember daralırken Topal Osman’ın müfrezesinden üzerimize ateş edildi. Bir erim şehit oldu. Bunun üzerine çarpışmaya başladık. Şafak attığı zaman biz hâlâ vuruşuyorduk. Öğleden evvel çatışma bitti. Topal Osman’ın kuvvetleri bertaraf edilmişti. Topal Osman da yaylım ateşinde vurulmuştu. Kalanları topladım ölüleri de orada gömdürdüm. Teslim aldıklarımı istasyona getirdim ve durumu Atatürk’e arz ettim. “Teslim aldıklarını derhal terhis et ve memleketlerine gönder” dedi. Bu mesele de böylece kapandı.”(5)

Mustafa Kemal Paşa’nın Yaveri Salih Bozok’un oğlu Cemil Bozok ise o gece ile ilgili anısını şu şekilde anlatıyordu:

“Muhafız Taburu tarafından Topal Osman Ağa Çankaya’da teşkil ediliyordu. Çünkü Trabzon Mebusu Ali Şükrü’yü öldürten o imiş. Şafak söktükten birkaç saat sonraya kadar silah sesleri devam etti. Öğleden sonrada tutuklanmış Laz muhafızlar ufak kafileler halinde istasyona getiriliyor ve enterne ediliyordu… Muhafız Taburunun harekâtı büyük bir titizlik ve sessizlik içinde yürütülerek Çankaya her tarafından kuşatılmış ve Osman Ağa’nın şehirdeki evinden gelip geceyi geçirdiği Papazın Bağı’ndaki evine, kumandan bir çavuş gönderip hemen teslim olması istenmiş fakat Ağa’nın emriyle bu çavuş kapı önünde kurşundan geçirilmiştir. Bunun üzerine de taburun harekâtı başlamış. Yaylım ateşine tutulunca Osman Ağa yanında bulunan maiyeti ile birlikte elinde silahı kapıdan çıkmış, ağaçlar arasında hem ilerliyor hem de sağa sola ateş ediyormuş. Aldığı bir kurşunla fena yaralanmış fakat aldırmayarak tekrar yürümeye ve ateş etmeye devam etmiştir. Sonunda ise ölmekten kurtulamamıştır.”(6)

İsmail Hakkı Bey, Osman Ağa’nın kaldığı Papazın Bağı’ndaki evi ile Giresunlu Gönüllülerin kaldığı Muhafız Müfrezesi barakalarının etrafını dıştan içe doğru Ankara Merkez Alayı, Jandarma Taburu, İstihkâm Taburu ve İtfaiye Taburu ile kuşattırdı. Gece yarısından sonra ağır makineli tüfekle Osman Ağa’nın kaldığı ev taranmaya başlandı. Önce Çankaya Köşkü kapısında nöbet tutan yedi Giresunlu gönüllü muhafız öldürüldü. Çatışma sırasında Osman Ağa sol ayağından vuruldu. Tarih 2 Nisan 1923 günü öğleye yaklaşırken ortalığın savaş alanına dönmesi ve Osman Ağa’nın bulunduğu yere bombalar atılması üzerine Osman Ağa, “Onlar da bizden, birbirimizi kırmayalım teslim olacağız hemen seslen” diye yanında bulunan Gıcıroğlu Muharrem Çavuş’a emir verdi. Teslim olan Osman Ağa’nın yanına gelen bir asker Osman Ağa’ya bir el ateş ederek kasığından yaraladı.(7)

Olayın bu kısmını Muhafız Alayı Muhafız Taburu üçüncü bölükten er Süleyman oğlu Ali ise şöyle anlatmaktaydı:

