Gazi’nin Üzerini Yazarak Hediye Ettiği Fotoğraf

İzmir yeni kurtarılmış. Ve Mustafa Kemal orada… Türk sahne sanatkârları, henüz yanık kokan memlekette dolaşmak, kendilerine düşen vazifeyi yap­mak ve Gazi’yi görmek, onunla konuşmak istiyorlar. Bu İstanbul tiyatrosunun aşağı yukarı, büyük kurtuluştan sonra ilk büyük Anadolu seyahati olacak.. Şadi ve arkadaşları İzmir’e geliyorlar. Burada temsiller için hazırlıkla­rına başlıyorlar. Lâkin bu tem­sillere başlarken ilk iş olarak Mustafa Kemal’i davet etmeye karar veriyorlar. Sadi, Muvahhit, Behzat, üç kişilik bir heyet halinde Gazi’nin İzmir’de oturduğu köşke geliyor­lar. O zamana kadar bizde aktör devlet kapısında daima hor kar­şılanmış insandı. Bunun için, bu sefer de bu üç sanat ada­mı, mazinin tesiri ile, tereddüt içindedirler. Doğrudan doğruya kabul edileceklerini ümit etme­diklerinden buraya gelirken bir mektup yazıp hazırlamışlardır. Bunu kapıcıya verip Gazi Paşa’nın yaverine gönderiyorlar. Ve gitmeye hazırlanıyorlar… Fakat aynı dakikada bir zat onların arkasından koşup:

Buyurunuz efendim… Gazi Paşa hazretleri sizi istiyorlar… diyor.

Hiç beklenilmeyen bir kabul.. Şadi, Muvahhit, Behzat içeri girdiler. Gazi o sırada Büyük Erkânıharbiye Reisi ve bir takım paşalarla, devlet adamları ile ko­nuşmaktaydı. Sanatkârlara:

Sizinle daha sakin bir yer­de görüşmek isterim... diyerek onlara başka bir oda açtırttı. Ve kendilerine büyük iltifatlar etti. İzmir’deki ilk temsillerine her halde geleceklerini vadetti. Ve bir aralık da surdu:

– Ne oynuyorsunuz?..

– Hissei, Şayia’yı efendim..

Bundan sonra Gazi, Şadi’ye:

– Sizi yalnız İzmir’de değil, Ankara’da da görmek isteriz, de­di. Ve sanatkârları Ankara’ya davet etti.

İzmir’de verdikleri ilk temsilde sanatkârlar çok derin bir heye­can içindeydiler. Zira seyirciler arasında büyük kurtarıcı da vardı. Bu aşağı yu­karı mücadele senelerinde Ga­zi’nin de ilk tiyatro seyredişiydi. O memleket ve kurtuluş hamlesi içinde bu hakikaten pek mühim bir hâdise sayılırdı. Artık harp meydanlarından sonra Mustafa Kemal’in sosyal hayatımızdaki kalkınmaya başlamasının hemen hemen ilk işaretleriydi. İzmir’de Hissei Şayia’nın oynandığı, Ga­zi’nin tiyatroya geldiği bu gecenin temaşa tarihimizde büyük bir ehemmiyeti vardır. Zira seyir­ciler arasında Gazi’nin görünme­si, memlekette bilhassa Anadolu’da sahne adamına karşı görüş zaviyesini değiştirmiştir.

Gazi o gece Hissei Şayia’nın temsilini pek beğendi..

Ankara’da..

Bundan sonra Sadi ve arka­daşlarını Ankara’da görüyoruz. İlk inkılap ve ihtilal Ankarası!.. Bütün oteller ve hanlar hınca­ hınç dolu. Artistler bavullarını, dekorlarını, öteki bagajlarını is­tasyonda bırakıyorlar. Şehre ge­liyorlar. Yatacak tek yer yok… Şadi, o geceyi istasyon civa­rında uyumadan hattâ soyun­madan geçirmek mecburiyetinde kalacağını anlıyor. İstasyona giden yola saparken Meclisin önünde bir sesin:

Vay Şadi bey… Sen bura­larda ne arıyorsun?.. Dediğini duyuyor. Dönüp ba­kıyor, bir sanat dostu: Denizli mebusu Mazhar Müfit, Şadi cevap veriyor:

Ne aradığımı mı soruyor­sunuz?.. Yatacak yer azizim!.. Yatacak yer!..

