‘İspanyol Nezlesi Diyorlar, Çok Haksızlık, Grip Salgını Bizim Marifetimiz Değil!’
İspanyol nezlesi (gribi) 1918 yılının bahar aylarında Avrupa’da ortaya çıktı. Kısa bir sürede Avrupa kıtasına ve ardından tüm dünyaya yayıldı ve on milyonlarca insanın yaşamını yitirmesine neden oldu.
Günümüzde dünyaya yayılan “Covid-19 – Koronavirüs” adlı ölümcül grip salgınına “Çin gribi” denmesi Çinlileri çok rahatsız ediyor.
Aslında biraz empati yapınca Çin halkını rahatsız eden duyguyu anlamak gayet mümkün. Allah göstermesin bu salgın hastalığın mikrobu ülkemizden dünyaya yayılmış olsaydı? Bütün medeni alemde bu hastalığa “Türk gribi” , “Türk mikrobu” deselerdi acaba biz neler hissederdik?
Bugünkü grip salgınına “Çin gribi” denmesi Çinlileri nasıl üzüyorsa; bundan bir asır evvel meydana gelen grip salgınına “İspanyol gribi” denmesi de İspanyolları çok üzmüş!..
İspanyol gribinin İstanbul’da can almaya devam ettiği 1918 yılının son günlerinde Dersaadet’e yeni bir İspanya sefiri geldi. Yeni gün gazetesi muharriri İspanyol diplomat Juan Servert y Vest ile bir mülakat yaptı. Röportajda sefire yöneltilen sorular arasında grip salgını konusu da vardı. İspanya sefiri Servert’i “İspanyol nezlesi” sözünden hoşlanmadı ve “İspanyol nezlesi” denmesinin çok haksız bir tanım olduğunu, güler yüzle ve diplomatik bir lisanla belirtti.
30 Aralık 1918 tarihli Yeni gün gazetesinde yayımlanan “İspanya sefiriyle mülakat” başlıklı, İspanya’nın Dersaadet Sefiri Juan Servert y Vest ile yapılan röportajın tam metni aşağıdadır.
“İspanya sefiriyle mülakat”
“İspanya sefirinin son seyahati – cihanın hâlet-i hâzırası – Türkiye ve İspanya – İspanyol memurin-i siyasiyesinin memnuniyeti – İspanya’nın bitaraflığı ve iaşe meselesi – İspanyol nezlesi değil, harp hastalığı.
Evvelki gün şehrimize muvasalatını yazdığımız (dünkü nüshamızda resmini derç ettiğimiz) İspanya’nın Dersaadet Sefiri Mösyö Juan Servert ile dün muharrirlerimizden biri aşağıdaki mülakatı icra etmiştir. Mösyö Servert silk-i siyasiye 18 yaşında dahil olmuştur. Bugün elli yaşında bulunmasına göre 32 seneden beri siyasetle iştigal eden bir diplomattır.
– Avrupa’nın müntehâ-yı garbından geldiğiniz için şüphesiz bize muhtelif intibaât ve malumatla geldiniz.
– Madrid’den Ekim’in 28’nde hareket ettiğime göre tam iki ayda buraya gelmiş oluyorum. Madrid’den Paris’e gittim. Oradan Bern’e ve müteakiben Roma’ya oradan da Otranto’ya azimet ederek Tertia Karia yatıyla şehrinize vasıl oldum.
– Sulh hakkında bize ne gibi malumat getirdiniz?
– İki aylık seyahat benim memleketimle rabıtamı kesti, bu geçen müddet zarfında ziyaretçi bir seyyah gibi dolaştım, gazete bile okumadım. Bunun için söyleyebileceğim şeyler iki ay evvel güzeran eden hadisata ait müteahhir ahvalden ibaret kalacaktır. Bundan başka sulh cereyanlarına merkez teşkil eden memleketlerin gazetecileri bile sulha müteallik havadis derç ve neşrinde çok müşkülata duçar oluyorlar.
– Avrupa’da bizim hakkımızda ne gibi efkâra şahit oldunuz?
– Sizden bahsedildiğini hemen hiç işitmedim. Her memleket kendi mukadderatıyla meşgul oluyor. Cihan o kadar çok karışık, o kadar velveleli galeyan içinde ki… Bütün dünya derin bir intizar halinde hiç şüphesiz ilk defa vukua gelmiş bir safha-ı fevkaladededir.
– İspanya’da Türkler hakkında ne gibi efkâr vardır?
– Harbin devamı müddetince İspanya’da Türklerden yalnız bize kadar gelebilen bazı ajans telgraflarından bahsediliyordu. Gazetelerimiz her türlü tefsirattan müctenib idi. Madrid’den hareketim tam mütareke akdi sıralarına tesadüf etti. Azimetimden evvel Madrid’deki Osmanlı Maslahatgüzarı Ziya Beyle görüşmüştüm.