“Ben olay gecesi Mustafa Kemal Paşa’nın istasyonda bulunan eski evi önünde nöbetçiydim. Mustafa Kemal Paşa bu binadan çıktıktan sonra burayı Muhafız Alayı Komutanı İsmail Hakkı Bey ve Mustafa Kemal Paşa’nın yaverleri büro olarak kullanıyorlardı. Gece yarısına doğru birde baktım Mustafa Kemal Paşa birden karşıma çıktı ve derhal İsmail Hakkı Bey’i çağırttı. Üst katta uzun uzun konuştular ve az sonra bütün birlik uyandırılıp ilave ve hakiki mermiler dağıtıldı ve Çankaya’ya doğru yürüyüşe geçtik. Hiçbirimiz nereye gittiğimizi ve ne yapılacağını bilmiyorduk. “Gece tatbikatı yapılacak” dediler. Seri yürüyüşle sabaha karşı Çankaya sırtlarına geldik. Topal Osman’ın Papazın Bağındaki evinin yakınına gelince İsmail Hakkı Bey, bizzat dolaşarak bizlere tek tek bütün bahçeyi ve binayı çepeçevre kuşattırdı. Herkes kendine bir siper seçip tüfeklerimizi doldurduk ve binayı gözetlemeye başladık. Gün ağarmış ve uyanan Topal Osman’ın adamları iyice seçilmeye başlamıştı. Ellerinde ibriklerle tuvalete gidip geliyorlar ve bahçe musluklarında yüzlerini yıkıyorlardı.(8) Ortalık iyice aydınlanmaya başlayınca birden binadan silah sesleri gelmeye başladı. Topal Osman’ın adamları silah seslerini duyunca barakalarına ve sağa sola koşuşturmaya başladı. Fakat bizim birliğin askerleri silahlığı kuşatmıştı ve karşı koymak isteyen Topal Osman’ın adamlarından 12’si öldürülmüş ve diğerleri de etkisiz hale getirilmişti. Topal Osman yaralı olarak teslim alınmıştı. Daha sonra işittik ki hastaneye götürülürken yolda ölmüş.”(9)

Mahir İz “Yılların İzi” adlı kitabında konuya şu şekilde değinmekteydi:

“Topal Osman Ağa, eşkıyalıktan gelme fakat Trabzon havalisinde Pontuslulara karşı yaptığı şiddetli tenkil savaşıyla bütün günahlarını unutturan, herkesin baş üstünde taşıdığı milli bir kahramandı. Topal Osman’ın 150 neferi bulan çetesi, Çankaya’da resmi Muhafız Kıtaatı oluşturulmadan önce Ankara’da Mustafa Kemal Paşa’yı koruma vazifesini yapıyordu. Daha sonra bir Muhafız Taburu oluşturuldu ve komutanlığına da İsmail Hakkı Bey getirildi. Onlarda Çankaya’nın diğer tarafında mevzi alırlardı. Artık Osman Ağa’nın çetesine lüzum kalmamıştı fakat kimse buna ses çıkarmaya cesaret edemiyordu. Meclis’in polisi, komiseri bile tabancasını kapıda bırakmak suretiyle Meclis’e girebilirken, bu çete efradı pür silah hatta küçük bombalarıyla, hiç kimseden izin almak lüzumunu hissetmeden doğrudan doğruya Meclis’e giriyor ve toplantı salonunun kapısını açıp içeriye birkaç kişi toplu halde bakabiliyordu. Bu çete, şehirde nizam ve intizamı hem de nizamiye askeri kışlasında askeri disiplini bozacak tavırlar takınmaya başladı. Elbette bu gayri tabii hal devam edemezdi. Galiba “Bir taşla iki kuş vurulsun” diye Ali Şükrü Bey’in izale-i vücudu Topal Osman’a havale edildi. Topal Osman bir kere Ali Şükrü Bey’in hemşerisiydi. Ali Şükrü Bey kendisini çok takdir eder ve Karaoğlan’da Merkez Kıraathanesi önünde akşamüstleri her fırsatta karşı karşıya otururlar ve nargile içerlerdi.”(10)

Bu çatışmada ölenlerin gerçek sayısı 35 idi. Toplam ölü sayısı muhafızlarla birlikte 63 idi. Çatışma Giresunlu 11 muhafızın silahları alınıp terzi kulübesine kapatılması ile 1 Nisan 1923 akşamı başladı ve 18 saatlik bir mücadeleden sonra 2 Nisan 1923 günü öğleye doğru tamamlandı.(11)

Bu çatışmada Osman Ağa hedef seçildiği halde gönüllü Giresun muhafızlarından birçoğunun imhası ile sonuçlandı. İsmail Hakkı Bey, Gıcıroğlu Muharrem Çavuş’a ölen muhafızları tespit etmesini emretti ve yapılan sayımda 27 Giresun Gönüllü uşağı muhafız vefat etti. Sağ olan 80 Giresun uşağı ise terhis edildi. Yaralı olarak ele geçirilen Osman Ağa’nın da ölümü ile şehit edilen Giresunlu sayısı maalesef 28 oldu.(12) Bu olayda askerlerden 35, Giresun Muhafız Gönüllülerinden de 28 olmak üzere toplam 63 muhafız vefat etti. Askerlerin ve ölen 27 Giresun Gönüllü muhafızlarının tam olarak isimleri bilinmiyor. İsimleri bilinenler Osman Fikret Topallı tarafından belirlenmiş ve bizlere aktarılmaktadır. İsimleri tespit edilebilen muhafızlar şu kişilerdi:

