Gladys Baker Atatürk İçin; “İnsanı Teslim Alıcı Gözler…”
Uzun süredir Atatürk’ü hayran gözlerle süzen fotoğraftaki bayanı merak ediyordum. Atatürk fotoğrafları koleksiyoneri Henry Benazus, fotoğraftaki bayan için ‘1934’de Atatürk’ü ziyaret eden İngiliz gazeteci’ yanlış tabiriyle kafamı karıştırsa da, kısa sürede fotoğraftaki hanımefendinin 1935’in 26 Mayıs günü 54 yaşındaki Reis-i Cumhur Atatürk’ü ziyaret eden Amerikalı gazeteci Gladys Baker’ın ta kendisi olduğunu bulmuştum. Atatürk’le mülakat için Türkiye’ye gelen Amerikalı gazeteci, o dönemin Cumhurbaşkanlığı özel kalem müdürü Süreyya Anderiman’ın tercümanlığı ile Atatürk’e sorular sormuştu. Çok sonraları Özel Kalem’den Haldun Derin bu buluşmaya Süreyya Anderiman’dan duyduğu şekilde anılarında yer vemişti:
Sofrada Sohbet
“Sofrada sohbet giderek koyulaşıp, resmi tavır ucun ucun teklifsiliğe dönüşmüş… Atatürk, Gladys’in mesleğinin ötesinde dişiliği ile de ilgilenmiş…Elleriyle hatuna cömertçe iltifatlar yağdırmış…Taze, (Gladys) yakınlaşılıp kaynaşılmayı yadırgamıyor, onur sayıyormuş. Gevşeyerek, göz süzüşleriyle sanki ‘içeri çekilsek, baş başa kalsak keşke’ demek istiyor gibiymiş. Hatta, bir ara bu kolaylığı Atatürk’e duyurması için Anderiman’a ingilizce imada bulunmuş…”
Amerikalı Gazeteci
Amerikalı gazetecinin elbette bir suçu yoktu. Karşısında tüm devirlerin en şık giyinen, en karizmatik ve en asil devlet başkanı duruyordu. Yukarıda Özel Kalem’den Haldun Derin’den alıntıladığım anların doğru veya yanlışlığına; Gladys’in yayımlanan yazısında dile getirdiği izlenimler arasında ‘İnsanı teslim alıcı gözlerinde, Gazi’nin fevkalade önderlik kuvveti vardır’ demiş olması, sanırım az da olsa katkı sunmuş olsa gerek:)
Cemal Granda’nın anılarından:
1933 yılında Park Otel’de orta yaşlı, fakat çok güzel iki kadın Atatürk’ün dikkatini çekti. Mavi gözlü, sarışın bu kadınlar bir köşeye çekilmişler, sessiz sedasız oturuyorlardı. Özel Kalem Müdürü Süreyya Bey’e:
-‘Kimdir bu kadınlar?’ diye sordu.
Süreyya Bey, Metrdotel Karabet Efendiye kadınların kim olduklarını sordu ve Amerikan gazetecileri olduklarını öğrenerek Atatürk’e bildirdi. Bunu duyan Atatürk:
-‘Acaba masamıza davet etsek gelmezler mi?’ dedi.
Metrdotel, Amerikalıların yanına giderek Atatürk’ün çağrısını bildirdi. Kadınlar memnuniyetle diyerek hemen yerlerinden kalkıp Atatürk’ün yanına geldiler.
O gece geç vakte kadar Atatürk, konuk gazetecilerle ilgilendi. Gezdikleri yerleri sordu. Çalışma programlarını dinledi. Tercümanlığı Süreyya Bey yapıyordu. Atatürk, daha sonra konuklara şunu sordu:
-‘Siz Türkiye’de nereleri gördünüz?’
Gazeteciler şu karşılığı verdiler:
-‘İstanbul’u gördük, müzeleri gezdik, tarihi yerleri dolaştık.’
-‘Türkiye yalnız İstanbul değildir. Sizi on beş gün memleketimde misafir etmek istiyorum. Bu zaman içinde istediğiniz yerleri görmekte serbestsiniz, böylece Türkiye’yi daha yakından tanımak fırsatını elde etmiş olursunuz. Kabul eder misiniz?
-‘Teşekkür ederiz. Memnuniyetle kabul ediyoruz.’
Bunun üzerine Süreyya Bey, onlara eşlik etmek üzere Amarikalı gazetecilerin yanına veriliyor. İzmir, Efes, Antalya, Belkıs yıkıntılarını dolaştıktan sonra Ankara’ya gidiyorlar. Birkaç gün de orada kaldıktan sonra İstanbul’a dönüyorlar.
Amerikalı gazeteciler İstanbul’a dönüşlerinde Dolmabahçe Sarayında yeniden Atatürk tarafından kabul edilip, yemeğe alıkonuldular. Sofra gece saat yirmi dörde kadar sürdü. Konuklar gezdikleri yerleri anlattılar. Atatürk büyük bir dikkatle bunları dinledi. Eksik edindikleri bilgileri tamamladı.
Bir gün sonra konuklar, bir manevraya götürüldüler. Askerî manevraları hayranlıkla seyrettiler. Bir ara, manevra alanına bağlanan bir telefon hattıyla Amerikan Başkonsolosuyla da bir görüşme yaptılar.
Birkaç gün sonra Amerikalı gazeteciler memleketlerine döndüler. Bu iki kadın yüz altmış beş gazeteye birden gittikleri yerden yazı yazarlarmış. Türkiye izlenimleri günlerce Amerikan basınında yer aldı. Bunları bizim gazetelerden bazıları çevirtip yayınladılar.
Amerikalı gazeteciler yazılarında Atatürk’ten hayranlıkla söz etmekte, çok nazik ve centilmen bir devlet başkanı olduğunu söylemekte. Dolmabahçe Sarayının çiçekler içindeki güzelliğini övmekteydiler. Atatürk’ün konukların bulunduğu sofraya smoking giyerek geldiğini yazıyorlardı. 0ysa Atatürk’ün o gece düz lâcivert bir elbise vardı üzerinde.
Haldun Derin (1912; İstanbul, Türkiye – 19 Mart 2004; İstanbul, Türkiye), Türk bürokrat.
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Lozan Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde doktora yaptı. 1933’de Cumhurbaşkanlığı Şifre İkinci Katipliği, 1939’da Cumhurbaşkanlığı Katipliği, 1945’de Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürlüğü yaptı. 1951’de Başbakanlık Umumî Murakabe Heyeti Danışmanı, 1961’de Başbakanlık Umumî Murakabe Heyeti Uzmanı görevlerinde bulundu. 24 Şubat 1965 – 10 Aralık 1965 yılları arasında Başbakanlık Müsteşar Vekilliği, daha sonraki yıllarda Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu üyeliği yaptı.