Selahattin Giz Çektiği Atatürk Fotoğraflarını Anlatıyor
Atatürk ile ilgili en çok program hazırlayan yapımcı Nazmi Kal’ın, 1973 yılında TRT ekranlarında Selahattin Giz ile yaptığı röportaj ve ayrıca yine Nazmi Kal’ın ‘Atatürk’ten Duymadığınız Anılar’ adlı eserinden alınmıştır:
Nazmi KAL – Sayın Giz Atatürk’ün fotoğrafını çekmekle görevlendirildiğiniz ilk anı hatırlayabiliyor musunuz? Neler hissettiniz bize duygularınızı anlatır mısınız?
Selahattin GİZ – Aradan çok zaman geçti. Birçok buna benzer vazifeler aldım ilk fotoğrafı hatırlamıyorum fakat Atatürk’ün resmini almak için vazife verildiğinde büyük heyecana kapılırdım. Şimdi düşündükçe aynı heyecanı hissederim.
O zamanlar vasıta pek azdı Haydarpaşa’ya sabah erken kalkan vapura yetişemezsem Atatürk’ü karşılama imkanından mahrum kalma tehlikesi vardı onun için o gecevi gayet huzursuz, yarı uyanık ve yarı uyur halde geçirirdim. Ve sabahın erken saatinde kalkar itina ile giyinir, traş olur, ayakkabımın da boyalı olmasına dikkat eder bir bayram çocuğu sevinci ile büyük bir heyecanla Haydarpaşa’da Atatürk’ün resmini çekmek üzere yola erken saatlerde çıkar ve orada beklerdim.
Nazmi KAL – Atatürk’ün fotoğrafını çekerken heyecanlandığınız oluyor muydu? Ve bu heyecanlanmanızdan dolayı herhangi bir olay geldi mi başınıza?
Selahattin GİZ – Gayet tabi. Atatürk’ün fotoğrafını çekerken çok heyecanlanırdık. Fakat karşısına geçtiğimiz vakit o kadar güzel poz verirdi ki bu heyecanımız farkına varmadan geçerdi ve o sayede güzel resimler çekmiş olurduk. O güzel resimleri de bizim maharetimizden ziyade kendilerinin çok güzel poz vermesinden ileri geliyordu.
Birçok sanatkârla karşılaştım yerli yabancı Atatürk kadar yerinde poz veren kişiyi görmedim.
Söyle tarif edebilirim. Yerine göre hatta kıyafetine göre poz verirdi. Mesela karşısındaki fotoğraf çekmek isteyenin ne şekilde bir fotoğraf çekmek istediğini daha evvel anlardı. Fonda dekorumu göstermek istiyorum, mahalli bir dekor icinde mi çekmek istiyorum, arkada bir cami vardır, bir saray vardır, bir abide vardır. Onunla beraber çekmek için fotoğrafçı uğraşır. Bunu daha evvelden hisseder ve en uygun yer hatta fotoğrafçının seçemeyeceği kadar uygun yere gelir ve resmi çektirirdi. Siz o resmin farkına varmadan istediğinizden daha ala çekmiş olurdunuz.
Bir gün polislerinden tanıdığım bir zat “Atatürk hazretleri resim çektirmek arzu ediyorlar” dedi. Resim çekilmemesini tembih edildiğini anlamış olacak ki, böyle emretmiş. Baktım karşımda duruyor. Müthiş bir heyecana kapıldım makineden aleti ayırmıştım. Tekrar makineye takmak için uğraşırken elim değdi uydurma bir şeydi zaten bir tekte ampul vardı yandı. Hatta elimde yandı, şaşkınlığım arttı. Atatürk karşımda duruyor. Ne yapayım bu vaziyette. Lincoln arabanın arkasında şöyle port-bagaj gibi bir kısım vardı depolar arkada idi o zaman, büyüktü, oraya ayağımı koydum ve otomobile yaslandım. Çıkışta bir birahane vardı, Tokatlı Birahanesi. Onun vitrinlerinden tozlu böyle gayet sarı bir ışık yüzüne vuruyordu Atatürk’ün. İşte o ışıkta resim çekmeye çalıştım ve poza getirdim. Kaç sayı saydığımı bilmiyorum sabırla karşımda durdu ve o resmi çektik. Bu resmin çıkması benim sayemde değil doğrudan doğruya büyük Atatürk’ün sayesinde olmuştur. Çünkü sabırla durabildi.
Bir zamanlar Balkan festivalleri yapılırdı İstanbul’da. Bulgaristan, Romanya, Yugoslavya Yunanistan’dan milli ekipler gelir ve 10-15 gün süre ile şehrin muhtelif yerlerinde eğlenceler tertiplenirdi. Gene böyle bir festival senesinde Beylerbeyi Sarayı’nda son kapanış balosu yapılıyor. Atatürk oraya şeref verdiler. Tabii balonun mahiyeti değişti, birden hareketlendi bir ara kendileri kalktılar ve festival heyetleri arasına girdiler bu resimde gördüğünüz gibi oynamaya başladılar.

