La Turquie Kemâliste
Ne olacaktı şimdi? 1911´den başlayan ve 1922´ye değin süren aralıksız savaşlar bitmişti. Yüz binlerce beden toprağın altına girmişti. Ne olacaktı şimdi? Savaşı kazanmıştık işte. Bağımsızlığımızı elimizden almaya çalışanlara karşı direnmiş ve kazanmıştık. Rus, Fransız, İngiliz, İtalyan, Ermeni, Yunan kısacası bize düşman olanlara diz çökmemiştik. Biz büyük bir adama sahiptik, çok büyüktü. Yedi düveli dize getirmişti. Adı Mustafa Kemal´di. Büyük adamdı!
16 Mayıs 1919´da İstanbul´dan Samsun´a doğru yola çıkan Mustafa Kemal 19 Mayıs 1919 günü Samsun´a ayak basmıştı, o ayağın Samsun´a basması büyük bir deprem yaratmış ve Türk Kurtuluş Savaşı işte öyle başlamıştı. 9 Eylül 1922´de işgalci Yunanlar, İzmir´den arkasına bakmaksızın gitmiş Başkumandan Mustafa Kemal Paşa önderliğinde Türk ordusu İzmir´e girmişti. Mustafa Kemal ‘’Ya istiklâl ya ölüm!’’ parolasından vazgeçmemiş ve 29 Ekim 1923´te ‘’TAM BAĞIMSIZ’’ bir Türkiye yaratmıştı. Falih Rıfkı Atay der ki:
‘’Asıl kurtuluş savaşına zaferden sonra girdi. İnkılâp düzeninin Atatürk´ü, zaferin Mustafa Kemal´ini gölgede bıraktı. Kendi gene kendini seçti.’’
Gerçekten öyleydi. Atatürk 20. yüzyılda Türkiye´de bir rönesans gerçekleştirmek istiyordu. ‘’Kemal´in Türkiye´si’’ sadece kendi milletinin önünü aydınlatmıyor, İngiliz mandası olan Hindistan´a ve Fransız mandası altında olan Cezayir´e örnek oluyordu. Kısacası Atatürk, emperyalizmi yenen ilk büyük komutandı. Cezayir Bağımsızlık Savaşı´nın liderlerinden Messali Hac şöyle diyor:
‘’Mustafa Kemal Paşa´nın ilk askeri başarıları, İslam Dünyası´nda büyük yankı, derin bir ferahlama ve muazzam bir yüreklendirme yarattı. Bu benim ve dostlarım için sevinç ve neşe kaynağıydı. Hemen grubumu astsubayların bir odasına topladım. Gazeteleri de almıştım. Bu gazetelerde son haberler ve Mustafa Kemal´in bazı açıklamaları bulunuyordu. Resimli gazetelerde bulunan Türk askerleri ve Mustafa Kemal´in resimlerine hayranlıkla bakıyorduk. Bu fotoğrafları büyük bir keyifle kesiyor ve bunları üzerimizde tılsım gibi taşıyorduk.’’ (1)
Aynı şekilde Hindistan´ın büyük simgelerinden biri olan Mahatma Gandhi ‘’Atatürk insanlığın büyük evlatlarından biriydi. O, inançlı bir savaşçının yurdunu kurtarabileceğini kanıtladı. Dünya onun eyleminden bir özgürlük dersi çıkarmıştır. Böylesine azimli, ulusuna ve yurduna bu kadar bağlı bir devlet adamı, böyle bir reformcu, ancak birkaç yüzyılda bir doğar.’’ (2) demektedir.
Mustafa Kemal NUTUK´un son hattında şöyle diyor:
‘’Görülüyor ki biz, her vasıtadan yalnız ve ancak bir tek temel görüşe dayanarak yararlanırız. O görüş şudur: Türk milletini medeni dünyada layık olduğu mevkiye yükseltmek, Türkiye Cumhuriyeti´ni sarsılmaz temeller üzerinde her gün daha çok güçlendirmek… ve bunun için de istibdat fikrini öldürmek…’’
Mustafa Kemal birçok planı ve gerçekleştireceği inkılabı yıllar evvel tasarlamış ve bunları gerçekleştirmek için uygun zamanı beklemiştir. Mahzar Müfit Kansu ile olan bu anekdot birçok şeye ışık tutmaktadır. 7/8 Temmuz 1919 gecesi Mustafa Kemal ile Mahzar Müfit arasında geçenler şöyledir:
“O, hatıra defterime ve günü gününe her olayı not edişime hem memnun olur hem de bazen şaka yapmaktan kendisini alıkoymazdı.