“Bir kulübeye doldurulup dışarıdan makineli tüfekle taranmak suretiyle şehit edilen ve isimleri bilinenler:

-Kellecioğlu Mustafa Oğlu Kadri Efendi,

-Piraziz’den Oruçoğlu İbrahim Oğlu Aziz Çavuş,

-Alıncı Köyü’nden Sıpçıkoğullarından Salih Oğlu Ahmet,

-Yağmurcu Köyü’nden Karaibrahim Oğullarından Hekim İsmail Oğlu Mehmet,

Çatışmada şehit düşen ve isimleri bilinenler:

-Kayadibi Köyü’nden Âşık oğullarından Mustafa Oğlu Galip Çavuş,

-Hacıhüseyin Mahallesi’nden Hacı Mehmet oğullarından Hüseyin Oğlu Cemal,

-Talipli Köyü’nden Seyitoğullarından Kadir Onbaşı,

-Çaykara Köyü’nden Atbaşoğullarından Mehmet Oğlu Mehmet,

-Çaykara Köyü’nden Topçuoğullarından Ali Oğlu Hamit,

-Boztekke Köyü’nden Tozluoğullarından Ali oğlu Rasim,

-Keşap Düzköy’den Halil Oğullarından Nuri Oğlu Hakkı,

-Uzgur Köyü’nden Kâhya oğullarından Hacı Mehmet,

-Seyid Köyü Balçıklı Mahallesi’nden Dizdaroğullarından Süleyman Ağa Oğlu Ömer,

-Servan Köyü’nden Kırömeroğullarından Mehmet Oğlu Tufan,

-Burdurlu Ahçı Hafız Ahmet,

-Üreğir Köyü’nden Eskicioğullarından İsmail Oğlu Ahmet.”(13)

Böylece Topal Osman Ağa’nın ölümü ve adamlarının yakalanması ile Ali Şükrü Bey olayı kapandı. Daha sonra Meclis’teki görüşmelerde Konya Milletvekili Osman Bey ile Van Milletvekili Haydar Bey’in ortak önergelerinde ibret olması için Osman Ağa’nın cesedinin Meclis kapısı önünde asılması teklif edildi. Önergenin okunmasından sonra önerge oylamaya sunuldu ve Osman Ağa’nın cansız cesedinin asılması oy birliği ile kabul edildi. Burdur Milletvekili İsmail Suphi Bey ile Kırşehir Milletvekili Yahya Galip Bey gibi bazı milletvekilleri mahkeme huzurunda kesinlik kazanmamış bir olayı Meclis’in kabul etmemesini istemişlerdi. Bir sonraki toplantıda Osman Ağa’nın cesedinin asılması kararının hatalı olduğunu söyledilerse de tutanak özeti değişmedi.(14) Oylamaya katılmayanlara karşı cinayet ortağı denileceği belirtilerek baskı yapıldı ve karar oy birliği ile alındı.(15)

Oysa Mustafa Kemal Atatürk, 4 Nisan 1923’te verdiği talimatta “Osman Ağa tarafından katledildiği zannedilen” ifadesini kullanmakta ve hiçbir zaman da Osman Ağa için “katil” dememekteydi.(16)

Önerge gereğince Osman Ağa’nın cesedinin Meclis’in önünde asılmasına karar verildi. Bu karar üzerine 4 Nisan 1923’de ikindiye doğru gömüldüğü yerden çıkarılan Osman Ağa’n ın cesedi Meclis’in önüne getirildi. Ceset çok tahrip edilmişti ve başı gövdesinden ayrı idi.(17) Cesede beyaz gömlek giydirildi ve Meclis’in karşısında (18) ayaklarından asılarak kesin olmamakla birlikte bazılarına göre üç saat, bazılarına göre ise üç gün teşhir edildi.(19)

Osman Ağa’nın na’şı karısının isteği üzerine kardeşi Hacı Hasan ve Giresun Eski Mutasarrıfı Nizamettin Bey tarafından alınarak önce trenle İstanbul’a, oradan da gemiyle Giresun’a götürüldü. Osman Ağa’nın tabutu önce evine götürüldü ve silah arkadaşlarından helallik alması için evinde bir gece bekletildi. Bir gün sonra Çınarlar Camisi’nde kılınan öğle namazına müteakip Giresun Kalesi’nin kuzey yamacındaki Kurban Dede Türbesi’nin yanına defnedildi. Osman Ağa’nın hangi tarihte toprağa verildiği kesin olarak bilinmemekle birlikte Teoman Alpaslan “Mayıs 1923 Osman Ağa’nın na’şı Giresun’a getirildi” diyerek gün belirtmemiştir ancak mayıs ayını söylemektedir.(20)