Türkler hakkında biz daha ziyade buradan İspanya^ya gelen memurlarımızdan malumat alabiliyoruz. Her İspanya memuru Türkiye’den harikulade Nazif ve unutulmaz hatırat ve intibaat güzide ile avdet ediyor. Bunları her an nakil ediyor. Türkiye’yi ve bilhassa İstanbul’u görmek için pek şiddetli bir meclubiyet [tutkunluk] ve arzu vardır. Her memur tekrar buraya avdet etmeyi emel-i ittihâz etmiştir.
– İspanya’nın Harb-ı Umumi’de bitaraflığı muhafazaya muvaffak olması Kralın mı yoksa parlamentonun mu muvaffakiyetine atfediliyor?
– Bitaraf kalmakta devam muvaffakiyet her şeyden evvel efkâr-ı umumiyenin arzu ve muvaffakiyetidir. Sonra parlamento da bu efkâr bir tercüman sıfatıyla bitaraflığa hizmet etmiştir. Kral bizde fırkalar arasında bir muaddil [düzelten – tadil eden] ve nizam işi görür. Efkâr-ı umumiye Harb-ı Umumi’ye İspanya’nın girmesi için hiçbir sebep olmadığına tamamıyla kani idi. Biz her iki muhasım tarafın da tazyikatına uğradık, İspanyol cenup anasırı haysiyetine pek hararetlidir, fakat mantık ve vuzuh [açıklık] bu harareti tadil etti.
– Harp esnasında İspanya iaşece müşkülat çekti mi?
– Evet, müşkülatın menşei daha ziyade Fransa idi, fakat şimdi bu müşkülat tahaffüf [hafifleme] etmeye başlamıştır.
– Sizde kömür fıkdanı [yokluğu] hissedildi mi?
– Bir zamanlar evet. Lakin bizde İngiliz Kardif kömürü istihlâk edilmekte ve İngiltere dahi bunu vermekte olduğundan müşkülat yoktur.
– İspanyol nezlesi hakikaten bitaraf İspanya’nın bir yadigârı mıdır?
– (Pek samimi hande [gülüş] ile) Cihanın dört senelik kavgaları arasında uslu oturan İspanya’nın mübarezelere [kavgalara] böyle bir zecme tahammül etmeyeceğinden emin olunuz! Bu afete İspanyol nezlesi diyorlar, çok haksızlık… bundan herkes kadar İspanya da müştekidir. Bunun için bizim marifetimiz değildir.
Her harpten sonra buna mümasil sari hastalıklar görülmüştür. Binaenaleyh bu maraza Harp nezlesi demek daha yarışır, bundan çok seneler evvel de şimali Avrupa’yı böyle bir afet istilâ etmişti. O vakit İspanya … kalmıştı. Bu bir hava oyunudur, her tarafa yayılıyor, İsviçre’den geçerken nezle afetleri pek müthişti. Gariptir ki bu hastalık bedenin en zayıf noktasına hücum ediyor. Tahribat yapıyor, İspanya’da bu hastalık adi bir grip tarzında tezahür de devam etmiştir.
– Ne vakit sefarethaneye nakil edeceksiniz?
– Belki yaza, şimdilik burada isticar ettiğimiz dairelerde kalacağız, yarın Büyükdere’deki yazlık sefarete nakli edeceğim.
– İspanya sulh-u umumi kongresine iştirak etmek teşebbüsünde bulunacak mı?
– Zannetmem. Biz muharip devletlerden burada da bitaraflığı muhafaza etmek mukarrerdir zannındayım.
– Alman müstemlekatı ve Fas meselesi?
– İspanya bunları ikinci derecede mesailden addediyor. Bunlardan daha mühim mevad vardır.”
Yeni gün gazetesi, 30 Aralık 1918, sayfa: 1
Yukarıdaki mülakatın yayımlanmasından bir gün önce; 29 Aralık 1918’de Yeni gün gazetesinde çıkan “Yeni İspanya sefiri” başlıklı fotoğraflı haber:
“Yeni İspanya sefiri”
“Evvelki gün şehrimize muvasalat eden yeni İspanya Sefiri Mösyö Juan Servert İspanya Hariciye Nezareti birinci şube müdürü iken şehrimizin İspanya Sefirliği’ne tayin edilmiştir. Takriben kırk yaşında olup [1868 doğumlu – 50 yaşında] gençliğinden beri silk-i siyasette bulunarak meslekten yetişmiştir. Mösyö Servert İspanya’da maruf bir diplomat olmak üzere tanınmıştır. Mumaileyh Dersaadet’e gelmek için Madrid’den Roma’ya azimet etmiş ve oradan da evvelki gün şehrimize vasıl olan ve İtalya Kralı’na ait bulunan Tertia Karia yatıyla Dersaadet’e gelmiştir.”
Fotoğraf altyazısı: Evvelki gün şehrimize gelen İspanya’nın Dersaadet Sefiri Mösyö Juan Servert.
Yeni gün gazetesi, 29 Aralık 1918, sayfa: 1