En Büyük Matemimiz, Murat Sertoğlu, Yeni Sabah
En Büyük Matemimiz, Murat Sertoğlu, Yeni Sabah, 11 Kasım 1938
Atatürk Öldü!
Buna kim inanabilir? Kim ihtimal verebilir? Bunu kim düşünebilir? Hangi havsalaya sığabilir bu?
Dün onun öldüğünü en evvel haber alan bedbahtlardan biri de ben oldum. Bizim mesleğin en acı tarafı olarak bu elim haberi halka da bir an evvel duyurmak, bildirmek vazifesiyle mükelleftim.
Mürettiphanede dün çıkardığımız gazetemizin ikinci tab’ını gözyaşları içinde bağladık. Makineye hıçkırıklar içinde götürdük. Gazetemiz ilk defa olarak satılığa çıktığı vakit Ankara radyosu da bu elim haberi yurda ve cihanın dört köşesine yayıyordu.
Felâket haberi çabuk duyulur derler. Doğru söz. Çünkü bir anda İstanbul’da feci bir ıstırap havası dagalanmağa başladı.
Kepengini kapadığı dükkânının eşiğinde ağlıyan ihtiyarlar gördüm. Analarını kaybeden yavru kuzuların seslerinden daha acı bir sesle hıçkıran, gözleri kıpkızıl mektep yavrularına rastgeldim. Bir genç kız, pencerede ihtiyar ninesine hıçkırıklar içinde gazetedeki havadisi okuyordu. Bir ayakkabı boyacısı, kutusuna kapanmış deli gibi ağlıyordu.
Herkes, herkes, ağlıyordu: Herkes kalbinin en derin yerinden vurulmuştu.
Türk Milleti, Türk soyu koynundan çok büyük adamlar çıkardı. Cengizler, Atilâlar, Fatihler, Yavuzlar, Kanunîler, başka milletlerin tarihinde kâ’bına erişilmiyen, benzeri yetiştirilemiyen varlıklardır.
Fakat Atatürk, bulunduğu imkânlar dahilinde en büyük eseri yaratan adam olarak tarihe geçecektir. Bütün bu Türk büyüklerinin arkasından ağlandı, yas tutuldu, fakat yüce Atatürk’ün ardından duyulan teessür, hissedilen acı, bütün bu ıstırapların, bütün bu acıların kat kat fevkindedir.
O, Türk milletinin kalbine ve imanına en büyük kudret, en büyük haşmetle ve bir daha çıkmamak üzere girdi. Onun için O, çelik bakışlı, çelik iradeli adam ebediyen içimizde kalacak ve daima, daima onun peşinden gideceğiz. O’nun yarattığı eseri idame edeceğiz. _
Yazımı, dün ikinci tab’ımızda yazdığımız cümlelerle bitireceğim.
Bu cihanın en elim haberini okuyucularımıza verirken yüreğimiz parçalanarak ağlıyoruz.
(Her kim ki Atatürk’e iman ediyordu, bilmiş olsun ki, Atatürk ölmüştür. Her kim ki Türk milletine, Türk soyunun kudretine inanıyor, bilmiş olsun ki Türk milleti ölmiyecektir.)
Bu milletin evlâdı olan aziz Atatürk de milletinin en ümitsiz, en bedbin bir anında dünyaya gelmedi mi?