Laf İle Peynir Gemisi Yürümez
Kudüs’le ilgili 2 çeşit yorum ve taraf oluşmuş durumda.. 1.si, -Kudüs İsrail’indir- diyerek başlayıp, -Araplar da sırtımızdan vurdu, beter olsunlar- diyerek aslında Türkçü hırsları dizginlemeye gayret eden başımızın belası kriptolar, 2. ise, -orası Arap şehri, kutsal şehir, Müslümanların- vs..vs.. boş naralar atanlar.. Bu iki kesim de, şanlı Türk tarihinin makus talihlerindedir..
Türkler 400 yıl, evet defalarca Araplarca hançerlenmiş olsa da, kutsal kabul edilen yerlerin koruyucusu rolünü üstlenmişlerdir.. Bakınız buraya dikkat, Türk’ün Musevisi de, Hristiyanı da, Müslümanı da, Şamanı da bir olup savaşmış ve mazlumun yanında olmuştur.. Bugün Türk’e -dinimde ırkçılık yok, Türkçülük yapma- demek ayıptır ve İsrail Kudüs’ü sahiplenirken, ebabil beklemeyi gerektirir..(erbakanın dediği gibi)
Tarih böyle gelişti arkadaşlar.. Türkler farklı inançlara sahip olmuş olsalar da, orası Müslüman burası Musevi demeden, mazlum olanın yanında olmuş bir millettir! Bu yüzden, Kudüs İsrail’indir zihniyeti, Türk’e yakışmadığı gibi, bugün adalarımız işgal edilirken susmak da yakışmaz! Ayrıca Kudüs İsrail’in de değildir.. 100 sene önce bırakın İsraili, Kudüs’te doğru düzgün Yahudi yoktu.. 10 yılda oraya doldurdukları Yahudilerle değişti demografi.. Bize de yapıyorlar Suriyelileri doldurarak..
Fotoğrafa gelince, 9 Aralık 1917de Osmanlının Kudüs’ü İngilizlere teslim edişinin fotoğrafıdır.. Peki bu nasıl oldu? Bazı tarihçiler, acizce -Kudüs zarar görmesin diye İngilizlere terkettik- dese de, Kudüs’ü kaybetmemizin asıl sebebi, oranın Hristiyan bir orduya karşı müdafaası için ordunun başına, Falkenhayn gibi bir Hristiyanı getiren Osmanlı hükümetinin basiretsizliği, öngürüsüzlüğüdür.. Hristiyan orduya karşı Kudüs’ü savunuyorsun, kendi ordunun başında Hristiyan komutan var. Cemal Paşa hatıratında Falkenhayn’ı vatan haini ilan etse de iş işten geçmiştir.. Fakat asıl acınası durum, 1915’te Anafartalar kahramanı olmuş, padişahtan madalyalar almış Mustafa Kemal Paşa dururken, komutayı bir Hristiyana vermektir.. Kemal Paşa, Eylül 1917 tarihinde yazdığı raporlarda duruma resmen isyan etmiş, bu vaziyetin sonunun kötü olacağını sayfa sayfa belirtmiştir. 1 yıl sonra, ateşkesin imzalanmasına 1 ay varken, ordularımız dağılmış, topraklarımız işgal edilmiş, Kudüs Hristiyanların olduğu için dostumuz Almanya bayram etmiş, Hristiyan komutan saraya geri çağrılırken, dalga geçer gibi komuta Kemal Paşaya verilir ve destekten yoksun o çöllerde bir başına bırakılırlar.. Kemal Paşa aç, susuz hasta olan askerleri Toroslara kadar çeker ve hayatlarını kurtarır.. 1 yıl sonra o askerlerle Kurtuluş Savaşı’nı başlatacaktır! 1917-18 Tamim ve Beyannamelerde bunları okuyabilirsiniz..
Velhasıl, Kudüs gibi kutsal yerleri koruma içgüdümüzü asla kaybetmemeliyiz, bu son derece önemli ve tarihi bir içgüdüdür, lakin bunun için kılıç kalkandan gayri, ilimde teknolojide öte olmak lazım gelir.. Laf ile peynir gemisi yürümez..
E. Özel