Irkçılık ve Milliyetçilik Arasındaki Fark!

Eğer Anadolu’da yaşıyorsanız ve ırkçılık ile milliyetçiliği ayırt edemiyorsanız, yaşayan bir ölüsünüz demektir. Aman ha bu tabirin üzerinde durmadan geçmeyiniz…

Milli duygularını, kültürünü, öz benliğini, hangi boya hangi obaya ait olduğunu, kısaca milli kimliğini unutan biri, ancak bir ölüdür.. Bugün hafızanızı kaybetmiş olsaydınız, yarın size dair hiçbir şey hatırlamıyor olsaydınız, size kim olduğunuzu ilk söyleyecek kişi, sizi kendinden biri yapardı, en azılı düşmanınız olsa da…

“Benim hayatta yegâne fahrim (onurum), servetim, Türklükten başka bir şey değildir.“

İşte milli kimliğini kaybetmek böyledir… Kan kardeşlerinizi unutup, onları yok edenleri aileniz bilmek gibi rahatsız edicidir ve bir gerçektir… Velhasıl bizler dünyanın en zengin topraklarında yaşıyor olmamıza rağmen, yüzyıllardır bu toprakların nimetlerinden hakkıyla faydalanamadık.

En kanlı savaşlarımızdan biri olan Çanakkale Savaşı’nda bile, günde 1 öğün hoşaf yemiş dedelerimiz. 

Nitekim Anadolu, Kanada’ya benzemez. Çünkü Anadolu, çeşit çeşit madenlerin olduğu, bütün güzel tarım ürünlerinin bereketle yetiştiği ve bunlarda her zaman gözü olan düşmanların bulunduğu en kıymetli topraklardır..

Bizler nasıl ırkçı olabilirdik ki?

Madenlerimizi, yeraltı kaynaklarımızı, en kıymetli tarım bölgelerimizi, limanlarımızı ve insanımızı hep yabancılar sömürdü. Bugün ise özelleştirme deyip, her biri onlara satıldı. Artık kol gibi biberler, salatalıklar var. Karpuz gibi domatesler, gülle gibi erikler var. Her birinin tohumu İsrail’in labatuvarlarından çıkıyor. GDO, yani artık tabiri caizse YARADILIŞI değiştirilmiş ürün oldular! Sofralarımızda yediklerimiz sadece toprağın ürünü değil artık… Şirktir diyen 1 kişi yok! Hastalansak, içtiğimiz ilaç yabancıların! Tel, tv, uydu, otomobil, ayakkabıdan kalemtraşa kadar her şey yabancının. Türk otomobiline binen tek bir alman yok! Şu yazıları bile, yabancıların icatları sayesinde yazıyoruz, okuyoruz. Yabancılar bizlere uçak, otobüs, iş makineleri vs.. satmasa hayat durur! Nasıl ırkçı olabiliriz ki? Hakkıyla, ağız tadıyla ırkçılık yapmak istesek, donumuza kadar çıkarmamız gerekirdi… Böylesine onur kırıcı bir bağımlılık içerisindeyken, nasıl ırkçı olunur? 

“Türk, Türk olduğu için asildir…Çoğumuz, büyükbabamızın babasını hatırlamayız. Bütün soy gururumuzu, Türk olmanın içinde buluruz.”

Bakınız bugün avrupada, amerikada, avustralyada vs.. yaşamak istediğiniz zaman, sizlere madde madde şartlar sunuyorlar.. Bizim kültürümüzle yaşayacaksın, bizim istediğimiz yoldan yürüyeceksin, bizim içtiğimizi içeceksin, bizim konuştuğumuz dili konuşacaksın, bizim eğitim sistemimizi görecek, bileceksin, kısaca bize benzeyeceksin… diye bol bol önünüze şart getirirler.. Neden? Çünkü güçlüdürler.. Milli şuurunu yitirmiş toplumların zengin kaynaklarını sömürerek güçlerine güç katarlar.. Çocuklarına her sabah bağlılık yeminleri ettirirler.. Yaptıkları her filmde bayraklarını gözümüze sokarlar.. Bir ülkede bir azınlık varsa, o azınlığın koruyucuları onlardır ki, kışkırtabilsinler diye.. Aya çıktılar, ayak bastıkları dakikada bayraklarını diktiler.. Onlara bunu yaptıran hisler nedir? Nasıl bir milli şuurun getirisidir bu güç? Onların bu milli hedefleri almış başını giderken, bizler nasıl kuru kuru ırkçı olabiliriz?

Fakat kardeşlerim, bizler milliyetçi olabiliriz.. İşte bu, bizim tek çıkış yolumuzdur! Milliyetçi olduğumuz an, kadim medeniyetimiz , yüksek karakterli ecdadımız ve yüksek Türk ruhu, damarlarımızda kaynamaya başlayıverir. Hissedersiniz o heyecanlı akışı.. Binlerce yıl atalarımızın tuttuğu kılıç, kalkanın küf kokusu gelir burnunuza! Ve kulaklarınızda yankılanır onların kutsal haykırışları! İşte ecdadı hatırladığımız o an, daha büyük işler yapmak için kuvvet hissedilir göğsümüzde.. Ve başlarız okumaya, yazmaya!

Çalışmaya! Üretmeye! Birlik içinde, bu topraklarda gözü olan her bir yabancı devletten daha da güçlü olana ve muasır medeniyetin üzerine çıkana kadar çalışırız, üretiriz ve Anadolu’nun asıl sahipleri olduğumuzu gösteririz! Milliyetçi olmak, işte bizlere bunu getirir. Anadolunun hakkı budur, Anadolu bizden bu gücü ister. Yoksa yağmalanır, talan edilir, biz güçsüzsek işgal edilir, hepimize kıyılır! Dilimiz, inançlarımız, bayrağımız, geleneklerimiz yok edilir!

Bu yüzden milliyetçilik bir ulusu birlik içinde yücelten, milleti yok olmaktan kurtaran şerefli bir duygu, bir hareket, bir berekettir! Milliyetçiliği, ayaklar altına aldığınız an, milletin bütün kültürünü, geleceğini çiğnemiş olursunuz..

Ne mutlu Türküm diyene sözünün özü, gayesi, maksadı bu ülküyü kalplerimizde muhafaza edebilmek ve birbirimizi kopmaz bağlarla severek, kollayarak, bütün kan kardeşlerimizle elele vererek Türk kültürünü yaşatabilmek mecburiyetindendir!

E. Özel

Bir İngilizin “Siz hangi asil ailedensiniz?” sorusuna verdiği yanıt: “Anasının ve babasının asilliğiyle iftihar eden Teodoz, İtalya yarımadasına inmek isteyen Türk Atilla’ya barış görüşmesinden önce sormuş: ‘Siz hangi asil ailedensiniz?‘ Atilla da ona cevap vermiş: ‘Ben asil bir milletin evladıyım!’ İşte benim cevabım da size budur!”