İskilipli Atıf Denilen Hain

Sevgili Okurlar,

Cumhuriyet düşmanlarının tamamı İskilipli denilen hainin “Şapka Risalesi’ni yazdığı için” idam edildiğini söylerler!

Ancak İskilipli Âtıf’ın idamına yol açtığı söylenen, “Frenk Mukallitliği ve Şapka”, dinî ve ilmî açıdan hatalarla dolu, İslam fıkıh ve tefsir kaynaklarının temel kabullerine aykırılıklarla dikkat çeken, kişisel kin ve saplantıların hükme esas alındığı, halkı sinsi ve maskeli bir biçimde tahrik eden ve belli bir ekibi, cihat açılması gereken ‘mürted-kâfirler’ olarak hedef gösteren bir kitapçık değildir.

İskilipli’nin anılan risalesi “Frenk Mukallitliği ve Şapka Risalesi” şapka kanunundan bir buçuk yıl kadar önce yayınlanmıştı.

Bu sebeple “İskilipli Âtıf, ceza hukukunun temel ilkelerine aykırı olarak Şapka Kanunu’ndan bir buçuk yıl önce yazdığı bir risaleden ötürü suçlanıp idam edildi.” diyorlar.

İskilipli İngilizlere hizmet ettiğinin ortaya çıkması ve Kurtuluş Savaşına mücadelesine hainlik ettiği için idam edildi.

Hâlbuki İstiklal Mahkemesi zabıtları ortadadır. İskilipli’nin idam gerekçesi şapka risalesi değildir, ‘Türkiye Cumhuriyeti’nin Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nu tamamen veya kısmen tağyirdir. (Değiştirmek için başkaldırıdır.)

Sevgili Okurlar,

İskilipli ne yapmıştır da böyle bir cezaya çarptırılmıştır. Şimdi bunu inceleyelim.

1875 yılında doğan ve 1926 yılında Ankara İstiklâl Mahkemesi’nde yargılanıp idam edilen İskilipli Atıf Hoca’nın çalışma hayatına köy hocalığı ile başladı. İskilipli Atıf 1902 yılında Fatih Camii’nde ders vermeye başladı, 1905 yılında İstanbul Kabataş Lisesi’nde Arapça öğretmeni oldu.

1919 -1922 yılları arasında Padişah yanlısı davranarak Anadolu’daki Kuvayı Milliye hareketi ile Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarına karşı çıktı.

Atıf Hoca’nın kurucularından olduğu “Teali-İslâm Cemiyeti” adına yazılan ve bastırılan bir bildiri, Yunan ordusunun uçakları tarafından Anadolu’ya atıldı.

Bu fetvalar İngiliz uçakları ile köylere kadar dağıtıldı. Örgütlü iç savaş hazırladı ve suçsuz günahsız binlerce insan öldü.

Bildiride Türk ulusunun Kurtuluş Savaşı’na karşı çıkılıyor, Mustafa Kemal ve silah arkadaşları, padişaha başkaldıran asiler olarak niteleniyor şunlar söyleniyordu:

“Mustafa Kemal ve Kuvvayı Milliye maskaraları Yunan askerlerinin önünden kaçıyor. Zavallı saf ve gafil halktan topladıkları askerlere ‘siz burada onlarla savaşın, biz de arkalarını çevirelim’ diyerek sıvışıyorlar. Yazık ki halkımız Talât, Enver, Cemal, Mustafa Kemal gibi beş on eşkıyanın vücudunu ortadan kaldırmak için gereken fedakarlığı yapmıyor. İngilizleri kızdırdınız, üzerimize Yunanlıları musallat ettiler. Şimdi usulca oturup yenilginin sonuçlarına katlanmak yerine Yunanlılarla harbe tutuşuyorlar. Bu eşkıyaları ve asileri en kısa zamanda bertaraf etmek hepimize farzdır.”

“Harp yıllarında sizleri cephe cephe sürükleyen ve din kardeşlerinizin suçsuz yere ölmelerine sebep olanlar arasında Mustafa Kemal, Ali Fuat, Bekir Sami gibi zalimler de vardı. Siz bu zalimlerin cinayetlerine daha ne kadar göz yumacaksınız?”

“Elinize aldığınız bu fetva Allah’ın emridir, Padişah fermanıdır. Sizler bu katil canavarları daha fazla yaşatmamakla mükellef ve görevlisiniz. Bunların vücutlarını külliyen ortadan kaldırmak Müslümanlık için farz olmuştur.”

Bu zatın dirisinden İngilizlerle onlara destek veren Damat Ferit ekipleri yararlanmıştı, şimdi de ölüsünden İngilizlerle Damat Ferit yolundan giden sözde İslamcıların hedefleri Âtıf Hoca’yı ‘mazlum’ göstererek onu asanları, özellikle Mustafa Kemal’i lekelemek, itham etmektir.

