Hiç Birimiz Sanatkar Olamayız
Vasfi Rıza Zobu anlatıyor:
Yıllardır içimde bir dert var: Atatürk’ün sanat ve sanatçılar için söylediği gönül okşayıcı, ‘Hiç birimiz sanatkâr olamayız’ iltifatı var ya … İşte o erişilmez inşanın şanına yakışan sözleri, maalesef eksik ve hatta yanlış olarak yayıldı ve yerleşti. Tashihine imkân bulamadım bir türlü. Hazır bugün bana Atatürk’e ait anılarımı sorarken, diğerlerini bırakayım da, o sözün geçtiği gece, otele döndüğüm zaman defterime yazdığım satırlara dayanarak o teveccühkâr hitabın hikâyesini size anlatayım…
Yıl 1930… Ankara Türkocağı’nın yeni yapılan binasındaki tiyatro salonunda, on bir gece ve dört gündüz temsil verilecek. Gazi Mustafa Kemal Paşa da bu temsillerin yarısından çoğunu huzurlarıyla şereflendirecekler… Nisan ayının ilk haftası içindeydik. (Kaçıncı gecesi idi; yazık ki onu kaydetmemişim defterime) Çiftlikteki Marmara köşküne gece yemeğine hepimizi davet ettiklerini, iki gün öncesinden bize bildirdiler. Hanımlar tuvaletli, erkekler smokinli olacaklardı…
Bütün Vekillerin, mebusların ve Ankara’daki sefirlerin bulunacağı o gece, biz de temsil vermemeye, Gazi’nin huzuruna kavuşmaya karar verdik. Gecenin sohbetleri pek samimi ve neşe içinde geçti. Saatler gece yarısını aşmıştı. Ertesi gün provamız, gecesi de oyunumuz vardı. “Acaba izin istesek ayıp olur mu” düşüncesindeydik… Doktor Reşit Galip Bey, daha Maarif Vekili (Milli Eğitim Bakanı) olmamıştı. Gazi tarafından sevilen; konuşmaları O’nun tarafından hoş karşılanan, zeki yaratılışlı bir mebustu… “Ben söyler size izin alırım. Takılın peşime” dedi…
Toplu bir halde yaklaştık Paşa’ya… Etrafında çepeçevre olduk… “Ne istiyorsunuz” der gibi, bizi süzdükten sonra, ortamızda bulunan Reşit Galip Bey’e şöyle bir baktı…
Reşit Bey hemen: “Paşam, yarın akşam temsilleri olan sanatkârlara müsaade etseniz”. Gazi ayağa kalktı… “Peki” veya “Hayır” demedi. Sadece tasvib eder bir bakışla bizleri süzdü: İzin çıkmış demekti bu… Reşit Bey derhal: “Öyleyse müsaade ederseniz, ayrılırken elinizi öpmek istiyorlar” dedi, demedi, diyemedi… O, ahenkli sesi ve o mutlaka ikna edici söz kabiliyetile: “Hayır” dedi… Hepimize bir şaşkınlık geldi… Aykırı bir istekte mi bulunmuştuk acaba?.. Kulaklarımızdan ruhumuza kadar işleyen sedâ devam etti. “Siz” dedi. Beğenmedi bu hitabı. Tashih edercesine “Biz” diye baştan aldı. Evet, “Biz hepimiz mebus oluruz. Vekil oluruz. Hatta Reisicumhur oluruz. Ama hiçbirimiz sanatkâr olamayız. Reşit Galip Bey …Bilinki; Sanatkâr el öpmez, sanatkârın eli öpülür“… Der demez hepimiz birer sulu göz kesildik o anda…
Bu sözleri söyleyen alelade bir Devlet reisi değil; dünyanın kabul ettiği en büyük insandı… Şaşkınlığa uğramıştık bu sözlerin karşısında…
Hiç istifini bozmayan, sonuna kadar dinleyen Reşit Galip; ateşin zekası ile atıldı: “Evet Paşam. Biz mebus oluruz, Vekil oluruz, hatta Reisi cumhur oluruz. Ama hiç birimiz bir Mustafa Kemal olamayız!.. Veriniz de elinizi öpelim“
(Bizlerde laf edecek takat yok. Yüzümüz pancar gibi kızarmış; ellerimizde mendil yine gözyaşı siliyoruz.)
Bu zekice cevabı Mustafa Kemal Paşa’nın beğendiği belli idi. Ama o, tarihe geçecek kadar güzel hitabesine başlamıştı. Reşit Galip’i adetâ duymamazlığa geldi, ve: “Türk’ün bu temiz nesli, Türk’ün bugünkü ve gelecekteki çocukları; zekâları ile, sanat kabiliyetleri ile, varlıklarıyla yaşayacaklar; Türk milletinin feyizli istikbali karşısında cihanı hayrete düşüreceklerdir. Bu sizin Mustafa Kemal’inizin mevcudiyetiyle kaim değildir. Mustafa Kemal yoktur. Mustafa Kemal ölecektir.. Onun bir hatırası eğer gelecek nesillerin dimağlarında bir yer edinirse… İşte ona en büyük mükâfat bu… Reşit Bey, eğer içinizde sizin gibi düşünenler varsa, teessüfle karşılarım.”
Reşit Galip Bey de omeoliste bulunan diğerleri de bizim halimize döndüler… Bu hâl: sevinç, heyecan ve böyle bir insana malik olma gururu içinde dökülen gözyaşları idi.
Not : Atatürk’ün bu sözlerini, hemen o gece otele döndüğüm zaman, not defterime yazdım. Hikâye ve mânada hiç bir değişiklik yok. Ama mutlak olarak söylerim ki: O muktedir hatibin veciz ifadesindeki manayı, bütün parlaklığı ile aksettiren bazı kelimeleri, kafamı çatlatırcasına zorladığım halde bulamadım, nisyana kaptırdım.