Gençliğin Tezahüründeki Büyük Değer, Etem İzzet Benice, Son Telgraf

Gençliğin Tezahüründeki Büyük Değer, Etem İzzet Benice, Son Telgraf, 14 Kasım 1938

Atatürk öldüğü gün her Türk evinden bir baba cenazesi çıktı. Hayatının son gününü ecele veren Türk’ten beşikteki çocuğa kadar hepimiz ağladık ve.. hâlâ ağlıyoruz.

Bu ağlayış belki bir gün gözlerimizde dinecek, fakat bütün ebediyet Kemal Atatürk adını andıkça insanlığın bu büyük ve telâfi kabul etmez oğlu için hançeresindeki gamlı ve nemli sızıyı hıçkırarak duyacaktır. O’nu kırk asrın imtidadı doğurmuştu, kırk yüzyılın seyri unutturamayacaktır. Ve.. bunun en canlı alemdarlığını beşeriyet tarihi ile beraber Türk gençliğinin nesilden nesle, intikal ettireceği emanet ve vazife destanı ifa edecektir. 

Bugünün Türk gençliği, Kemalizmin bütün şuur ve rüşdü içinde ilk tezahürü yapmıştır. Atatürk’ün öldüğü sabah Ankara’da ve.. dün sabah İstanbul’da olanlar asil Türk gençliğinin kanındaki yüksek cevherin, Atatürk’ün umduğundan ve dilediğinden daha mümtaz bir şuurla nasıl cevelân ettiğini gördüler. Yüksek tahsil gençliği ve onların şahsında bütün Türk gençliği Ulu Önder’in emaneti ve tahmil ettiği vazifeler üzerindeki hassasiyetini derin, ölçüsüz ve tafsili ancak ciltlere muhtaç bir seyyal enerji halinde ifade etmesini dün ne kadar iyi bildi ise, yarın, öbür gün ve.. daha uzak ilerilerde de öylece bilecektir. 

Ankara’da ve İstanbul’da Atatürk. anıtları önünde toplanan ve yemin veren on binlerce Türk gencinin yarınını ve memlekete dağılışını bile düşünmek her Türk kalbinde Cumhuriyetin ve rejimin yeni bir kalesini yaratmış bulunmaktadır. Bu gençlerin her biri devletin ordusunda, dahiliyesinde, hariciyesinde ve.. bütün faaliyet şubelerinde deruhde edecekleri vazifeler başında Atatürk’e söz vermiş, yemin etmiş birer eleman ve şef olarak çalışacakları gibi Ulu Önder’in ölümünden her yıldönümünde and içecek ve nesilden nesile, elden ele bayrak verir gibi emanet ve vazife meş’alesini verecek olan daha on binlerce, yüz binlerce, milyonlarca genç bütün şuur, idrâk, iz’an ve vicdanlarıyla bu memlekette ve yeryüzünde Atatürk Cumhuriyetinin ve rejiminin mukaddes bekçiliğini ifade edecekler ve her biri Türk Milletinin asil safları içinde ve kendi çaplarında O’nun daima daha ileriye, daha iyiye, daha olguna götürmeye çalışacaklardır. 

Bunun içindir ki, Türk milleti bugününden emin olduğu kadar yarınından ve gelecekteki uzak asırlardan da emin olabilir.