Falih Rıfkı’yla Pazar Sohbeti…
BEDİİ Faik’in anılarının, üçüncü cildine “Falih Rıfkı Atay özel sayısı” da diyebiliriz. Üstad anılarına şöyle başlıyor:
“Ben DÜNYA’ya gelinceye kadar, çalıştığım hiçbir gazetede, kendimden önce, kendimden üstün bir kimsenin varlığını hissetmemiş, hatta kabul de etmemişimdir.”
“Tasvir”de Cihat Baban, “Vatan”da Ahmet Emin Yalman, geçin onları bir kalem, ama “Dünya”da Falih Rıfkı Atay, işte orada durun: “Çünkü orada bir Falih Rıfkı Atay vardı ki, onun yazı kudreti önünde eğilmemek, şahsiyetinden fırlayan üstünlük karşısında büyülenmemek kabil değildi.”
1. CİHAN Savaşı Suriye cephesi, Ordu Kumandanı, bizim Hasan Cemal’in dedesi Cemal Paşa. Kumandan özel kalem müdürü de yedek subay teğmen Falih Rıfkı Atay’dır, Ordu Kurmay Başkanı da Orgeneral Ali Fuat Erdem… Osmanlı ordusunun geleneğine göre, subaylara “yüzbaşı” oluncaya kadar “efendi” yüzbaşı olunca da “bey” diye hitap edilir. Cemal Paşa, özel kalem müdürüne havale ettiği her evraka “Falih Rıfkı Bey“e diye derkenar düşer, Ali Fuat Erdem de “bey”leri “efendi”ye çevirir. Sonunda Cemal Paşa, kurmay başkanını uyarır:
“Askerlik kaidelerine bağlılığınızı takdir ediyorum ama, edebiyatçılara da itibar göstermenizi zorunlu sayıyorum.”
“ZEYTİNDAĞI” Falih Rıfkı Atay’ın baş yapıtıdır. Hüseyin Cahit Yalçın “Bir yazar, bütün ömründe, böyle bir kitap yazabilmişse, dünyaya beyhude gelmemiştir” derken, Nurullah Ataç, kitabı, Türkçe’nin “tam tadı” sayar: “Zeytindağı’nı okumamış Türk, Türkçeyi yarım tatmış sayılır.”
BEDİİ Faik, evinde ziyaret ettiği bir politikacının kitaplarını ve duvarda asılı diplomalarını anlatınca, Falih Rıfkı Atay, fırsatı kaçırmaz:
“Hayatımda bu kadar çok kitabı ve o kadar fazla diploması olduğu halde, onun kadar cahil kalmaya muvaffak olmuş, bir adam görmedim?”
1950’li yıllar. Demokrat Parti iktidarda, bazı yazarlar, devrimleri korumak için toplanır ve ortak bir karar alırlar, lâkin ertesi gün bunlardan biri kararı hiçe sayarak iktidarı övmeye başlar. Falih Rıfkı Atay’ın tepkisi şudur:
“Hayatında tesadüfen dahi, namuslu olamamıştır.”
FALİH Rıfkı Atay’a göre, iki kişi, Hüseyin Cahit Yalçın’a benzediği için yanmıştır! Biri “31 Mart” ayaklanmasında, Hüseyin Cahit Yalçın’a benzediği için gericiler tarafından vurulan milletvekili Aslan Bey, diğeri de Dr. Adnan Adıvar… Halide Edip, Hüseyin Cahit’e benzediği için, Adnan Adıvar’la evlenmiştir. Falih Rıfkı Atay, Adnan Adıvar’ı daha talihsiz bulur:
“Aslan Bey kurşunları yer yemez öldü; halbuki doktor Adnan, her gün her saat ölmektedir.”
BİR Falih Rıfkı anısı da bizden; tabii “Bedii Abi”den naklen, kendisi yazmamış… 1950-60 arası, yokluk günleri, ilaç bile bulunmuyor, siyaset kulislerinde marifetleriyle meşhur biri Avrupa’ya gidiyor ve Bedii Faik’le Falih Rıfkı’ya hazım ilacı gönderiyor. Falih Rıfkı Bey ilaçları görünce adamı yaygın unvanıyla anıyor, Bedii Faik müdahale ediyor: “Ama beyefendi, sevimli adamdır!” Falih Rıfkı gülüyor: “Kuzum, sen, hiç sevimsiz pezevenk gördün mü?”
Hasan Pulur, Milliyet Gazetesi, 16 Haziran 2002