Gazi Mustafa Kemâl Atatürk Asya’sından Avrupa’sına, Amerika’sından Afrika’sına Kadar Halen Saygıyla Anılmaktadır

Tekrardır ama bu günlerde bilinmesi çok ama çok gereli bir konudur.

Saygın Okurlarım!

25 Eylül/26 Eylül Mustafa Kemâl Paşa İzmir’de, başındaki zafer tacı ile iç ve dış düşmanları ile amansız mücadelesine devam eder. İstanbul, İkdam Gazetesi 23 Eylül gecesi sarayda geçen olayı şu şekilde anlatıyor:

“Damat Ferit Paşa bu gün Hüdavendiğar Sultanımız Vahüddettin Hazretlerini ziyaret ettiler. Bu ziyaret sırasında Sadrazam Damat Ferit Paşa ile Padişah/Sultan arasında şöyle bir konuşma geçer:

– Sultanım! Kemâl Paşa’yı İzmir’e girmesi nedeni ile kutlayalım mı?-

Gerekçeniz ne Ferit Paşa?

– Sultanım, malumunuz İzmir maalesef düştü, Hiç ummadığımız bir şekilde Kemâl, Şu anda İzmir’de.

– Henüz her şey bitmiş değil.

– Efendim, İngilizler, Mustafa Kemâl ile anlaşmak istiyorlar. Rivayet bu. Tebrik buyurmaz iseniz, ileride Paşa daha da kuvvetlenirse sonuç aleyhimize olmaz mı?

– Ferit Paşa! İzmir’e girmekle her şey bitmiyor. Paraları yok. Ordu dendiğine göre dağılmış. Dün Harington ile telefonda görüştüm. Bizim arkamızda olduklarını beyan ettiler.

– Hünkârım, Payitahtı Mustafa Kemâl’den kurtarmak durumundayız.

– Bu meseleyi sonra görüşürüz.”

Sonuçta Padişah Vahdettin 40 yaşındaki delikanlıyı kutlamaz.

Öte yandan İngiliz Yüksek Komiseri Rumbold, İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Curzon’a telgraf çekerken şunları yazıyordu:

“2000 kişilik bir Türk süvari kuvveti Erenköy’de (Çanakkale) göründü. Bunları tarafsız bölgeden geri çekmesini, Mustafa Kemâl Paşa’ya söyledik. Aksi halde Harington bu süvari birliğinin tamamının etkisiz hale getirileceğini de ilave ettik.”

Ayrıca, General Pelle’de bir ricasını Hamit Bey (Sonradan Hasancan soyadı alan) aracılığı ile Paşa Hazretlerine iletiyordu.

“General Pelle, 2000 süvarimizin Erenköy’den geri çekmenizi rica ediyorlar”

Emir verenler ne ve nasıl olduysa üç gün için de rica eder olmuşlardı. Dolayısıyla “Yalvaracakları” günler uzak değildi. Nitekim de iki gün sonra Pelle İzmir’de Mustafa Kemâl Paşa tarafında kabul edilmeyi saatlerce bekleyecekti.

Söz dinlemeyen bu delikanlıya bu sefer de İşgal Kuvvetleri Komutanı İngiliz General Harington Türk Süvarilerinin Çanakkale’den çekilmesi için telgraf çekiyordu.

“Mustafa Kemâl Paşa’nın dikkatine!

Ordularınızın daha fazla zarar görmemesi için Çanakkale’deki “Tarafsız Bölgeden” en kısa zamanda çekmeniz menfaatiniz gereğidir”

Saygın Okurlarım!

Şimdi Mustafa Kemâl Paşa’nın verdiği muhteşem cevabı lütfen ayakta okuyunuz. Kararlılığın, cesaretin, kendine ve ordusuna güvenen bir kahramanın cevabını bir değil, birkaç kere okuyun.

Kelimesine dahi ilişmeden aynen yazıyorum.

General Harington!

İngiliz Yüksek Komiseri İstanbul Tarafsız bir bölgenin, şimdiye kadar Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükumeti ile Müttefik Hükumetler arasında kararlaştırılmış olduğundan haberim yoktur. Süvarilerimizin ve Kıtalarımızın harekâtı, mağlup Yunan Ordusunu takipten ibarettir. Ekselansları en az benim kadar iyi bilirler ki, KAÇAN KOVALANIR” 23/24 Eylül 1922

İtilaf Devletleri bir araya gelerek Mustafa Kemâl Paşa’ya bir nota vererek hemen ateşkesin, sağlanmasını ve Barış Konferansının hazırlıklarının başlamasını isterler. Mustafa Kemâl Paşa bu notaya yazılı olarak cevap vermez ama fiili olarak cevap verir. Bu cevap şöyledir:

“Muzaffer Ordular!

Düşmanlarımızı “Tarafsız Bölge” diye nitelendirdiği Çanakkale’ye girin”

23 Eylül 1922’de verilen bu emir 23/24 Eylül 1922 gecesi başlar ve 24 Eylül akşamı “Tarafsı Bölge”yi işgal eder ve İngiliz Ordusu daha fazla zayiat vermemek için geri çekilir ve dar bir bölge de sıkışır kalır. Bunun üzerine İngiltere Koloniler Bakanı Churchill, Kanada, Avusturalya, Yeni Zelanda ve Güney Afrika Birliği Genel Valilerine şu telgrafı çeker:

“İngiltere Kabinesi, Avrupa’ya yapılacak Türk saldırısına karşı, Mustafa Kemâl Paşa’nın İstanbul’dan Müttefikleri aramasına karşı koymaya ve Gelibolu Yarım Adası’nı elde tutmaya karar vermiştir. Hükümetinizin bir askeri birlik gönderip göndermeyeceğini bilmek istiyorum”

Churchill, bu isteğini telgraflarla Sömürgelerine bildirirken, Türk Ordusu çoktan Çanakkale’ye girmiş ve Gelibolu’yu ve çevresini işgal etmiştir. Tarih, böylesi Devlet Adamlarını, kendi ülkelerin de dahi halkına hatırlatmazken, Gazi Mustafa Kemâl Atatürk Asya’sından Avrupa’sına, Amerika’sından Afrika’sına kadar halen saygıyla anılmaktadır. Bu farkın neden ve nasıl oluştuğunu, gerçekleştiğini yukarıdaki satırlar arasında bulmak olasıdır.

Tarih Churchill’i meşhur Purosu ile gerektiği zaman hatırlarken, Gazi Mustafa Kemâl Atatürk’ü zaferleri ve yapıtlarıyla ebediyen anacaktır.

Ah! Bunun böyle olduğunu bir de bu günün siyaset adamları, Erdoğan’ı, Kılıçdaroğlu, Bahçeli’si vs. ile bir bilebilseydi. Sanırım tarih bu siyaset adamlarını ve benzerlerini de yapmadıkları ve duyarsızlıkları ile anacaktır.