-Hafızalarımız zayıfladığı zaman Mazhar Müfit’in defteri çok işimize yarayacak derdi. Defteri getirdiğimi görünce, sigarasını birkaç nefes üst üste çektikten sonra:
-Amma bu defterin bu yaprağını kimseye göstermeyeceksin. Sonuna kadar gizli kalacak. Bir ben, bir Süreyya, bir de sen bileceksin, dedi. Şartım bu …
Süreyya da ben de:
-Buna emin olabilirsiniz Paşam… dedik.
Paşa bundan sonra:
-Öyle ise önce tarih koy! dedi.
Koydum: 7-8 Temmuz 1919. Sabaha karşı. Tarihi sayfanın üzerine yazdığımı görünce:
-Pekâla… yaz, diyerek devam etti:
-Zaferden sonra hükûmet şekli cumhuriyet olacaktır. Bunu size daha önce de bir sorunuz nedeniyle söylemiştim. Bu bir.
İki: Padişah ve hanedan hakkında zamanı gelince gereken yapılacaktır.
Üç: Tesettür (örtünme) kalkacaktır.
Dört: Fes kalkacak, medenî milletler gibi şapka giyilecektir.
Bu anda gayri ihtiyari kalem elimden düştü. Yüzüne baktım. O da benim yüzüme baktı. Bu, gözlerin bir takılışta birbirine çok şey anlatan konuşuşuydu.
Paşa ile zaman zaman senli benli konuşmaktan çekinmezdim.
-Neden durakladın? deyince:
-Darılma ama Paşam, sizin de hayalperest taraflarınız var, dedim.
Gülerek:
-Bunu zaman gösterir. Sen yaz, dedi. Yazmaya devam ettim.
-Beş: Lâtin harfleri kabul edilecek.
-Paşam yeter… yeter… dedim ve biraz da hayal ile uğraşmaktan bıkmış bir insan edası ile:
-Cumhuriyet’in ilânını başaralım da gerisi yeter, diyerek defterimi kapadım ve koltuğumun altına sıkıştırdım.
İnanmayan bir adam tavrı ile:
-Paşam sabah oldu. Siz oturmaya devam edeceksiniz, hoşçakalın… diyerek yanından ayrıldım. Gerçekten de gün ağarmıştı. Süreyya da benimle beraber odadan çıktı. Fakat burada ve bu anda olayların beni nasıl yanıltıp ve Mustafa Kemal’i doğruladığını daha doğrusu Mustafa Kemal’in beni nasıl bir cümle ile mahcup ettiğini itiraf etmeliyim.
Çankaya’da akşam yemeklerinde birkaç defa:
-Bu Mazhar Müfit yok mu?… Kendisine Erzurum’da tesettür kalkacak, şapka giyilecek, Lâtin harfleri kabul edilecek dediğim ve bunları not etmesini söylediğim zaman defterini koltuğunun altına almış ve bana hayalperest olduğumu söylemişti.” dedi. (3)
Mustafa Kemal bir liderdi ama aynı zamanda da başöğretmendi. 21 Kasım 1928´de Millet Mektepleri kurulmuştu, halk ciddi anlamda okuma-yazma bilmiyordu. 1936´ya kadar devam eden Millet Mektepleri okuma-yazma oranını %25´e çıkarmayı başardı. 2 milyon 500 bini aşkın insan bu okullardan diploma aldı.
