Kâzım Özalp’in Atatürk Anıları, İtalyan Sefiri ve Mısır Sefiri ile Olaylar
Cumhuriyet Bayramlarını kutlama programı içersinde, Ankara Palas’ta 29 Ekim geceleri, hükümetçe, devlet üst kademesinde bulunan görevlilere ve kordiplomatiğe verilen yemek ziyafetleri de vardı. Bu gecelerden birinde, hükümet, kordiplomatik, bazı mebuslar ve kumandanlar protokole göre sofrada oturmuştuk. O günlerde Musolini memleketinde dünyaya meydan okuyan bir konuşma yapmış, Türkiye için de küçümser sözler sarf etmişti. Mustafa Kemal Paşa bu gibi hareketlerin hiç altında kalmaz, yeri geldiğinde kesinlikle cevaplandırırdı.
Yemek arasında yanına Hariciye Vekili Tevfik Rüştü Bey’i tercüme için çağırdı ve yakınlarında oturan İtalyan Sefirine hitap etmeğe başladı, “Musolini’nin yaptığı konuşmadan üzgünüm, hakkımızda kullandığı hoş olmayan sözleri kabul etmiyorum, kendi işleri ile uğraşmasını tavsiye ederim. Ayrıca söylediklerimi aynen bildirmenizi rica ediyorum” dedi.
Tevfik Rüştü Bey, bu sözleri yumuşatarak tercüme etti. Mustafa Kemal Paşa Fransızca bilirdi, ancak önemli konuşmalarda tercümanla konuşmayı tercih ederdi. “Lisana tam vakıf değilseniz, sizden o dili daha iyi konuşanlar yanında zorlanır ve esas konuda zayıf kalırsınız“ derdi. Tevfik Rüştü Bey’in tercümesini beğenmedi. İsmet Paşa’ya dönerek “Paşam, sizin tercüme etmenizi rica ediyorum’ dedi. İsmet Paşa da bir olay olmasından çekindiği için, politik ve kısa bir tercüme yaptı. Mustafa Kemal, ismet Paşa’nın tercümesini de beğenmedi. Kendi Fransızcasıyla yavaş yavaş, biraz evvel Türkçe söylediklerini sefire anlattı. Sofradaki bütün sefirlerin, söylenenleri dikkatle dinlemelerini özellikle istiyordu. İtalyan sefiri çok sıkılmıştı. Hiç cevap vermedi, sadece önüne baktı. Sefirin bu olgun hareketi olayın politik bir soruna dönmesini önledi. Tabii olarak bu konuşma sonradan Musolini’ye duyuruldu. Mustafa Kemal Paşa ile Musolini hiçbir zaman karşı karşıya gelmediler. Türkiye ile İtalya arasındaki ilişkilerin iyi olduğu dönemlerde dahi, kendi aralarındaki ilişkiler daima soğuk kaldı.
Sofradaki sinirli havanın yumuşaması ümidiyle kalktık. Ancak biraz sonra yeni bir olay meydana geldi. İçerdeki odaya geçerken Mustafa Kemal Paşa karşılaştığı Mısır sefırini selamladı, hatırını sordu. Sefirin başında uzun bir fes vardı. Mustafa Kemal ‘Burada herkesin başı açık, siz de onlar gibi hareket edin, fesinizi çıkartın rahat edersiniz” dedi. Sefir bir hareket yapmadı. Paşa oradan ayrılmadı, sözlerini tekrar etti. Sefir fesini çıkardı ve yakınında bulunan bir garsona verdi. Olay bizim Şapka İnkılabı’nı yaptığımız tarihlerden bir süre sonra cereyan ediyordu. Büyük salona geçmiş olan diğer yabancı devlet sefirleri, biraz evvel sofradaki olaydan sonra meydana gelen bu olay üzerine Hariciye Vekili Tevfik Rüştü Bey’den bilgi istediler. Usta bir politikacı olan Tevfik Rüştü Bey, duruma bir formül buldu. Diyordu ki “Biliyorsunuz biz de bir süre önce fes kullanıyorduk, fes giyenlerin feslerini bu gibi toplantılarda başlarından çıkarmaları, usullere göre orada bulunanlara karşı hürmetsizlik sayılır. Sefir Bey, Mustafa Kemal Paşa’ya ve diğer misafırlere olan hürmeti nedeniyle fesle dolaşıyordu. Paşa, sefirin sıcaktan rahatsız olduğunu görerek, rahat edebilmesi için, fesinizi çıkarabilirsiniz demiştir.” Böylece, toplantıdaki hava fazla bozulmadan idare edildi. Ancak usulleri iyi bilen başka sefırlerden bir kısmı, gerçeğin böyle olmadığını anlamışlar fakat ses çıkarmamışlardı.
Ertesi gece Çankaya’da sofrada aramızda yaptığımız konuşmada Paşa, ‘Dün gece haklıydım önce Musolini kendisini ve milletini yükseltirken başka milletleri küçümsemeye hiç hakkı yoktur, cevabını almıştır. Sonra Türkiye’de bulunan Mısır sefirinin, Şapka inkılabı için nasıl uğraştığımızı bilmesi gerekir, anlayışlı olmalıydı’ diyordu.
Mısır sefiri ile meydana gelen bu fes çıkartma olayından sonra Mısır devleti beklenilenin üzerinde büyük bir tepki gösterdi. Daha sonradan kral ailesine mensup bir hanımefendinin eşinin, Kahire Türk sefiri olarak yollanmasına rağmen, ilişkilerimiz uzun süre soğuk kaldı.
Kaynak:Atatürk’ten Anılar, Kazım Özalp – Teoman Özalp, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Mart 1998 ISBN: 975-458-042-2