Kâzım Özalp’in Atatürk Anıları, Terakkiperver Fırka
Milli Mücadele sırasında Birinci Büyük Millet Meclisi’ne yüksek rütbeli kumandanlardan bir kısmı mebus olarak seçilmişlerdi. İkinci Büyük Millet Meclisi’nde asker meslekli mebusların sayısı çoğaldı. Hemen hemen bütün ordu müfettişleriyle kolordu kumandanları ve bazı fırka kumandanları mebus oldular. Bunlar, hem kıta başında kumandanlıklarını koruyorlar hem de Meclis’te mebusluk yapıyorlardı. Birinci Ordu Kumandanı Karabekir Paşa ile İkinci Ordu Kumandanı Ali Fuat Paşa ordularının başında devamlı bulunamıyor, sık sık Meclis’e geliyorlardı. Meclis’te hükümeti her zaman tenkit etmeyi adet edinmiş olan bazı mebuslar, iki kumandanın saygın kişilikleri etrafında toplanarak, güç kazanmak ister duruma girmişlerdi. Birinci Büyük Millet Meclisi görevini Milli Mücadele süresinde yapmıştı. Fevkalade ahvale mahsus olan bu durumun İkinci Meclis’te de devam etmesinin bir anlamı yoktu. İttihadı Terakki Cemiyeti tecrübelerinden sonra, hatta cemiyetin kuruluşunda, Mustafa Kemal’in ordu ile politikayı karıştırmamak konusundaki görüşleri, kendisince geçerliliğini koruyordu. Muazzaf askerlerin aynı zamanda Meclis’te politika yapmalarını istemiyordu. İttihadı Terakki Cemiyeti üyelerine anlatamadığı görüşlerini, bu kere uygulama imkanı vardı, yeterince güçlüydü.
Bir gece Çankaya’da aramızda, bu durum karşısında ne gibi tedbirler alınabileceğini tartıştık ve bazı kararlar aldık. Askerlikle mebusluğun beraber yürüyemeyeceğini ve birbirinden ayrılması gerektiğini Meclis’e teklif ettik. Teklif tartışıldı ve neticede kabul edildi.
Ben mebus olan askerlere, Meclis Reisi sıfatıyla bir yazı göndererek, iki görevden birini tercih etmelerini ve bana bildirmelerini teklif ettim. Kâzım Karabekir, Ali Fuat, Refet, Cevat ve Cafer Tayyar paşalar mebus kalmayı tercih ettiler. Cevat Paşa, sonradan fikir değiştirerek mebusluktan ayrıldı ve orduya döndü. Bu olay Meclis’teki muhalif mebusları çok sinirlendirdi. Mebus kumandanların ordu başında olmaktan kazandıkları güç kaybolmuş, sadece onların kişiliklerinin değerlendirilmesinden meydana gelen kuvvet kalmıştı. Muhalif mebusların Karabekir ve Ali Fuat Paşa etrafında toplanmaları ve Rauf Bey’in de onlara katılmasıyla Terakkiperver Fırka’nın kurulmasına geçildi. Diğer taraftan Mustafa Kemal’in ordunun politikaya katılmaması görüşü başarı kazanmış ve kesin şeklini almıştı.
Mustafa Kemal Paşa’nın idealinde yaşattığı cumhuriyet, demokratik bir cumhuriyetti. Meclis’in kurulduğu günden beri konuşmaların münakaşalı ve itirazlı olmasını, bir murakabe sisteminin kurulmasını isterdi. Sofya’da Ataşemiliter iken Bulgar meclisinde muhaliflerle hükümetin çekişmelerini izlediğini, bir mecliste bu gibi münakaşaların çok zaman memleket için faydalı kararlar alınmasına yararlı olduğunu söylerdi. Terakkiperver Fırka kurulduğunda telaş gösteren bazı arkadaşlarına, “Bırakınız yapsınlar, memleket işlerini karşılıklı münakaşa edelim” diyordu. Yeni partinin kuruluşunu müsamaha ve hatta memnuniyetle karşılamıştı. Ancak zamanla Terakkiperver Fırka’nın bazı mensupları, saltanatın ve hilafetin kaldırılması konularına yeniden döndüler ve yıkıcı muhalefet yapmaya başladılar. Mürtecilerle işbirliğine girişenler oldu. Mustafa Kemal Paşa ve hükümet aleyhine körüklemeler, Meclis’te bir murakabe değil, memlekette bir ayaklanma havası yaratmıştı. Kısa bir süre sonra Şeyh Sait isyanı patlak verdi. Bir süre sonra 3 Haziran 1925’te Terakkiperver Fırka kapatıldı.
Batılılaşmanın gerektiğini daima göz önünde tutan Mustafa Kemal Paşa, çok partili sisteme geçiş gibi gördüğü ve başlangıçta memnuniyetle karşıladığı bu Terakkiperver Fırka olayından sonra, bir süre yeni bir denemeden bahsetmedi. Ancak 5 yıl sonra yeni bir denemeyi uygun bularak yakın arkadaşı Fethi Bey’i Serbest Fırka kurulması çalışmalarına başlattı.
Kaynak:Atatürk’ten Anılar, Kazım Özalp – Teoman Özalp, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Mart 1998 ISBN: 975-458-042-2