Milli Siyaset Ve Tam İstiklâl
Türk milletini batı medeniyetinin zirvesine çıkarmayı kendine ülkü edinen Atatürk, ilerleme ve yükselme hedefimize varmak yolundaki çaba ve çalışmalarımızı baltalayacak, aksatacak bedbaht ve gafillerin her zaman bulunabileceğine dikkati çekerek, ortaya değişmez prensipler ve ilkeler koymuştur.
Millet ve vatan sevgisinin sönmez bir meş’alesi olan Aziz Atatürk’ün Türk milletinin refah ve saadetini ilerleme ve yükselmesi yolundaki direktif ve devrimlerini kıskanan habislerin, iblislerin, insan müsveddelerinin, sapıkların, yobazların, din bezirganlarının, oy avcılarının, hilafetçilerin, rejim ve Cumhuriyet düşmanlarının, çeşitli ideolojilerin meddahlığını yapan simsarların, gemi azıya aldığı bir ortamda, rejimi bütün bu bulaşıcı tehlikeli salgın hastalardan ve hastalıklardan kurtarmak, gerçek Atatürkçüler için bir şeref ve namus borcu haline gelmiştir.
Atatürkçüyüz diye övünen fakat her fırsatta Atatürk’ün aziz hâtırası ve devrimleri üzerinde tepinen insanların samimiyetsizliği karşısında gerçek vatanseverlerin, samimi milliyetçilerin, Atatürk’ün eser ve devrimlerini korumak ve kurtarmaları için birleşmeleri, Atatürk ve rejim düşmanlarına karşı amansız bir mücadeleye girişmeleri zamanı gelmiştir.
Atatürk’e küfretmenin bir meziyet sayıldığı böyle bir ortamda, susmak, şerefsizliğin vatan ve millet sevgisinden yoksunluğun ta kendisidir.
Atatürk’e açık ve dolaylı yollardan saldıran, devrim düşmanlığını yaymak için hiç bir fırsatı kaçırmayan insanların yabancı bir kaynaktan beslediklerine ve yabancı emellere hizmet ettiklerine hiç şüphe yoktur.
Bu durumda, milli bağımsızlık uğruna yüzbinlerce evlâdını şehit vermiş bir milletin varlığını tehlikeye sokmaktan çekinmeyen bedbahtların sinsi ve açık hezeyanları ve faaliyetleri karşısında, aziz Atamızın büyük nutkunda belirttiği ve bizlere millî bir miras olarak bıraktığı «Milli Siyaset» ve «Tam İstiklâl», sözleri üzerinde ısrarla durmak bütün vatanseverler için değişmez bir parola haline gelmiştir.
Dünyanın büyük tehlikelerle dolu olduğu ve devlerin mücadele ettiği bir çağda bizi bütün felâket ve belâlardan kurtaracak tek yol «Aziz Atatürk»ün bu sözleri ve bu millî vasiyetidir.
Sağcının, solcunun, ırkçının, Turancınn, herkesin işine geldiği şekilde Millî Siyaseti tarif ettiği ve değerlendirdiği bir devirde, Atatürk’ün kendi ağzından ve kaleminden bu sözleri canlı birer vesika halinde Türk milletine sunmayı millî bir görev bildik.
Türk Milletini, idare edenlerin, bu değişmez prensipler ve görüşler üzerinde samimiyetle durmaları, Türk Milletini ışıklı yarınlara kavuşturacaktır.
Evet, Aziz Atatürk, Türk Milletinin Milli siyasetinin ne olduğunu, tam bağımsızlıktan ne anladığını kesin bir şekilde ortaya koymuştur. Bu sözlerin dışında bir siyaset ve davranışın, Atatürkçü enerjik bir politika ile hiç bir ilgisi yoktur.
Bizi karanlıklardan, felâketlerden, uçuruma yuvarlanmaktan kurtaracak olan bu prensiplere bağlı kalmak, bize bir vatan armağan eden efsaneleşmiş millî kahraman Atatürk’ün ruhunu elbette şâd edecektir.
Türk milletini tarihin en korkunç ve en buhranlı devirlerinden kurtaran kuvvet, şerefli tarihinden aldığı hür ve müstakil yaşamak sevgi ve şuuru idi. Bunun için Atatürk, Kurtuluş Mücadelesini «Ya İstiklâl, ya ölüm» parolasında dile getirmişti.
Atatürk, İstiklâlden mahrum bir milletin medeni milletler topluluğunda yaşamaya hak kazanamayacağı inancı ve görüşünde olduğu için, Kurtuluş Mücadelesine başlarken olduğu gibi ve modern Türkiye’yi kurduktan sonrada tam istiklâl fikrini savunmuştur.
İstismarcıların ve sömürücülerin oyununa gelmemek ve bağımsızlığımızın üzerine gölge düşürmemek için, Atatürk’ün saydığı bütün konularda tam istiklâl, tam bağımsızlık fikrinin ebediyete kadar savunucusu olmalıyız.
Çünkü, Atatürk’ün dediği gibi, Türk istiklâli mukaddestir. Bu emanete ihanet edenleri Türklük ve tarih daima nefretle anacaktır.
Ali Haydar Yeşilyurt, Kemâlizm Dergisi, sf.3, Nisan 1968