Sokak Hamallığı Artık Tarihe Karışmıştır (1936)
Bu asra yakışmayan taşıt usulleri
Sokak hamallığı artık tarihe karışmıştır. Uraylarımızın bu işi de bir esasa bağlaması asrımız yaşayışına uygun bir karar olacaktır.
Bundan önceki sırada gelen yazıda mühendis Tarık Koyutürk, taşıt vasıtalarını bir şehirciye yakışacak teknik bakımından uzun uzadıya anlatıyor!.. Ben, daha bu yazının unvanını görür görmez ötedenberi fikrimde yer etmiş, bu mesele ile ilgili bir durum derhal gözümün önüne geldi.

Biz, dünyaya gözümüzü açtığımız günden beri sokak hamallarının arasından yollarda yürümeye alışmışızdır. Ve çoklarımız da buna büyük bir ehemmiyet vermez. Fakat, her halde çoğumuzun yüreğinden bu sokak hamallarına çok acıdığını da biliriz.
Buna rağmen, tamamıyla modern bir memleket olmuş bulunan memleketimizde ara sıra, ve belki bazı şehirlerimizde pek sık olarak sokak hamallarının sırtında insanın içini sızlatacak ağır yüklerle ve inleye inleye yürüdüklerini görürüz!.

Türkiye’de sokak hamallarına en az rast gelinen ve hatta belki de hiç görülmeyen şehir Ankara şehridir. Bunların en çok bulunduğu şehir de İstanbuldur.
Sokak hamallığının yasak edilmesi iki bakımdan lazımdır.
1 – İlk önce sokak hamallığı insanlık için işkenceli bir kazanç yoludur. Hamal, kendi rızasıyla bu korkunç işkenceye tahammül eder!. Sırtında, hatta üç yüz kiloya kadar müthiş bir ağırlık altında ezilmiş, iki büklüm, kan ter içinde yürüyen hamalları İstanbul sokaklarında görmez miyiz?
Zavallı hamal!. Bu ağır yük altında Fatih’ten Şişli’ye kadar gider…Tabii, yollarda muhakkak yükünü beş on dakika yükleyerek dinlenmesi için yüksekçe bir yerde taş arar. Hatta köprünün ortasında buna mahsus yere yükünü koyup dinlenmeye muhtaçtır.. Ondan sonra yeniden işkenceli bir yol beş on kuruş için onun bütün vücudundan kanının terini yere döktürür.
Bunda hamalın hayatı için tehlike olduğu şüphesizdir. Bir Müddet Sonra hayatı törpülenmiştir. Bu meşakkate uzun müddet dayanacak kadar sağlam bir vücuda malik olan bu meslek adamlarının meşakkatsiz yaşadığını düşünelim!.. O vakit göreceğiz ki, bu adamlar bugünkü yaşama müddetlerini belki nispetsiz bir derecede uzatmış olacaklardır.
Hamalın, bu sokak yükleri yüzünden uzun müddette kazanacağı hastalıklardan başka yolda giderken yüke dayanamayarak düşüp ezilmesi de çok vaki olmuştur.
2 – İkinci tehlike; hamal kadar yanından geçenler için de varittir. Şehir idaresi, sokak hamallığına hamalın kendisi için olduğu kadar da sokaklarda yürüyen halk için de mani olmalıdır.
Kaç defadır İstanbul Köprüsü’nün merdivenlerinden çıkarken yukarıdan inmekte olduğunu gördüğünüz bir hamalın üstünüze düşecekmiş korkusuyla elini tuttuğunuz çocuğunuzla beraber inmesini beklediğiniz olmuştur.
Bu his, sizde olduğu gibi şehri idare edenlerin de başına gelmiştir.
Fikrimizi hülasa ederek söyleyelim ki, bu medeniyet asrında hiç bir Avrupa şehrinde artık sokak hamalı kalmamıştır. Hem insan meşakkatini yasak etmek, hem sokaklarda yürüyenlerin selametini korumak için hiç bir mülahazaya kapılmaksızın bu işkenceli kazancın önüne geçmek medeni bir karar olacaktır.
Bu asil, temiz nasiyeli vatandaşlarımızın yapacağı işler her gün Cumhuriyet idaresinin yeniden açtığı iş sahasıyla artmaktadır.
Alaettin Cemil Topçubaşı
Kaynak: Belediyeler Dergisi, Ocak-Şubat 1936, Ankara, sayfa: 16-17