Onuncu Yıl Balosundan Bir Anı

Melek Arıburun Tekçe anlatıyor: 1933 yılında kutlanacak olan Cumhuriyet Bayramı, Cumhuriyet’in ilanının onuncu yılı olması nedeniyle çok büyük hazırlıklarla kutlanmaya çalışılıyordu. Büyük Atatürk, dönüşü olmayan bir yönetim şeklinin hem ülke içinde hem ülke dışında kabul edildiğini kanıtlamak amacıyla büyük kutlama hazırlıkları yaptırıyorlardı. Her şehir ve kasabaya, hatta köylere bile zafer taklan yaptırılıyor; resimler ve bayraklarla bu idare şeklinin, artık her Türk vatandaşının benimseyip sevdiği bir yönetim şekli olduğu anlatılmaya çalışılıyordu. Büyük ikramiyeli piyangolar ve her türlü spor faaliyetleri için hazırlıklar yapılıyor, spor faaliyetlerinin her vilayette, hatta kasabalarda bile tertip edilmesi isteniyordu. Cumhuriyet Bayramı kutlamaları için birçok devletten heyetler gelmişti.
Bu arada Rusya, Mareşal Voroşilof başkanlığında çok geniş bir heyetle bayrama iştirak etmekte idi. Nihayet Cumhuriyet Bayramı günü geldi. Hakikaten kutlamalar çok görkemli olmuş, marşlarla, söylevlerle, fener alaylarıyla bayramı kutlamıştık. Aynı akşam Ankara Palas’taki baloya davetliydik. Yapılacak bu balo için herkes elbiseler diktirmeye aylar önce başlamıştı. Ben de bu hazırlıklar içinde kendime güzel bir elbise diktirip kıyafetimi aylar önceden hazırlamıştım. O gece onu giyip Ankara Palas’taki baloya gittim. Voroşilof da yanındaki kurmaylarıyla o baloya gelmişlerdi. Ben de Dil Tarih Fakültesi’nde Fransızca öğrenmiş ve pek genç bir paşa hanımı idim. Kocam da Atatürk’ün Koruma Alay Kumandanı İsmail Hakkı Tekçe Paşa olduğu için pek rahattım. Rus subaylarıyla konuşuyor, onlara bazı şeyler anlatıyordum.
Genç Rus kurmay subayları da benim etrafımı sarmışlar ve benimle konuşuyorlardı. Bir ara Atatürk’ün yaveri Şinasi Bey yanıma gelerek bana, “Efendim, sizi dansa kaldıracağım. Atatürk böyle emrettiler,” dedi. Ben de tabii bu emre uyarak konuşmayı kestim ve Şinasi Bey’le dans etmeye başladım. Pistte bir iki döndükten sonra Ata’nın masasına yaklaştık. Şinasi Bey, “Ata’nın masasında oturacaksınız. Bunu Atatürk emrettiler,” deyip beni Atatürk’ün arkadaşlarıyla oturduğu masasına oturttu. Tabii ben de sessizce Atatürk’ün masasına, süklüm püklüm oturdum. Bir daha da yerimden kalkamadım. Büyük Atatürk, o heyecan ve coşku arasında bile bizleri kontrol etmiş ve Rus subaylarıyla konuşurken ağzımdan bir şey kaçırır, bir pot kırarım korkusuyla benim onlarla daha fazla konuşmama engel olmuşlardı.
Kaynak: Atatürk’ten Hiç Yayınlanmamış Anılar
Yazarı: Prof. Dr. Yurdakul Yurdakul