Muhafız Alayı Refakatinde Atatürk İstanbul’da

Dolmabahçe Sarayı’nda İstanbul heyetini kabul eden Ulu Önder, “Burasi artık Zillullahların ikametgahı değil, memlekete ve millete hizmet eden insanlara mahsus bir ikametgahtır” demişti.

İsmail Hakkı Tekçe, İstanbul’un işgalini Galata Köprüsü üzerinde gözleri yaşararak seyretmişti. İngiliz dretnotu limana girerken düşman kıtaları da İstanbul sokaklarından geçiyordu. Tekçe’nin o gün Tanrı’dan bir dileği vardı. Ve bu dilek yedi yıl sonra gerçekleşiyordu. İsmail Hakkı Tekçe doğudan gelip, “refakat zabiti” olarak Mustafa Kemal’in emrine girmek için İstanbul’dan Ankara’ya yolculuğuna çıkarken Tanrı’ya şöyle yalvarmıştı:

“Allahım! Bana, başında bulunduğum bir kıt’ayla bu köprüden geçmeyi nasip et!”

Evet, Tanrı tam yedi yıl sonra, 1927’de İsmail Hakkı Tekçe’nin bu dileğini kabul etmişti. Atatürk Cumhuriyet’in ilanından sonra ilk defa İstanbul’a geliyordu. Muhafız taburu da o yılın Haziran ayında alay olmuştu. Atatürk, Muhafız Alay Kumandanı İsmail Hakkı Tekçe’yi çağırdı:

“Atatürk 1927 yılının 1 Temmuz’unda İstanbul’da olacaktı. Belediye’nin daveti üzerine İstanbul’a gidiyordu. Beni çagırdı ve ‘İsmail Hakkı sen alayını topla benden iki-üç gün önce İstanbul’a git. Gerekli tertibatı al. Beni İzmit’ten karşılamaya gelecekler, onlarla birlikte gelir, bana orada mülaki olursun’ dedi. Hilafetin lağvından sonra halifenin emrindeki süvari bölüğü de benim emrime verilmiş, bir de bando var. Trene binip Haydarpaşa’ya geldik. Oradan Üsküdar’a gelip araba vapuruna bindik. Kaptan her zamanki gibi Üsküdar’dan kalkınca Kabataş’a istikamet aldı. Hemen kaptan köşküne çıktım. Kaptana ‘Rotayı Sirkeci’ye çevir!’ dedim. Kaptan ‘Aman efendim, yol uzar!’ deyince, ‘Bana bak! Uzaklık, yakınlık bahis konusu değil. Bilet paranı ben vereceğim, çevir Sirkeci’ye!’ dedim. Sirkeci’de indik, Eminönü’de tertiplendik ve Karaköy’e yürüyüşe başladık. Köprü üzerinden bir geçişimiz vardı, ömrüm boyunca unutamam. Allah bana o günü göstermişti. Yedi yıl önce ettiğim dua tutmuştu. Kumandanı bulunduğum kıta köprüden geçiyordu. Gerekli tertibatı aldıktan sonra İzmit’e gittik ve trenle Ankara’dan gelen Atatürk’le birlikte vapurla İstanbul’a geldik. Atatürk Dolmabahçe Sarayı’nda İstanbul heyetini kabul etti. Kendileriyle bir konuşma yaptı. Aklımda kaldığına göre Dolmabahçe Sarayı’nı kastederek, ‘Burası artık zillullahların ikametgahı değildir’ dedi. ‘Burası milletin sinesinden çıkmış, memlekete ve millete hizmet eden insanlara mahsus bir ikametgahtır.'”