Rowlatt…
1919’da Hindistan’daki İngiliz yönetimi, Rowlatt yasaları çıkardı.. Adamlardaki kudrete, politik güce bakın.. Peki bu güç, kaynağını nereden almaktaydı?!
Yasalar sadece şüpheli kişilerin tutuklanmasını sağlamıyordu, ayrıca bir mesaj veriyordu:
-Gelecekte yapacaklarımıza itiraz edecek olursanız, başınıza gelecek yasaları çıkardık- diyorlardı. Gandi’nin pasif direnişi, Afrika’dan duyuldu.. Boşuna övgüler dizmemişti Mustafa Kemal Paşa’ya.. Velhasıl İngilizler artık aptal değiller.. Öyle ulu orta işgaller, yönetimi devralmalar bitti.. Haçlılar kıyafetlerini değiştirdi.. Ve artık arka plandalar.. Artık gölge oyunları var.. ”Gerekirse papaz elbisesi giyerim” diyen sadık hizmetkarlarını inşallah, maşallah ile getirdikleri yönetimlerde görebiliriz haçlıların gölgelerini.. Kuklaları sayesinde milliyetçi duyguları ve milli önderleri yok ederler.. (Aynı dönemde Mısır’da da yapmışlardı, bütün milliyetçileri içeri attılar..) Devlete ait kurumları özelleştirme altında satarak, devleti bağımlı hale getirirler.. Tarımla geçinen ülkeyse eğer, yerli tohumu yasaklayıp tarımı öldürürler.. (Altın üzerinde yüzen Afrikanın vahim durumu gibi) Ordularına kumpaslar kurup hem nitelik hem nicelik olarak zayıf düşürürler. İtiraz edildiğinde ise ya vatan haini, ya din düşmanı olarak yaftalarlar.. (1920 San Remo konferansında olduğu gibi, Osmanlılar Musul’u İngiltere’ye bıraktığında halk tepki göstermişti ve Sadrazam Damat Ferit, tepki gösterenleri vatan haini ilan etmişti) Halk, kavramlar kargaşası içinde yaşarken akşam TV’leri açtığında yine haçlıların kanalları karşılarındadır ve halkın gerçeklere gözlerini kapatmak ve uyuşturmak için yeteri kadar program gösterimdedir. Ülke yavaş yavaş eyaletlere ayrılmanın eşiğine getirilir. Başka ülkelerden getirilen mültecilerle demografik yapı değiştirilir.(Kudüs’e yaptılar) Halk, baştaki ne yapsa doğrudur inancından artık kopamaz. Zaman gelip çattığında ise, eyaletlerde isyanlar çıkartılır. Derhal barış elçisi kılığına girerler (Musul’daki gibi) ve -Efendim bırakınız bu insanlar kendi kaderlerini kendileri tayin etsinler- sahte hümanizm ile, o toprakları ülkeden koparırlar.. Nasılsa halk milliyetçi duyguları çoktan yitirmiştir. Onlar ocu bucu şucu diye birbiriyle didişir, dizilerle uyuşur iken, toprak talanı, yolsuzluk tam hız devam eder.. Ahlaki çöküntü içindeyken bile en ufak bir kıpırdanma olmasın diye, yeni yasalar çıkarırlar ki, bir isyan durumunda her türlü yetki kendilerinde olsun.. Tanıdık geldi mi bunlar? Irak’ta Saddam heykelini yıkan bir adam vardı, Kadim Şerif El Jaburi, hatırladınız mı? Uzun zaman sonra pişmanlığını, ağlaya ağlaya anlatmıştı. Artık İngilizler kendilerini yormuyorlar.. Siyonizm böyle bir şey.. Anarşiyi çıkarıp, milletlerin kendilerini yok etmelerini bekliyorlar. Amerikan üsleri dururken, devlet kurucusunun heykeline saldırtırlar. Adaları işgal edilirken, halk ise birbirine küfrediyor olur…
E. Özel