Kâzım Özalp’in Atatürk Anıları, Hilafetin Kaldırılması
Mustafa Kemal Paşa, hilafetin Türk milletine bir fayda getirmediği ve getirmeyeceği kanaatinde idi. Meclis’te çok kimse, Cumhuriyet’in ilanından sonra, sıranın hilafetin kaldırılmasına geleceğini biliyordu. Önce saltanatın ilgasına, sonra Cumhuriyet’in ilanına kaşı çıkmış olanlar, bu defa hilafeti kurtarmak için propangandaya girişmişlerdi. İstanbul basınında, hilafetin kaldırılmasıyla, 5-10 milyonluk yeni Türk Devleti’nin, İslam aleminde hiçbir öneminin kalmayacağını, Avrupa siyaseti nazarında da kıymetsiz bir hükümet durumuna düşeceğimizi yazan ve hilafeti kaldırmaya teşebbüs edenleri memleketin ve milletin menfaatlerine ihanet etmekle damgalamaya çalışan gazeteler vardı. Bu propagandaların memleketimizde ve dünyada bazı önemli sayılan kimseler tarafından da desteklendiği biliniyordu veya söyleniyordu. Mustafa Kemal Paşa bu olayları takip ederken, her zaman olduğu gibi, münasip bir fırsatın çıkmasını bekliyordu.
İstanbul’daki Halife, herhalde lehine yapılan propagandalardan cesaret almış olacak ki, bir süre sonra, kendisine Büyük Millet Meclisi’nce konulmuş olan kayıtların dışına çıkmaya başladı. Mecit Efendi’ye hilafet verilirken, sakin ve sessiz bir hayat sürmesi, halkı tahrik edecek gösterilerden ve nümayişlerden sakınması gerektiği bildirilmişti. Halbuki şimdi o, saltanatın da üstünde birtakım hareketler yapmak sevdasına düşmüştü. Fatih Sultan Mehmet’in elbisesini giyiyor, Fatih Camii’ne cuma namazına atla gidiyor, halkın arasına girmeye çalışıyordu. Bu hareketlerin manası açıktı. Mecit Efendi daha da ileri giderek, kendisine Millet Meclisi tarafından bağlanmış olan tahsisatı az bulmaya, yanında çalışacakları kendi tayin etmeye başladı. Meclis toplantılarında Mecit Efendi’nin tutumu görüşülürken, mebus Vasıf Bey (Çınar), “Cumhuriyet’te hilafet bütçesi konu olamaz?” şeklinde konuşmuştu.
Bugünlerde, 24 Kasım 1923’te Hindistan’daki Müslüman İsmaililerin Reisi Ağa Han, Emir Ali ile birlikte İsmet Paşa’ya bir mektup yazdı ve Halife’nin siyasi durumunun muhafaza altına alınmasını istedi. Bu mektubun, İsmet Paşa’nın eline geçmeden bazı İstanbul gazetelerinde yayınlanmış olması, Halife’nin yabancı ülkelerden de müttefikler aradığının anlaşılmasına neden oldu. İstiklal Harbi’ni büyük bir fedakârlıkla kazanmış olan bir ülkenin içişlerine dışardan gelecek müdahalelere hiç tahammülü olamazdı.
Bu olaylar Meclis’in Cumhuriyetçi mebusları arasında tepkiler yaratıyor, Mustafa Kemal’in beklediği havayı olgunlaştırıyordu. 1924 yılı başında Paşa, düzenlenen Harp Oyunları’nda bulunmak üzere İzmir’e gitmişti. Hilafetin kaldırılması için en kısa zamanda teşebbüse geçmeye kesin kararlıydı. İzmir’deyken İsmet Paşa’dan bir telgraf aldı. İsmet Paşa telgrafında, “Halife’nin tahsisatının artırılması için resmen müracaat ettiğini, konunun Vekiller Heyeti’nde görüşüleceğini” bildiriyordu. Mustafa Kemal Paşa bu telgrafta yazılanlara çok sinirlendi ve derhal şu cevabı yolladı: “Halife, kendisinin ve makamının ne olduğunu bilmeli ve bununla iktifa etmelidir. Hükümetçe ciddi ve esaslı tedbirler ittihazını rica ederim.” Bu cevabı alınca İsmet Paşa ile beraber İzmir’e gittik. Harp Oyunları nedeniyle ordunun bütün kumandanları oradaydılar. Erkânı Harbiye Reisi Fevzi Paşa da İzmir’deydi. Mustafa Kemal Paşa; Fevzi Paşa, İsmet Paşa ve benimle bir toplantı yaptı, “Artık hilafeti kaldırmanın zamanı gelmiştir, Harp Oyunları’ndan sonra Ankara’ya döner dönmez bu işi halletmek gerekiyor” dedi. Diğer kumandanlarla da görüşerek fikrini açıkladı. Kâzım Karabekir Paşa Cumhuriyet’in ilanında Ankara’da değildi. İstanbul’da bulunduğu süre içerisinde Rauf Bey’le temaslar yapmış ve ikisi beraber hilafeti destekler bir tavır takınmışlardı. Bu nedenle Mustafa Kemal özellikle Kâzım Karabekir Paşa’ya kesin görüşünü bildirmek istemişti.
23 Şubat günü Ankara’ya döndük, 1 Mart’ta Meclis açılacaktı. Mustafa Kemal Paşa Ankara’daki diğer arkadaşlarına kararını açıkladı:
“Hilafetle birlikte Şeriye ve Evkaf Vekâleti de kaldırılacak ve dini tedrisat yapan medreseler Maarif Vekaleti’ne bağlanıp tedrisat bir elden yürütülecekti.”
Konu Meclis’te konuşulurken hocalar ve diğer mebuslar çok direndiler. Mustafa Kemal, Meclis ekseriyetinin kendi görüşünde olduğunu bildiğinden bu direnişlere çok önem vermedi. “isterlerse menfi rey kullansınlar, Meclis’in aklı selimi müspet kararı alacaktır“ diyordu. Bu mebuslara bir baskı yapılmamıştı, ancak onların Mustafa Kemal Paşa’nın gücünden korktukları anlaşılıyordu. Muhalifler son dakikada başardı olamayacaklarını anlayınca, yeni bir görüş ortaya attılar: ”Halifesiz olmaz, memleket bunca asırdır hilafetle idare edildi, hilafet İslâmiyetin en yüksek merciidir, bu makam boş kalamaz. Hiç olmazsa Mustafa Kemal Paşa halife olsun” dediler. Mustafa Kemal Paşa böyle bir teklifi çok manasız buldu, “Bu adamlar mevzuun ciddiyetini, hatta işin esasını anlamamışlardır” diyordu.
Neticede Meclis 3 Mart 1924’te hilafetin kaldırılmasına karar verdi, Halife Mecit Efendi usulüne uyularak, Türkiye dışına yollandı.
Kaynak:Atatürk’ten Anılar, Kazım Özalp – Teoman Özalp, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Mart 1998 ISBN: 975-458-042-2