Osman Ağa tarafından öldürüldüğü ileri sürülen Ali Şükrü Bey, Mustafa Kemal Paşa’yı ve Meclis’i korumak için Ankara’ya gelen Giresun Alayı’nı karşılamak üzere oluşturulan heyette de yer almıştı. Osman Ağa’nın Meclis’te söylediği sözleri Ali Şükrü Bey şu şekilde aktarıyordu:

“Efendiler geçen gün Ankara’ya muvasalat eden ve Meclis’in önünde resmi geçit yapan Giresun Kıtaatına hoş geldin için bir heyet oluşturuldu. Divan-ı Riyasetçe Cebelibereket Mebusu Rasim Bey, Canik Mebusu Şükrü Bey, Malatya Mebusu Reşit Efendi ve bendeniz bu vazifeye memur edildik. Dün kıtaata gittik. Taburlara Meclis-i Millînin selamını tebliğ ettik. Kıtaat hakikaten birçok meşru şeyler yaptığı halde pek zinde ve kalpleri imanla meşhun bir haldedir. Hatta 42. Alay Komutanı Binbaşı Osman Ağa’nın bize bilmukabele söylediği sözler arasında şöyle bir ifade bulunmuştur:

‘Ben sağ ayağımı harpte sakat ettim. Bu seferde her iki ayağımı tamamıyla kayıp ve mahvetsem bile sedye üzerinde çalışarak düşmanı denize dökünceye kadar bu alaylarımla birlikte çalışmaya ahdettim’ diyerek sonuna kadar hizmet edeceğini belirtmişti.”(21)

Topal Osman Ağa ve Ali Şükrü Bey cinayeti hakkındaki bilinmezlikler gizliliğini hala sürdürmektedir. Çeşitli kaynaklarda hemen hemen bu olaylardan aynı şekilde bahsedilirken kesin olarak cinayeti kimin işlediği bilinmemektedir. Ali Şükrü Bey’i öldürdüğü ileri sürülen Osman Ağa’nın o günlerde yanında olan adamlarından Mustafa Kaptan hakkında da soru işaretleri vardır. Bununla ilgili olarak Necmettin Alkan ve Uğur Üçüncü Mustafa Kaptan hakkında şöyle demektedirler:

“Mustafa Kaptan’ın akıbeti hakkında çok ilginç bir iddiayı burada zikretmek gerek. Mustafa Kaptan yargılanarak beş yıl kalebentlik cezasına mahkûm edilmişti. Fakat mahkûm olan Mustafa Kaptan “deli” raporu alarak serbest bırakılmıştır. Mustafa Kaptan, Ali Şükrü Bey cinayetinden dolayı mahkûm olurken daha öncesinde Giresun’da işlediği iddia edilen cinayetleri nedeniyle deli raporu ile kurtulmuştur. Ali Şükrü Bey cinayetinin önemli zanlılarından biri olan Osman Ağa öldürülürken Mustafa Kaptan beraat etmiş ve dosya kapatılmıştır.”(22)

1924 yılında Rize’de büyük bir “Şapka İsyanı” çıktığı sırada Hamidiye kruvazörü ile isyanı soruşturmaya giden “Dört Aliler” diye tabir edilen Ali Çetinkaya (Kel Ali), Kılıç Ali, Ali Necip ve Ali Galip’ten oluşan İstiklal Mahkemeleri heyeti dönüşte Giresun’a uğrayarak Osman Ağa’nın kabrini ziyaret etmişti. Mezarın perişan haline çok üzülen bu kişiler Ankara’ya dönüşlerin de durumu Mustafa Kemal Atatürk’e anlatmışlardı. Bunun üzerine Mustafa Kemal Atatürk Giresun’un en yüksek yerine Osman Ağa’nın şanına layık bir anıt mezar yapılmasını istedi ve na’şının buraya nakli için ilgililere gerekli emirleri verdi. Böylece 1925 yılında Osman Ağa’nın Kurban Dede’den alınan na’şı bugünkü bildiğimiz anıt mezarına nakledildi. Osman Ağa’nın anıt mezarının kitabesinin bir tarafında Osmanlıca diğer yanında ise Latin harfleriyle kısa hayat hikâyesi yazılıdır.(23)

