Sabiha Gökçen’in Hatıralarında Atatürk’ün ‘Ülkü’sü – 2

Yazan: Özel İNANLI, 20 Ekim 1949, Zafer Gazetesi


Alfabeler Üzerindeki Resim

1937’de Alfabeler üzerine resim koymaya karar vermişler. O zaman Ülkü Eskişehir’e bana misafir olarak gelmişti. Beraber tayyareye biner ve gezerdik. Bu resim meselesi mevzubahis olunca Atatürk hemen Ülkü’yü İstanbul’a aldırttı ve beraber resmini çektirtti. Bu küçük hadiseler Atatürk’ün Ülkü’ye olan alakasının derecesini gösterir. Bakın bir kuzu hikâyesi vardır:

Ülkü’nün Minicik Kuzusu

Bir gün gezmek için Atatürk Ülkü ile Florya’ya giderlerken yolda bir sürüye rastlamışlar.

Ülkü sürüyü görünce ‘Atatürkcüğüm onları sevelim’ diye tutturmuş ve kuzuları sevmek için otomobilden inmişler. Sürünün içinden bir de çok güzel kuzu almışlar. Saraya dönüşlerinde baktık otomobilde bir de kuzu vardı. Bu kuzu uzun zaman Sarayın içinde bizimle beraber dolaştı.

Kuzu büyüdü, kesilmesine ne Atatürk ve ne de Ülkü razı olmadılar, nihayet onu Yalova’da çiftliğe yollamaya karar verdiler.

Kuzu gittikten sonra Ülkü, ‘kuzumu görelim Atatürkçüğüm’ diye bir arzu gösterdi ve Atatürk derhal Yalova’ya Ülkü’yü alıp gitti. Kuzuyu gördüler.

Atatürk’ün Ülkü’ye Olan Sevgisinin Derecesi

Ülkü küçücük yaşlarında tifoya tutuldu. Bir gün Atatürk’le beraber O’nu ziyarete gitmiş ve yanında bir müddet kalmıştık. Atatürk’ün ıstırabı yüzünden belli idi. Odasından çıkarken şunları söylemekten kendini alamadı:

Şu çocuğun hasta olmasından, ben ölmeye razıyım.

Bu Atatürk’ün Ülkü’ye karşı beslemiş olduğu sevginin derecesini tam manası ile ispat eder.

Diğer bir misal daha vereyim: Atatürk hastalığı esnasında hergün O’nu görürdü. Son zamanlarda doktorlar bizleri Atatürk’ün yanına sokmaz oldukları halde Ülkü yarım saat yanında kalırdı.

Ülkü bu zamanlar çok mütessir dolaşırdı. Atatürk’ün yanına gittigi zamanlar küçücük elleriyle Atatürk’ün ellerini uğuşturur ve O’na bir şeyler yapmak için çırpınırdı. Bunlar o kadar çocuktan beklenen hareketler degildi.

Atatürk Ülkü’den İlk Ve Son Defa Ayrılıyor

Atatürk ilk komadan kurtulunca ilk hareketi Ülkü’yü yanına çağırtmak oldu. Ülkü’ye Ankara’ya gitmesi icap ettiğini çünkü okuların açılma zamanı yaklaşmış olduğunu onun artık okula gitmesi lazım geldiğini izah etti.

Ülkü’nün bütün ısrarları ve ağlaması ilk defa olarak Atatürk tarafından reddediliyor ve donmesi için israr ediyordu. Nihayet Ulkü’ye veda etti ve O’nu Ankara’ya gönderdi.

Ülkü henüz altı yaşında olmakla beraber okula gitmeye başladı.

Atatürk bütün ıstırabı boyunca Ülkü’yü düşünmekten geri kalmadı. Hemen hergün Ülkü’ye telefon ettiriyor ve onun okul vaziyetiyle ilgileniyordu.

29 Teşrin 1938 Cumhuriyet Bayramı geldiği gün Atatürk Nesip Efendi’ye telefon edin Ülkü’yü resmi geçide götürsün diye emretmiş ve Ülkü resmi geçidi Atatürk’süz seyretmişti.

Atatürk Ülkü’sünü Neden Zamansız Yanından Uzaklaştırdı?

Atatürk hastalığa ilk tutulduğu andan itibaren bu mevzuya ait kitaplar okumaya başlamış ve hastalığının seyrine de bizzat şahit olduğu için öleceğini anlamıştı.

Ülkü’nün o feci manzaraya şahit olmasını istemiyor ve onun o telaş arasında perişan olmasına gönlü razı olmuyordu.

Atatürk böylece çok sevdiği varlığı kendinden uzaklaştırıyor ve o acıya da tahammüle katlanıyordu.

Ülkü Büyükler Tarafından İhmal Edilmiştir

Atatürk’ün Ülkü’ye olan sevgisi herkesçe malumdu. Fakat Atatürk öldükten sonra onunla kimse alâkadar olmadı.

Eğer Ülkü’yle alakadar olunsa idi o bugün çok daha başka türlü yetişmiş olurdu.

Ülkü ilkokulu pek iyi dereceyle bitirmiş ve hemen de Üsküdar Amerikan lisesine girmişti. İngilizcesi de oldukça iyidir, fakat maddi bazı sebepler tahsilinin devamına imkan vermedi. Hatta işittiğime göre Ülkü bu vaziyetten C.H.P’ni haberdar etmiş fakat hiç bir cevap alamamıştır.

Ülkü’ye ziyan olmuş nazariyle bakılabilir. Ben isterdim ki Ülkü bu yaşta evlenmesin, okusun, kültürünü arttırsın ve Atatürk’e layık bir evlat olduğunu ispat etsin.

Yuva kurmak da fena bir şey degil, fakat bu ergeç olabilecek bir hadisedir, zamansız olmasına müteessirim. Bizler de Ülkü’yü yetiştirmek için kafi değildik ve her birimiz de birer yuva kurmaya başlamıştık. Ama bizlerden büyükler bu işi pek ala ele alabilir ve Atatürk’ün çok sevdiği bu çocuğu yetiştirebilirlerdi.

Şimdi en büyük tesellim, Ülkü’nün iyi bir arkadaşa düşmüş olmasıdır. Bunu akrabadan olduğu için söylemiyorum bu bir hakikattır.

Ülkü’nün Nişanlısı

Sabiha Gökçen’in Amcası tekaüt Veteriner Albay Doğançay’ın oğlu Fethi Doğançay, 25 yaşlarında bir üsteğmendir. Üç kız kardeşi vardır ve kendisi çok zeki bir gençtir.

Okul sıralarında yaramaz olmakla beraber derslerini asla ihmal etmeyen bu genç daha pek küçük yaşlarından beri Ülkü’yü tanımaktadır.

Ülkü ile aralarında temiz bir aşk uyanmış ve bunu ikisi birleşmeye karar verdikten sonra ailelerine bildirmişlerdir.

Selimiye Kışlasında kita hizmeti yapan Fethi Doğançay, önümüzdeki yıl kurmay okuluna devam edecek ve orduya kurmay subay olarak hizmet etmekte devam edecektir.

Zaten rahatsız olan Sabiha Gökçen’i daha fazla yormamak için izin alırken O’nu eski günlerin hatırası olan resimleri seyrederken bıraktım.


Son