“Şapka giyerek gâvuru taklit etmenin caiz olmadığını” yazan İskilipli hangi derneğin kurcusu ve üyesi idi?

İngiliz Muhipleri Cemiyeti’nin!

İyi de bu İngilizler gâvur değil mi? Bir hoca efendi, hem de “gâvuru taklit etmeye” bile karşı çıkan bir hoca efendinin “gavur sevenler derneğine” üye olması dine uygun mu acaba?

Kuran-ı Kerim’in “Yahudi ve Hıristiyanları dost edinmeyin” (Maide 51) emrine rağmen İskilipli neden “İngiliz Muhipleri Cemiyetine” üye oldu?

Gâvuru sevenler derneğine üye olan İskilipli için acaba “Allahın sevdiği bir kulu” denilebilir mi?

Ya da “Allah, gavuru seveni, sever mi? Hem “Frenk’i taklit etmeyin” deyip hem de Frenk’e sevgisini ilan eden İskilipli’nin bu çizgisini “Çorum’un Atıf Hoca aşığı dernekleri” neden sorgulamazlar?

Kaldı ki İskilipli ve onun yolundan gidenlerin şapka yerine savundukları fes de ne İslamla ne de Osmanlılıkla alakalıdır, Yunan kültürüne aittir. Onu da 2. Mahmut getirmiştir ve ne gariptir ki, o da “bu başlık şeriata aykırıdır” direnişiyle karşılaşmıştır. Yani yeniye karşı direnişin sığınağı daima din olmuştur.

İskilipli’nin Şapka Risalesi’inden yargılandığı mahkeme Giresun İstiklal Mahkemesi’dir ve bu yargılamanın tarihi 16-18 Aralık 1925’tir. İskilipli, bu yargılama sonunda, Şapka Risalesi’nin, geçmiş bir tarihte yazması sebebiyle buna dayanılarak yeni kanun çerçevesinde suçlama yapılamayacağı gerekçesiyle beraat ettirilmiş ve mahkeme heyetiyle aynı gemide İstanbul’a dönmüştür.

Ne var ki, hayatı bir yığın kanunsuzluk içinde, özellikle Millî Mücadele’ye karşı çıkışla geçmiş bu zât, başka suçları tespit edildiğinden yeniden derdest edilip bu kez, Ankara İstiklal Mahkemesi’ne sevk edilmiştir. Burada yargılanması 1926 yılı Ocak ayında başlamış ve Şubat ayı başlarında suçu sabit görülerek Ceza Kanunu’nun 55. maddesine uygun şekilde mahkûm edilmiştir.

İdam hükmü, ‘Türkiye Cumhuriyeti’nin Teşkilat-i Esasiye Kanunu’nu tamamen veya kısmen tağyir gerekçesiyle verilmiştir.

Ankara İstiklal Mahkemesi zabıtlarında idam gerekçesi olarak şunlar yazar:

“Bundan başka milli mücadelenin en buhranlı zamanında Anadolu içlerine doğru uzanmış işgal ordusuna mukavemet edilmemesi hususunda başkanlığını yaptığı Teali İslam Cemiyeti adına düzenlediği beyannameleri sonradan aldığı çeşitli inkâr tertiplerine rağmen yunan tayyareleri ile istiklali ve hayat hakkı için mücadele eden Anadolu köylerine attırdığı ve yeniliğe ve cumhuriyete daimi bir düşman vaziyeti almış olan adı geçen kişinin son isyan hadisesi ile maddeten ve manen alakadar bulunduğu birçok delil ile anlaşıldığını ve ortaya çıktığı… adı geçen kanunun 55. Maddesinin TC’nin teşkilat-ı esasiye kanununu tamamen veya kısmen tağyir… veya ifa-yı vazifeden men’ine cebren teşebbüs edenler idam olunur” diyen muharrer fırkası mûcebince İskilipli Hoca Atıf… efendinin salben idamlarına… oy birliği ile karar verildi.”

İskilipli, aynı suçtan hüküm giyen Babaeski müftüsü Ali Rıza Efendi ile birlikte 4 Şubat günü Ankara’da Meclis binası yakınlarındaki Karaoğlan Çarşısı’nda asılmıştır.

Aynı kararla aynı gün idam edilen Babaeski Müftüsü Ali Rıza ile Âtıf Hoca’nın Millî Mücadele’de batı Anadolu’yu işgal etmiş olan Yunan ordusuna direnilmemesi için faaliyet gösterdikleri mahkemece belgelenmiştir. Müftü Ali Rıza’nın, Yunan işgaline karşı çıkanları şikâyet ederek cezalandırdığı da belgelenmiştir. Bu müftü, Millî Mücadele devam ederken vatana ihanet suçundan on yıl ceza yemiş, fakat genel aftan yararlanarak kurtulmuştu.