Mustafa Kemal´in devrimlerini 5 grupta inceleyebiliriz. 1. Siyasal alandaki devrimler ve düzenlemeler, 2. Toplumsal alandaki devrimler ve düzenlemeler, 3. Ekonomik alandaki devrimler ve düzenlemeler, 4. Eğitim ve kültür alanındaki devrimler ve düzenlemeler, 5. Hukuk alanındaki devrimler ve düzenlemeler. İşte KEMAL´İN TÜRKİYE´Sİ ve gerçekleştirilen RÖNESANS…
1.Siyasal Alandaki Devrimler ve Düzenlemeler:
Saltanatın kaldırılması (1 Kasım 1922)
Cumhuriyetin ilanı (29 Ekim 1923)
Halifeliğin kaldırılması (3 Mart 1924)
İlk Anayasa olan Teşkilat-ı Esasiye Kanunu´nun kabul edilmesi (20 Ocak 1921)
1924 Anayasası´nın kabul edilmesi (20 Nisan 1924)
Kadınlara belediye ve seçimlerine girme hakkının verilmesi (3 Nisan 1930)
Kadınlara köy muhtar ve köy heyeti seçimlerine girme hakkının verilmesi (26 Ekim 1933)
Kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkının verilmesi (5 Aralık 1934)
Şer´iye ve Evkaf Vekaletinin kaldırılması (3 Mart 1924)
Devletin dini İslam´dır maddesinin anayasadan kaldırılması (10 Nisan 1928)
Çok partili siyasal yaşama geçiş denemesi: Serbest Cumhuriyet Fırkası (12 Ağustos 1930)
Laikliğin Anayasaya girmesi (5 Şubat 1937)
2. Toplumsal Alandaki Devrimler ve Düzenlemeler:
Tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması (30 Kasım 1925)
Şapka devrimi (25 Kasım 1925)
Kıyafet devrimi (3 Aralık 1934)
Miladi takvimin ve uluslararası saat sisteminin kabul edilmesi (26 Aralık 1925)
Hafta tatilinin Cuma´dan Pazar´a alınmasını da kapsayan ulusal bayramlar ve genel tatiller hakkında kanunun kabul edilmesi (3 Haziran 1935)
Yeni ağırlık ve uzunluk ölçü birimlerinin kabul edilmesi (26 Mart 1931)
Soyadı kanunun kabul edilmesi (21 Haziran 1934)
3. Ekonomik Alandaki Devrimler ve Düzenlemeler:
İzmir İktisat Kongresi´nin toplanması (17 Şubat – 4 Mart 1923)
Seyrisefain İşletmesi (Denizyolları İşletmesi) (1923)
Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi (4 Mayıs 1924)
Gölcük Tersanes´nin kurulması (1924)
Ziraat Bankası (1924)
Türkiye İş Bankası´nın kurulması (26 Ağustos 1924)
Aşar vergisinin kaldırılması (17 Şubat 1925)
Türkiye Sanayi ve Maadin Bankası´nın kurulması (19 Nisan 1925)
Atatürk Orman Çiftliği (5 Mayıs 1925)
Yerli kumaştan elbise giyilmesine karşı kanun (1925)
Alpullu Şeker Fabrikası´nın kurulması (26 Kasım 1926)
Kabotaj Kanunu (1 Temmuz 1926)
Teşvik-i Sanayi Kanunu (28 Mayıs 1926)
Uşak Şeker Fabrikası´nın kurulması (17 Aralık 1926)
Yüksek İktisat Kurulu´nun oluşturulması (25 Haziran 1927)
Menkul Kıymetler ve Kambiyo Borsalarının düzenlenmesi (20 Mayıs 1929)
Yerli Mallar Haftası (4 Nisan 1929)
Türk Parasının Kıymetini Koruma hakkında kanun (20 Şubat 1930)
Merkez Bankası´nın kurulması (11 Haziran 1930)
Tekel Genel Müdürlüğü´nün kuruluşu (1931)
Türkiye Demir ve Çelik İşletmeleri´nin kuruluşu (1933)
İller Bankası (1933)
Sümerbank´ın kurulması (3 Haziran 1933)
THY´nin Devlet İşletme Dairesi adıyla kuruluşu (20 Haziran 1933)
Beş Yıllık Sanayi Planı´nın yapılması ve uygulanması (17 Nisan 1934)
Turhal Şeker Fabrikası´nın kurulması (1934)
Türkiye Şişe ve Cam Fabrikası AŞ´nin kurulması (14 Haziran 1934)
Paşabahçe Şişe ve Cam Fabrikası´nın kuruluşu (1935)
Etibank´ın kurulması (14 Haziran 1935)
Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü´nün kurulması (14 Haziran 1935)
Türkiye Şeker Fabrikaları AŞ´nin kurulması (6 Temmuz 1935)
Kâğıt Sanayii (1936)
Nazilli Basma Sanayii Müessesesi´nin kuruluşu (1937)
Tariş´in kurulması (1937)
Denizbank´ın kurulması (1937)
