Kurtuluş Savaşı Sona Eriyor

26 Ağustos 1922’de başlayan Büyük Meydan Muharebesi, Yunan Ordusunun denize dökülmesi ve esir edilmesi ile sonuçlanmıştır. Türk Ordusu bu defa İngilizlerin işgali altında bulunan boğazlar üzerine yürüdü. Boğazlar’ın savunması için telaşlanan İngiliz Başbakanı Lloyd George (Loid Corc), dostları olan Fransa, İtalya ve Romanya’dan askerî yardım istemiştir. Ancak, ne Fransa ne de İtalya Türklerle yeni bir savaşa girmek niyetinde değildirler. İngiliz halkı da artık sonu olmayan belirsiz bir savaşı istemiyordu. Başbakan son bir ümit olarak Dominyonlarına başvurarak askerî destek istedi. Fakat onlar da bu isteği reddettiler. Böylece İngilizlerle Türkler başbaşa bırakılmış oldu.

Lloyd George (Loid Corc) bu girişimlerde bulunurken, istanbul’daki Fransız Olağanüstü Komiseri General Pèlè (Pele), Mustafa Kemal Paşa ile görüşmek üzere İzmir’e geldi. İtilaf Devletleri’nin belirlemiş oldukları tarafsız bölgeye Türk Ordusunun girmesinin uygun olmayacağını belirtti. Mustafa Kemal Paşa böyle bir bölgeyi tanımadıklarını ve Doğu Trakya’yı kurtarmadıkça, askerî harekâtın durmayacağını söyledi. İtilaf Devletleri üst düzey temsilcileri Fransız Başbakanı Pioncare (Pionkare), İtalyan Başbakanı Sforza (Sforza) ve İngiltere Dışişleri Bakanı Curzon (Kürzon) 20-23 Eylül 1922’de Paris’te bir toplantı yaparak, Türk birliklerinin “Tarafsız” bölgeye girmemesi ve Boğazlar’ın serbestliği konusunda görüş birliğine vardılar. Bu karar Mustafa Kemal Pasa’ya bildirildi. Ancak Mustafa Kemal Paşa bu karara cevap vermedi. Türk birlikleri İngilizlerin tel örgülerle çevrelediği bölger kadar ilerledi.

Büyük bir asker olan Başkumandan Mustafa Kemal Pasa İngiltere ile savaşmak niyetinde değildi. Çünkü Çanakkale’da başlayacak savaş binbir güçlükle kazanılan yurt topraklarını tehlikeye düşürebilirdi.

Bu sırada Pioncare’nin ısrarı, Sforza’nın da katılması üzerine İngiltere Dışişleri Bakanı Curzon, Doğu Trakya’nın Türkiye’ye verilmesini kabul etmek zorunda kaldı.

İtilâf Devletleri Dışişleri Bakanları, hazırladıkları ortak bir notayı Mustafa Kemal Paşa’ya ilettiler (23 Eylül 1922). Bu notada askerî harekâtın durdurulması isteniyordu; Venedik ya da başka bir kentte toplanacak olan ve İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Romanya, Sırp-Hırvat-Sloven Devletleri ile Yunanistanın çağrılacağı bir konferansa Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti’nin katılıp katılmayacağı soruluyordu. Ayrıca Boğazlardaki tarafsız bölgeye asker gönderilmemesi şartıyla Edirne dahil Meriç’e kadar Doğu Trakya’nın Türklere verileceği bildiriliyordu. Bu konferanstan önce Mudanya’da ya da İzmit’te bir toplantı öneriliyordu. Bu istek üzerine Mustafa Kemal Paşa 28 Eylülde askerî harekâtı durdurmuş ve 29 Eylülde Mudanya’da konferansın yapılmasını, Meriç Irmağı’na kadar Trakya’nın derhal bize verilmesi şartıyla, kabul ettiğini bildirmiştir.

