İstiklâl Savaşı’nın Gerçek Kahramanı Fatma Seher Hanım: “Kara Fatma”

Aziz ruhun şad olsun.

Fatma Seher Hanım İstiklâl Savaşı’nın birçok cephesinde savaşmış kadın kahramanımızdır.. Savaş meydanlarında ölüme meydan okuyan “Kara Fatma”adlı İstiklâl Savaşı kahramanımız, savaş bittikten sonra ne yazık ki unutulup gitti… Savaştan sonraki hayatı büyük bir sefalet ve fakirlik içinde geçti… Aç kaldı… Bir kuru ekmeğe muhtaç kaldı… Evsiz barksız ve beş parasız bir ömür sürdü… Yetim kalan torunlarına bakabilmek için dilenmek zorunda kaldı…

1933 yılı yazında Fatma Seher Hanım; Galata’da bir Rus manastırında sığıntı olarak, perişan bir halde yaşam sürüyordu… Fatma Seher Hanım’ı bulan gazeteci Mekki Sait Bey’in Yedigün gazetesinde yayımlanan söyleşisinden bir bölüm aşağıdadır:

“İşten bahsediyor… İş bulamıyorum ki… Kapıcılık kolculuk bulsam çöplüğe de razıyım… Kızımla torunlarıma bakayım.

– Kaç yaşındasın?

– 55 yaşındayım. Askere 24 yaşında girdim. Seferberlikte Kars, Kağızman, Bayazıt taraflarında çalıştım. 275 kişilik bir çetenin reisi idim. İstiklal Harbi’nde Garp Cephesi’nin hemen her tarafında bulundum. Bereket Alakaya taaruzunda, sonra Düzce’de eşkıya ile müsademede Sivrihisar’da bir de Değirmendere’de yaralandım. Bunlardan başka ufak tefek sıyrıklar çizikler var onları saymıyorum. Kızımın parmaklarını da şarapnel kesti. Zavallı şimdi yarı deli vaziyettedir. Yetimleri bana kaldı.

Çalıştığım müddetçe âmirlerimin takdirlerini kazandım. Bütün sefaletimi unutturan, beni yaşatan bu İstiklal madalyasıdır. Açım ama şerefliyim!

Kadıncağız ağlamaya başladı:

– Bazen çocukların elinden tutuyor: “Şu yetimler aç kalmış, ölecekler” diye torunlarım olduğunu sezdirmeden, onlar için yardım toplamaya çıkıyorum. Ne yapayım siz söyleyin!

– Şimdi nerede çocuklar?

— Sokaktalar.. birazdan gelirler, birinin elinde yüz para, ötekinin avucunda altmış para:

– Al nine, derler.. Açsın.. Vallahi biz de içinden hiç bir şey harcamadık, olduğu gibi sana getirdik. Bir çay pişiremez misin bunlara… Ekmek batırıp da beraber yiyelim…

Ah, ah.. onlara doğru dürüst birer dilim ekmek bile yediremiyorum…

Matbaaya dönüyorum… Vakit öğle.. İnsan acıkınca taze ekmek ne güzel kokuyor… Hay var olun Tophane fırıncıları! Ne pişkin, ne kabarık, ne mis kokulu ekmekler çıkartıyorsunuz!.. Hem de 6 kuruşa ha!..

Eğer günahı büyükse varsın Kara Fatma çeksin, ona zırnık bile vermeyin isterseniz, fakat ey Türkiye’nin en has ve en lezzetli ekmeğini pişiren, iyi kalpli fırıncıları! Bayatından bir okka somunla, iki yavruyu dilenmekten siz kurtarınız!”

Mekki Sayıt,
Yedigün, 9 Ağustos 1933, Yıl: 1, No: 22, Sayfa: 10-12.