Gel bana misafir ol…

– Yalnız değilim ki… Herkes evdeki evlât ayali düşünür. Be­nim başımda kocaman bir kum­panya  var. Tek canıma olsam mesele yok… Bütün bir kumpan­ya ile ben nereye misafirliğe gi­derim… Beni böylece misafirliğe hangi babacan kabul edebilir ki?.

Mazhar Müfit hemen AnkaraIılığını gösteriyor, ikramcı bir ev sahibi tavrı ile:

– Olur mu efendim?.. Anka­ra’ya kadar gelip de sizin istas­yonlarda yatmanıza müsaade eder miyiz biz?.. Yer bulamamak ne demek?..

Şadi ile arkadaşlarını alıp doğru Maarif Vekâletine ve Darülmuallimin mektebine götürü­yor. Burada bütün bir heyet için mektebin yatakhanesi tahsis edi­liyor. Fakat Şadi:

– Teşekkür ederiz. Hakikaten büyük bir misafirperverlik gös­terdiniz. Lâkin biz artistler bera­ber yatmaya pek alışık değiliz de, diyor.

Evet, kadınlı, erkekli büyük bir grubun aynı yatakhanede yatması Şadi’nin aklının pek alacağı şey değildir. Bunun da bir kolayı bulunuyor. Dekorlar arasında iki eski ti­yatro perdesi vardır. Şadi bunları ne olur ne olmaz, perdesiz bir yerde, bir salaşta filân kullanılır diye yanına almıştır. He­men bu iki eski tiyatro perdesi çıkarılıyor. Bir perde iki parça olduğu için, iki perde tabiatı ile dört parçadan ibarettir.

Bu dört büyük perde Ankara Darülmuallimin mektebinin ya­takhanesinin tam ortasına geliyor. Şadi gülerek:

– Ankara’da kurduğumuz ilk perde!.. diyor. Ve perdelerin bir­ birine bitişen yerleri sıkı sıkı iğneleniyor. Bir tarafta erkek ar­tistler soyunup yatıyorlar, bir tarafta kadın artistler… İki üç gün sonra da Türk Ocağı’na yataklar gidiyor. Artistler orada kalıyorlar. Ankara’da temsillere başlanıyor. Gazi hemen hemen bütün temsillere geliyor. Tiyatro tıklım tıklım doluyor. Mustafa Kemal yalnız tiyatroda değil, her rast geldiği zaman artistlere büyük iltifatlarını esirgemiyor. Bu arada Şadi’ye kendisinin kalpaklı ve büyük boy bir resmini hediye ediyor.

Bu resmin üstünde Atatürk’ün Şadi hakkındaki düşündüklerini gösteren bir iki kelime de vardır. Yakınları tarafından büyük bir itina ile saklanan bu kıymeti hâtıranın üzerinde Gazi’nin el yazısı ile şunları okudum:

Ankara- 7.10. 339

Kıymetli sanatkârımız Şadi beye…

Gazi, Şadi’yi bir iki defa yemeğe de alıkoymuştur. Bu suretle Türkiye’de ilk defa bir Devlet Reisi, bir sahne adamı ile birlikte yemek yemiş oluyordu. Şadi’nin temsilleri içinde Gazi’nin en beğendikleri Sekizincide Habip Neccar rolü ve Hissei Şayia idi. Meşhur Milli sahneyi kurmak düşüncelerinin ilk tohumları da burada, bu Ankara seyahati sırasında atılmıştır.


Hikmet Feridun, TANIMADIĞIMIZ MEŞHURLAR