Bursa Merinos Fabrikası´nın kurulması (2 Şubat 1938)
4. Eğitim ve Kültür Alanındaki Devrim ve Düzenlemeler:
Tevhid-i Tedrisat Kanunu (3 Mart 1924)
Medreselerin kapatılması (3 Mart 1924)
Ankara Hukuk Mektebi (1925)
Türk Yazı İnkılabı (1 Kasım 1928)
Millet Mektepleri (28 Kasım 1928)
Gazi Eğitim Enstitüsü (1926)
Köy Okulları (22 Mart 1926)
Güzel Sanatlar Akademisi (1927)
Ankara Etnografya Müzesi (18 Haziran 1930)
Türk Tarih Kurumu (15 Nisan 1931)
Halkevleri (19 Şubat 1932)
Türk Dil Kurumu (12 Temmuz 1932)
Milli Eğitim Şurası (10 Haziran 1933)
Üniversite Reformu ve İstanbul Üniversitesi (1 Ağustos 1933)
Riyaset-i Cumhur Filarmoni Orkestrası (1933)
İstanbul Şehir Tiyatrosu (1934)
Özsoy Operası (1934)
Köy Eğitmenleri (1935)
Siyasal Bilgiler Fakültesi (1935)
Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi (9 Ocak 1936)
Devlet Konservatuarı (1936)
İstanbul Resim ve Heykel Müzesi (20 Eylül 1937)
5. Hukuk Alanındaki Devrimler ve Düzenlemeler:
İlk Anayasa olan Teşkilat-ı Esasiye Kanunu´nun kabul edilmesi (20 Ocak 1921) ve 1924 Anayasası´nın kabul edilmesi (20 Nisan 1924)
Medeni Kanun (4 Ekim 1924)
Şeriat mahkemelerinin kaldırılması (4 Ekim 1926)
Mecellenin kaldırılması (4 Ekim 1926)
Türk Ceza Kanunu´nun kabul edilmesi (1 Temmuz 1926)
Ticaret Kanunu´nun kabul edilmesi (4 Ekim 1926)
İş Kanunu´nun kabul edilmesi (8 Haziran 1926)
Hukuk Mahkemeleri Usulü Kanunu´nun kabul edilmesi (18 Haziran 1927)
Ceza Mahkemeleri Usulü Kanunu´nun kabul edilmesi (4 Nisan 1929)
Deniz Ticaret Kanunu´nun kabul edilmesi (13 Mayıs 1929)
Askeri Ceza Kanunu´nun kabul edilmesi (22 Mayıs 1930)
İcra İflas Kanunu´nun kabul edilmesi (9 Haziran 1932)
İşte ne olacak? Diyorduk ya başında… O kadar çok şey oldu ki biz bile sayamadık. Ata ülkesine bir portre çizdi. Öyle ki Türkiye çağ atladı. 1935´ten sonra sağlığı bozulmaya başladı, 1919´dan beri giriştiği mücadele artık onu hırpalamaya başladı. Hiçbir kuvvet yenemedi, hiçbir fani onu alt edemedi de bunca yılın yorgunluğu ülkesinden, halkından koparıp alacaktı onu. 57 yıllık yaşamının 26 yılını asker olarak, bunun da 11 yılını cephede savaşarak geçirmiş bir liderdi o!
Cumhuriyet Bayramı´nın 15. yıl kutlamalarında Atatürk hasta ve kutlamalara katılamamıştı. Kuleli Askerî Lisesi öğrencileri de töreden dönerken boğaz vapurunu Dolmabahçe önüne getirirler marşlar söylemeye başlarlar. Sabiha Gökçen olayı şöyle naklediyor:
‘’Bin bir güçlükle elbisesini giydirdiler… Ben de yardım etmeye çalıştım. Çektiği acıyı anlatmaya imkân yok. Yüzü çektiği acıdan morarıyor, ter damlaları halının üzerine sanki yağmur gibi iniyordu… Pencerenin önüne bir koltuk getirildi ve Atatürk koltuğa oturtuldu. İşte o zaman, dışarda esas kıyamet koptu. Onu gören gençler, çılgınca alkışlıyor, ellerindeki bayrakları sallıyordu. Görülecek bir manzaraydı. Gençleri, buradan elleriyle selamladı. Gözleri yaşarmıştı. ‘Bu bayramlar ve yarınla sizindir, güle güle’ dedi ve yatağına geri götürülmesini istedi. ‘Yoruldum, çok çabuk yoruluyorum. Beni lütfen yatırınız… Onları görebildiğim için çok mutluyum’ diyerek uzandı.’’
10 Kasım´da ülkesine, vatanına, Türk milletine veda ettiğinde arkasında büyük mücadeleler ile kurulmuş bir ülke, onu canından çok seven bir gençlik bıraktı.
Kemal´in Türkiye´si sonsuza dek payidar olacaktır…
Ayberk KIZILKAYA
15.02.2018
KAYNAKLAR:
Sinan Meydan, 1923 Kuruluş Ayalarına Dönmek, s.28
Sinan Meydan, 1923 Kuruluş Ayalarına Dönmek, s.29
http://www.ata.tsk.tr/content/media/01/ANEKDOTLARLA_ATATURK.pdf