Suriye Gazetelerinin Makaleleri ‘Atatürk’ün Başardığı İşler Mucize, Harika Kabilindendir’

Atatürk’ün vefatı Suriye’de büyük bir teessür uyandırmıştır. Şam’da bu haber üzerine bütün daire ve müesseselerde bayraklar yarıya çekil­miş, hükümet erkânı, konsoloslar, binlerce halk konsoloshanemize gi­derek taziyette bulunmuşlardır. Ahali büyük bir teessür içindedir. Gazete­ler Atatürk’ün büyüklüğünden bah­seden uzun makaleler yazıyorlar. Halep’de de halk konsoloshanemi­ze giderek taziyette bulunmuşlardır. Halep gazeteleri de uzun makaleler yazmaktadır. Suriye gazetelerinin en eski ve en muteberlerinden biri olan Elifba gazetesi bu münasebetle yazdığı baş­ makalede diyor ki:

«Atatürk, bir asrın yetiştirdiği en büyük şahsiyetlerden ve en muaz­zam dehâ ve ahlâkı nefsinde cemetmiş liderlerden birisi idi. Liderlerin âdeti kendi semerei mesailerini ken­dilerine hasretmektir. Ancak Musta­fa Kemal mücadelesinin, semerei mesaisini, ahlâkının ve dehâsının se­meresini kendi milletine vakfetmiştir. O millet ki, muzmahil bir dereceye düşmüşken O büyük bir kudretle kaldırdı ve büyük devletler seviyesi­ne çıkardı. Atatürk, Türkiye’nin ge­misini müthiş ve mütenevvi fırtınalardan kurtararak sahili selâmete eriştirdi. Buna mukabil milletinden ne bir taht istedi, ne arkasında mi­rasa konacak bir varis bıraktı. Biz Atatürk’ü beynelmilel bir in­san olarak böylece tarif edebiliriz. Ancak, bir Türk recülü olmak itibarile Türk milleti Ata’sının büyüklü­ğünü ve memleketine hizmetini da­ha ziyade takdir eder. Ve onlar biz­den ziyade Büyük Şef’in açtığı boşluğun acısını duyar. Herhalde sayın Türk milletini uğradığı bu büyük darbeden dolayı onun matemine ve duygularına iştirak etmemek ve O büyük ölü için Allah’ın bol rahmetini dilememek elimizden gelmiyor.»

Halep’de çıkan «Eltekaddüm» ga­zetesinde meşhur muharrirlerden Şükrü Kender, Atatürk’ün ölümü harberine tahsis ettiği başmakalesinde diyor ki:

«Biz, Atatürk için Türkiye’nin ya­ratıcısı dediğimiz zaman bu sözü­müzle bir mecaz veya mübalâğa et­miş olmuyoruz. Avrupa siyasilerinin uzun müddetten beri «hasta adam» diye tesmiye ettikleri Türkiye umu­mi harb sonunda ihtizar dakikaları geçiriyordu. İşte tam bu esnada bir adam çıktı, hem Türklere ve hem de bütün dün­yaya hitaben:

Hayır; Türkiye ölmemiştir. On­da henüz hayat damarları yaşıyor, o dirilecek ve kurtulacaktır, dedi.

Bu sözleri söyleyen Atatürk’tü. Atatürk, ölü zannedilen hastanın tedavisine devam etti, ve Türkiye’ye bugünkü yüksek hayatını bahşetti. Bugün düveli muazzama ile at başı yürüyen kuvvetli, sarsılmaz bir Tür­kiye yarattı. Bugün ölen Mustafa Kemal, Türkiye’yi hakiki ölümden kurtarmış olan ve onu yoktan var eden bir ya­ratıcı olmak itibarile beşerin fev­kinde bir mertebe ihraz etmiştir. Şurası şüphesizdir ki, Atatürk’ün başardığı işler mucize ve harika kabilindendir. Bir kaç sene zarfında memleketinde yaptığı inkılap bir kaç asırda yapılması mümkün olmayan işlerdendir.»

Muharrir burada Büyük Şef’in yap­tığı bir çok ıslahatı da yazdıktan sonra sözlerine şöyle devam ediyor:

«Atatürk, Türkiye ülkesini şarktan garbe nakletti ve onu Avrupalılaş­tırdı. Bu suretle halkın ruhuna yüz­lerce, binlerce senelerden beri inmiş olan bir takım âdet ve hurafelere ni­hayet verdi. İşte Türk milleti böyle müstesna büyük adam kaybetti. Bu kaybı te­lâfi edilemeyecek kadar büyüktür. Atatürk yalnız Türkiye’de değil, bütün cihanda misli pek az ve mahdud olarak yetişmiş olan nadir şah­siyetlerden biridir. Şüphesiz ki, tarih onu cihanın ölmez büyükleri arasında kaydede­cektir.»

Atatürkün 1905’de Yafa piyade alayında bulunduğa zamana ait bir hatıra: Soldan sağa doğru Mülâzım Zeki, Yüzbaşı Mustafa Kemal, Mülâzım İhsan Kurtkan (Çoruh mebusu), Alay Kumandanı kaymakam Ahmed Hamdi Altuğ, zabitlerden biri, Yüzbaşı Müfit Özdeş (Kırşehir mebusu), Mülâzım Cemal
Kaynak: Akşam Gazetesi, 1939