Fatma Seher Hanım, devlet tarafından kendisine bağlanan Üsteğmenlik maaşını Kızılay’a bağışladı. Yapmış olduğu hizmetten hiçbir menfaat beklemediğini, 1944’te yayınlanan anılarında açıkladı. Bu kahraman ve fedakar Türk kadınını 1954 yılında kimsesiz kaldı. Çalışamayacak kadar yaşlı olan Fatma Seher Hanım, İstanbul’da bir kulübede, yardıma muhtaç bir şekilde yaşadı.

Fatma Seher Hanım’ın durumu 2 Şubat 1954 yılında TBMM.’de görüşülmüş ve kendisine 170 lira aylık bağlanmıştı. Yaşamının son yıllarını büyük bir maddi sıkıntı içinde geçiren Fatma Seher Hanım kendisine maaş bağlandıktan bir yıl sonra 1955’te vefat etmiştir.

Fatma Seher Erden Hanım.
(KARA FATMA)

1888’de Erzurum’da doğdu. Subay Dervişlerden Ahmet Bey ile evlendikten sonra Balkan Savaşı’na katıldı, askerlik hayatını eşi ile birlikte paylaştı. I. Dünya Savaşı’nda Kafkas Cephesi’nde kendi ailesinden dokuz-on kadınla birlikte savaştı. Eşi Binbaşı Ahmet Bey’in Sarıkamış’ta şehit olduğu haberini aldıktan sonra memleketi Erzurum’a döndü.

1919’daki kongre günlerinde, Mustafa Kemal’le bizzat görüşebilmek için Sivas’a gitti. Milis Müfreze Komutanı olarak batı cephesinde görevlendirildi. Aldığı talimatla İstanbul’a gitti, silah ve adam kaçırma faaliyetlerinde bulundu. İzmir’in Yunan işgaline uğraması üzerine İzmir’e geçerek kurtuluşu için savaştı.

300 kişiyi aşkın birliği ile I., II. İnönü Muharebesi, Sakarya Meydan Muharebesi ile Dumlupınar Meydan Muharebesi’nde çarpıştı. Büyük Taarruz’un ilk günlerinde General Trikopis‘in birliğine esir düşmüşse de, kaçarak yeniden müfrezesinin başına geçti; Bursa’nın Yunan işgalinden kurtuluşunda rol oynadı. Bir keresinde, onbaşı olduğunda neredeyse sadece kadınlardan oluşan birliği ile düşmanın cephe gerisine bir saldırı düzenledi ve aralarında bir Yunan subayı toplam 25 esir askerle geri döndü.

Savaştan sonra:

Fatma Seher Hanım, çavuşluk rütbesiyle başladığı askerlikten üsteğmen rütbesi ile emekli oldu. Emekli maaşını Kızılay’a bağışladı.

İki oğlu ve eşi savaşta şehit olmuştur. Savaştan sonra kendisi ile birlikte savaşa katılan ve bir çatışmada elini kaybeden ve aklî dengesi bozulan yeğeni küçük Fatma ile onun çocuklarını sahiplendi. İstanbul’da bir Rus manastırında yaşamakta iken tanınmış gazeteci Mekki Sait Esen kendisini buldu. Sait Esen’in kendisiyle yaptığı röportaj, 1933 yılında Yedigün Dergisi’nde yayınlandı.

Bu haberin yurtta geniş yankı uyandırması ile zamanın İstanbul belediye başkanı Lütfi Kırdar, ona Kasımpaşa’da bir vakıf evi tahsis ettirir. Kendisine gerektiği kadar yardım yapılmadığı için son yıllarında sefalete düşen Kara Fatma, geçirdiği hastalıktan sonra Darülaceze’ye yatırılmıştır.

Kendisi ile karşılaştığında fakirlik ve çaresizliğini gören Kars mebusu Tezer Taşkıran ve Rize mebusu Yusuf İzzet Akçal’ın 1954 yılında verdikleri önerge ile TBMM, Kara Fatma için 170 lira aylık tahsis etti. Fatma Seher Hanım, 2 Temmuz 1955’te Darülaceze’de 67 yaşında vefat etti ve Kasımpaşa’daki Kulaksız mezarlığına defnedildi.


Kaynak: Wikipedia.