Hoca Âtıf ise başında bulunduğu Teâlî-i İslam Cemiyeti’nin (ada bakın!) imkânlarını kullanarak İngiliz ve Yunan işgallerine karşı çıkılmaması için çalışmış, bu yolda hazırlattığı beyan-nameleri Türk köylerine dağıtmıştır. Mahkeme bunların tümünü belgelemiş ve hükmünü buna göre vermiştir.

Yani İskilipli’nın idam kararında “şapka” değil “devleti ortadan kaldırmaya” teşebbüs suçu vardır.

Bugün “İngiliz Muhipleri Cemiyetine mensup” İskilipli’yi savunanların bu muhabbetinin tek nedeni “O’nun Mustafa Kemal”e olan düşmanlığıdır.

Nitekim kumar masalarından toplanılan Necip Fazıl Kısakürek, Atıf Hoca’yı anlattığı kitabında, Hoca’nın mahkemede savunma yapmadığını ve hazırladığı savunmasını yırttığını yazar.

Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Bülent Arınç, İskilipli Atıf Hoca’yı zulme uğrayan bir din adamı olarak açıklıyor ve “İskilipli Atıf Hoca olayı üzerinde durmalı ve Türkiye ona yöneltilen zulmü konuşmalı” diyordu.

İktidara kendisini beğendirmek isteyen devşirilmişler İskilipli Atıf’ın mezarına giderek burada nutuk atıyor, Cumhuriyet düşmanlığı yapmaları moda oldu.

Âtıf Hoca’nın itibarının (!) iadesinden söz ediliyor. Memleketi olan Çorum’da adı parklara, hastanelere veriliyor. Cumhuriyet Parkı’nın adı değiştirilip ‘Âtıf Hoca Parkı’ yapılıyor. Yani, örtülü bir biçimde Cumhuriyet düşmanlığı yapılıyor.

En acı ve gülünç olanı da; Millî Mücadele ile kurulan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Bakanlar Kurulu Üyesi Bülent Arınç’ın, İskilipli için “Millî Mücadele’nin önde gidenlerindendir” demesidir!

İskilipli Atıf’a Millî Mücadele’nin ‘önde gideni’ demek; Millî Mücadele’nin ak alınlı, şerefli şehit ve gazilerine yapılabilecek en büyük saygısızlıktır!

İskilip’in Toyhana köyünden Atıf Hoca’nın köylüsü, iki kez Hacca gitmiş olan Mehmet Vahapoğlu sağlığında asker torununa “Millî Mücadele yıllarında Atıf Hoca’nın cebinden İngiliz altınları hiç eksik olmazdı evlâdım” der.

Giresun’da, Rize’de çıkan devrim karşıtı ayaklanmaları başlatanların rüyalarında Allah’ın kendilerine yol gösterdiklerini söyleyerek halkı kandırmaları gibi kandırılmaya nasıl devam edildikleri ibretle izliyoruz.

İskilipli Atıf Hoca’nın Osmanlı döneminde maaşlarını alamayan hocaları kışkırttığını sürgüne yollanan arkadaşı için yardım topladıktan sonra aynı akıbete uğramamak için sahte pasaportla Kırım’a kaçtığını, daha sonra Mahmut Şevket Paşa’nın öldürülmesi olayında azmettirici olduğu iddiasıyla sürgün cezasına çarptırıldığını aktarmamızda yarar bulunuyor.

Kuvâyı Millîye’ye “Kudurmuş haydutlar” diyen, Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey’in katili; Türkçe ve Türklük düşmanı hain Şeyhülislâm Mustafa Sabri için vakıflar kuruyor böylesine onursuz bir adamı onurlandırmaya çalışıyorlar; ‘din adamıdır’ diye, bilgisiz sade yurttaşlarımızı aldatıyorlar…

İngiliz oyuncağı Teâli-î İslâm Cemiyeti Başkanı ve bu cemiyetin Yunan uçaklarıyla Anadolu’ya atılan bildirilerin sahibi; Millî Mücadele düşmanı İskilipli Atıf Hoca’yı ‘idam edilen mazlum bir din adamı’ gibi tanıtıyorlar…

Millî Mücadele’nin gerçek düşmanlarından bu günkü din istismarcıları gibi din adamlığını geçim kaynağı yapan İskilipli Atıf’ı günümüzde bir ’din mazlumu’ olarak göstermek bir elbiseyi ters yüz ederek astarını dışına getirerek giymekten farksızdır.

Sevgiler Saygılar


TANER ÜNAL