Mustafa Kemal Paşa’nın Anıtkabirdeki kitabesinde ise şunlar yazılıydı:

“Hüvelbaki Giresunlu Feridun oğlu 1883 doğumlu Osman Ağa, 1912 Balkan Harbi’ne gönüllü olarak gidip Çorlu savaşında ayağından yaralanarak sakat kalmıştır. Umumi harpte Gönüllü Müfrezesi ile Harşıt müdafaasında bulunmuş, Koçgiri isyanında, Pontusların imhasında, teşkil ettiği alay ile Sakarya Harbine girmiş, Yunanlıların Akdeniz’den atılmalarına kadar bütün savaşlara katılmıştır. Gösterdiği yararlıklara karşı binbaşılıktan yarbaylığa yükselmiştir. Sulhtan sonra Hicaz’a gitmek niyetine ölümü mani olduğundan kendisine bedel harp arkadaşı Kurtoğlu Hacı Hafız hacca gönderilmiştir. Hacı Osman Ağa ruhuna Fatiha, 1923”(24)


NEŞE DEMİR

Kaynaklar: (1) YURDAKUL, Yurdakul, Atatürk’ten Hiç Yayınlanmamış Anılar,(Cemal Kutay’ın Önsözüyle) Truva Yayınları, İstanbul 2009., s. 123 (2) ALPASLAN, Teoman,Öncü Kuvvacı Gazi Milis Yarbay Topal Osman Ağa, Kamer Yayınları, İstanbul 2014,s. 468. (3) ÇİÇEK, Seyfullah,Kurtuluş Savaşı’nın Efsane Kahramanı Milis P. Yarbay Topal Osman (Osman Ağa),Arı Sanat Yayınları, İstanbul 2011, s. 208. (4) MENTEŞEOĞLU, Erden, Yakın Tarihimizde Osman Ağa ve Giresunlular, Yeşil Giresun Matbaası, Giresun 1996,s. 189. (5) TEKÇE, İsmail Hakkı,Muhafızı Atatürk’ü Anlatıyor Emekli General İsmail Hakkı Tekçe’nin Anıları, Yay. Haz. Hasan Pulur, Kaynak Yayınları, İstanbul 2000.,s. 37-38(6) BOZOK, Salih – BOZOK, Cemil S. Hep Atatürk’ün Yanında (Baba-Oğul Bozok’lardan Anılar),Çağdaş Yayınları, İstanbul 1994,s. 115-119. (7) Teoman Alpaslan, a.g.e.,s. 469-471. (8) Yurdakul Yurdakul, a.g.e.,s. 123. (9) Yurdakul Yurdakul, a.g.e.,s. 124. (10) İZ, Mahir, Yılların İzi,Kitabevi Yayınları, İstanbul 2003, s. 114. (11) Teoman Alpaslan, a.g.e., s. 471.(12) Teoman Alpaslan, a.g.e., s. 473. (13) Osman Fikret Topallı, Müdafaa-i Hukuk ve İstiklal Harbi Tarihinde Giresun, Yay. Haz. Veysel Usta,Serander Yayınları, Trabzon 2011, s. 77. (14) Erden Menteşeoğlu, a.g.e., s. 189. (15) AKBAL, İsmail, “Komitacı Eylemlerin Son Temsilcisi İsmail Hakkı Tekçe ve Faaliyetleri”, CTAD, Yıl. 7, S. 13, Bahar 2011.,s. 172. (16) TBMM Zabıt Ceridesi, Devre 1, C. 28, s. 305. (17) Erden Menteşeoğlu, a.g.e., s. 178. (18) Ulus meydanında bugünkü Mustafa Kemal Atatürk’ün heykelinin olduğu yerdedir. (19) Seyfullah Çiçek, a.g.e.,s. 223. (20) Seyfullah Çiçek, a.g.e.,s. 231. (21) Emel Oruç Olgun, “Ali Şükrü Bey Olayı”, Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Eskişehir 2009, s. 82. (22) ALKAN, Necmettin -ÜÇÜNCÜ, Uğur, Ali Şükrü Bey Hürriyet Uğruna 39 Yıl, Melisa Basımevi, İstanbul 2015, s. 68-69. (23) Seyfullah Çiçek, a.g.e.,s. 236. (24) Erden Menteşeoğlu, a.g.e.,s. 19