Kâzım Özalp’in Atatürk Anıları, Halit Paşa’nın Ölümü

Halit Paşa’nın Ölümü

Halit Paşa Milli Mücadele’nin başlarında Kafkas Cephesi’nde bulunuyordu. Sonradan Batı Cephesi’ne gelerek Kocaeli Grubu Kumandanlığı yaptı. Sakarya Muharebesi’nde bir Grup Kumandanı idi. Büyük Taarruz’da yeniden Kocaeli Grubu Kumandanı olarak başarılı bir takip yaptı. Mebus olarak Meclis’e katıldıktan sonra politik hayata tam olarak intibak edemiyordu.

Komisyonlarda ve Meclis’te askeri disiplinin tesiri altında kalıyor, görüşlerine uymayan fikirlere sert karşılık veriyor, küçük meseleleri büyütüyordu. Asabi mizaçlı bir adamdı. Benimle arkadaşlığı samimi idi. Meclis’te bazen odama gelir “Ben bu mebusluğu yapamayacağım, orduya geri dönmeliyim” diye dertleşirdi. Kendisini yatıştırmaya çalışır, sükunet tavsiye ederdim. 

Bir gün Ali Bey (Çetinkaya) ile aralarında geçen bir tartışmayı büyüterek onu mektupla düelloya davet etmişti. Ali Bey mektubu Mustafa Kemal Paşa’nın sofrasında okudu. Kemal Paşa bu huzursuzluktan sıkılıyordu. Bana Halit Paşa ile konuşmamı ve kendisine karşı arkadaşların kötü fikirler beslemediklerine ikna etmemi istedi. Ertesi gün Halit Paşa bana Ali Bey’in, Kılıç Ali Bey’in ve onların bazı arkadaşlarının kötü davrandıklarını ve bir sorun çıkarmak istercesine konuştuklarını anlattı. Kendine doğru düşünmediğini, bundan sonra daha sakin davranması gerektiğini, Mustafa Kemal Paşa’nın da bunu istediğini söyledim. İkna olmuş göründü “Dikkatli olacağım” dedi.

Birkaç gün sonra 13 Ocak 1925 günü Meclis’ten erken çıkarak evime gelmiştim. Telefonla, “Çok önemli bir olay oldu, acele Meclis’e geliniz” diye aradılar. Meclis’e vardığımda Halit Paşa’nın karnından yaralandığını ve kapının yanındaki küçük odada yattığını söylediler. Yanına gittim, “Önemli bir şey yok, atlatacağım” diyordu, ancak çok ıstırap çektiği belliydi. İnceleme yaptırdım, zabıt tutturdum, olayda adları geçen Ali Bey’in, Kılıç Ali Bey’in, Rize Mebusu Rauf Bey’in ve Avni Paşa’nın tabancalarını ellerinden aldım. Ali Bey’in tabancasından bir kurşun eksikti. Diğerlerinden atılmış kurşun yoktu. Ankara Savcısı’nı davet ettim, tutulan zabıtları ve aldığım silahları ona verdim. Bu arada Mustafa Kemal Paşa da Meclis’e gelmiş durumu incelemeye başlamıştı. Olay şu şekilde olmuştu: Halit Paşa Meclis’ten çıkarken arkasından Ali Bey’in, Kılıç Ali Bey’in, Rauf Bey’in ve Avni Paşa’nın geldiklerini görerek geri dönmüş ve tabancasını çekerek onlara ateş etmişti, ancak kimseye isabet olmamıştı, aralarında boğuşma başlamıştı. Bu arada Ali Bey tabancasını çıkararak ateş etmiş ve kurşun Halit Paşa’nın karnına isabet etmişti. Halit Paşa kazadan sonra alınan bütün tedbirlere rağmen kurtarılamayarak hayatını kaybetti. Savcının yaptığı inceleme sonunda Ali Bey’in tabancasını, nefsini koruma maksadıyla ateşlediği anlaşıldı, suçlu görülmedi, böylece mahkeme edilmeden serbest bırakıldı.

Mustafa Kemal Paşa Meclis içindeki sert tartışmaları kabul ediyor ancak bu dereceye varan olayları tabii ki tasvip etmiyordu. Mebusların Meclis’te tabanca taşıyıp taşımamaları konusunu aramızda tartıştık. Meclis’e girerken görevliler tarafından üzerlerinin aranmasının şeref kırıcı olacağını ve bazen iyi olmayacak tartışmalar çıkabileceğini düşünerek, böyle bir yasağın konulmamasını, ancak mebuslara bir tebliğ ile Meclis’te tabanca taşımamalarının tavsiye edilmesini uygun bulduk.


Kaynak:Atatürk’ten Anılar, Kazım Özalp – Teoman Özalp, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Mart 1998 ISBN: 975-458-042-2