Bunun üzerine, İtilâf Devletleri’nin İstanbul’daki işgal kuvvetleri komutanları İngiltere adına General Harrington (Harrington), İtalya Hükümeti adına General Monbelli (Monbelli), Fransa Hükümeti adına General Charpy (Şarpi) ve yardımcıları T.B.M.M. Hükümeti adına ise İsmet Paşa başkanlığında bir heyetin katıldığı bir konferans düzenlenmiştir.

Yunanistan Hükümeti de Mudanya’ya temsilci göndermişti. Ancak, bu temsilci görüşmelere katılmamış, düşüncelerini zaman zaman yazılı olarak bildirmiştir. (Yunan delegeleri Mudanya’ya badar geldikleri halde karaya çıkmadılar. Görüşmeleri geminin içinde takip etmişlerdir)

İtilâf Devletleri’ni temsil eden askerî temsilciler, 2 Ekim 1922 günü akşam, savaş gemileriyle Mudanya’ya geldiler. Yunan delegesi Mazarakis henüz gelmemişti. Toplantı, eski bir konsolosluk binasında 3 Ekim 1922 günü başladı.

11 Ekim 1922’de anlaşma imzalandı. Görüşmelerin ağırlık noktasını, Doğu Trakya’nın boşaltılması oluşturuyordu. İlke olarak bu toprakların T.B.M.M. Hükümeti’ne verilmesi konusunda görüş birliği sağlandı.

Bu anlaşma ile Kurtuluş Savaşının askerî bölümü başarıyla tamamlanmıştır. Misak-ı Millî ile belirlenen ve vatan toprakları içinde bulunan Doğu Trakya, tekrar bir savaşa başvurulmadan yeni Türkiye Devleti’nin sınırları içine alınmıştır. O güne kadar T.B.M.M. Hükümeti’ni tanımayan İngiltere de bu düşüncesini terk ederek, yeni Türkiye Devleti’nin siyasî varlığını kabul etmek zorunda kalmıştır. Bu gelişmelerden sonra, Türk düşmanı olan İngiliz Başbakanı Lloyd George (Loid Corc) görevinden istifa etmiştir.

Kurtuluş Savaşı devam etmekte iken, İngiliz Lordlar Kamarası olağanüstü bir toplantı yaptı. Bütün yabancı büyükelçiler de bu tarihî toplantıya katıldılar. İlk defa kürsüye İşçi Partisi lideri Mac Donald (Mak Danıld) çıkarak: “Hükümetten şunu sormak isterim. Hükümet, Anadolu’yu galip devletler arasında paylaşmak amacıyla hazineden binlerce altın aldı. İstanbul ve Boğazlar Büyük Britanya’nın olacak, İzmir Yunanlılara Antalya ve Konya İtalyanlara, Adana ve çevresi Fransızlara verilecek, Doğuda bağımsız bir Ermenistan kurulacaktı. Ne yazık ki,bunların hiçbirisi olmadı. Bu paylaşma projesini, Mustafa Kemal’in süngüleri altüst etti. Bu konuda Hükümetten açıklama istiyorum.” dediği zaman o sırada Başbakan olan Lloyd George (Loid Corc) ağır ağır kürsüye gelerek: “İnsanlık tarihi bir kaç yüzyılda bir dâhi yetiştirebiliyor. Şu talihsizliğimize bakınız ki, dünyanın beklediği son dâhi, bir anda Türkiye’de ortaya çıktı. Hem de bize karşı… Bütün dünyaya karşı… Elden ne gelebilirdi?” Diyerek kürsüden indi. Bu cevaba, bütün İngiliz milleti boyun eğmek zorunda kaldı.

Kısaca söylemek gerekirse, Mudanya Ateşkes Antlaşması akıl ve mantığın, ülke imkânlarının izin verdiği ölçüde, vatanı milleti ve orduyu maceralara sürüklemeden, onurlu bir barisa gidiş yolunu açan önemli bir siyasî aşamadır.

Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal’in 27 Kasım 1923’de çekilen fotoğrafı