‘Olur Sultanım, Siz Sadece Emredin, Biz ‘O’ Haini İdama Bile Mahkum Ederiz’

Sene 1920… Tanrı, O’na ver­diği gizli bir kuvvetle, bütün Anadolu üstüne çöken kara bu­lutları dağıtıyor­du. Köy, köy di­yar diyar, o kut­sal kurtuluş kavgasının hazırlık­ları başlamıştı artık..

Mustafa Kemal geliyor.. Bu haber, O’nun geçtiği her yerde bir başka sevinç, bir başka güven demekti. Analar, gencecik Fadime’ler, bıyıkları henüz terle­meye yüz tutmuş Mehmet’lerini Mustafa Kemal’in ordusuna uğur­larken, beyaz yaşmaklarını ısla­tan iki damla yaş, sadece büyük bir mutluluğun ifadesiydi.

Ve Mustafa Kemal’in gönlünde onlar, onların gönlünde Mustafa Kemal vardı. Bir at sırtında günlerce yorgun, altın saçları dağ­lardan esen rüzgârla savrulmuş, ama mavi gözlerinin bebeklerinde dopdolu bir vatan sevgisiyle O, yoktan bir dev yaratacaktı.

Mustafa Kemal geliyor. Bu haber, “Kurtuluş,, idi.. Bu haber kutsal kavganın en büyük işaretiydi. Hazırdı herkes. Ve gönüllerde “Mustafa Kemal,, bir çığ gibi büyümüş, bütün Anado­lu erik çiçeklerinden buğday ta­nelerine kadar Mustafa Kemal dolmuştu..  Ama saray kuduruyordu. Olmaz, diyorlardı böyle şey. O’na âsi diyorlardı. O’na, pis, yağ ko­kan dillerini uzatmış, nihayet hain bile demişlerdi.

Sene 1920.. Mayısın 9’unda Osmanlı hane­danının artık tortusu olmaktan başka bir mâna ifade etmeyen Vahdettin, Sadrazamı Damat Ferit Paşayı çağırmış. ısrarla, “Buna bir çare bulalım,, diye diretmişti. Damat Ferit Paşa, efendisinin karşısında iki büklümdü:

— “Olur, Sultanım siz sadece emredin, o haini idama bile mahkûm ederiz..,,

Ve saray, hâlâ Anadolu’da gö­revli valilerinden medet umuyor, “Biz, idam fermanını hepsine bildiririz, onlar Mustafa Kemal’i ya­kalar, hükmü infaz ederler,, diye, hem de inanarak düşünenler bile vardı.. Aynı zamanda Harbiye Nazır Vekili olan Damat Ferit Paşa, di­ğer nâzırları toplayıp alelacele karara vardılar, nihayet Vahdettin’in yüzü sinsi sinsi güldü ve hazırlanan fermana imzayı bastı.

Şimdi, Başbakanlık Arşiv Ge­nel Müdürlüğünün Atatürk Belge­leri sergisinde teşhir edilen bu fermanda şöyle deniliyordu:

DAMAT Ferit haininin imzasını taşıyan, Atatürk’ün idam fermanı işte budur. Bugün bu vesika Başbakanlık Arşiv Genel Müdürlüğü dosyalarındadır.

İDAM FERMANI

“Kuvayı-yı Millîye unvanı tah­tında çıkardıkları fitne ve fesa­dın ve kaanun-i esasi hilâfına aha­liden cebren para toplamak ve asker almak ve hilâfında hareket edenlere işkence ve ezaya ve tahrib-i bilâda cür’et eylemek suretiyle emniyet-i dâhiliyeyi ih­lal eyleyenlerin mürettib ve müşevviklerinden oldukları iddiasıyla maznun-u aleyhim olan Üçüncü Orduyu Hümayun müfettişliğinden mâzul ve sılk-i as­keriden mahreç Selânikli Musta­fa Kemal Efendi ve…”

Damat Ferit Paşa’nın kaleme aldığı fermanda, Mustafa Kemal ile beraber Kara Vasıf Bey, Ali Fuat Paşa, Adnan Adıvar, Halide Edip Adıvar ve Alfred Rüstem Bey’in de isimleri sıralanmış, yakalandıkları yerde derhal idam edilmeleri bildirilmişti.

Mustafa Kemal ve arkadaşları Anadolu’daydı. Onların ordusuna asker sevkederken, hem de “Acele,, telgraflarla bu fermanı alan valiler kahkahalarla gülmüşlerdi ve ferman çöp sepetini boylamıştı.

Büyük kurtuluş kavgası artık başlıyordu ve her yerde parola, sadece “Mustafa Kemal,, idi.


Yazan: Metin SOYSAL, 10 Kasım 1963 Hürriyet Gazetesi