O zamanki teknik şartlar o hareketli resmi o ışıkta çekmeye imkân vermiyordu. Tesadüfen bir Alman gazetecinin modern diyebileceğimiz efsafda (nitelikte) makinesi vardı, flaşı vardı, hareketli resim çekebiliyordu kendi işığı sayesinde. Hayatımda ilk ve sondur bir kıskançlık hissettim. Çünkü meslektaşım o resmi çekiyor ben çekemiyorum. Elimdeki imkânlar buna müsaade etmiyordu. O kıskançlıkla başyaver Celal Bey’e gittim ve “Atatürk’ü oynarken resimlerini çekiyorlar acaba bende çekebilir miyim” dedim. Maksadım çekilmemesini temin etmekti, işin doğrusu bu, fakat aldığım cevap beni büsbütün üzdü. “Atatürk demokrat bir devletin, demokrat cumhurbaşkanıdır, reisidir gayet tabi her yerde resmi çekilir” dedi. Onun üzerine elimdeki imkânlarla işte bu gördüğünüz şekilde yarı titrek resmi çektim. Biri Türk diğeri Yugoslav kızıdır.

Bir gün Florya’dayım. Atatürk denizi çok severdi. Rahmetlinin Florya’da bulunduğu zaman imkân buldukça gider resimlerini çekmek için kollardık. Akşamları umumiyetle deniz köşkünden çıkarlar kürek çeker sandalla dolaşırlardı. Çok sıcak bir gündü erken saatte gittim gene akşamüstü belki çıkarlar diye bekliyorum. Alışkanlığının dışında erken saatte güneşin çok dik olduğu bir saatte sandalla çıktılar ve halka doğru geldiler ama o kadar sıcak bir gündü ki halk denize girmiş kimse dışarıya çıkmıyor. Zavallı, gayet zayıf, eti derisine yapışmış bir şipşakçı vardı. O gün zavallı hiç iş yapamamış. Atatürk sandalla geldi, sandalı kumun üzerine çektiler halka da yaver işaret etti ve halk da geldi, burada resimde de gördüğünüz gibi ve o resmi çektik.

Şipşakçı da çekti. Bilahare gene başyaver Celal Bey’den duydum. O gün etrafı seyrederken köşkten o adamın haline acımış görmüş hiç kimse resim çekmiyor “Hay Allah demiş buna bir şey yapayım faydam olsun” diye sandalı hazırlatmış ve sırf o adama bir kazanç sağlasın diye sahile gelip halkla resim çekme imkânı sağlamış. O fırsattan yararlanıp bende resim çektim tabi. Çok güzel resim verdiğinden bahsetmiştik. Dikkat buyurursa bir büst gibidir. Hem güzel resim verirdi hem de yapı bakımından çok güzeldi objektifin çok sevdiği bir tipti.

Atatürk’ü objektifi ile izleyenlerden biri olan Selahattin Giz 1914 yılında doğdu. Galatasaray Lisesi’ni bitirdikten sonra profesyonel gazete fotoğrafçılığına başladı. 1929 yılından başlayarak Cumhuriyet Gazetesi adına Atatürk’ü yakından izledi ve bize pek çok Atatürk’ün fotoğrafını bıraktı. 1994 yılında öldü.

Kaynak: Atatürk’ten Duymadığınız Anılar – Nazmi Kal
Kitabı isteme adresi: Cinnah Cad. Vali Dr. Reşit Sokak, No:16/3, 03124387475 Çankaya/Ankara – Ziraat Gurup Matbaacılık A.Ş – Ankara