Devlet Adamlarının En Büyüğü Ve En Demokratı
27 Ocak 1933 tarihli Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan; Le Miroir du Monde mecmuasında Gazi Paşa hakkında çıkan yazının haberi:
“Büyük Reisimizi nasıl görüyorlar?”
“Devlet adamlarının en büyüğü ve en demokratı: Gazi.”
“Miroir du Monde mecmuasında Gazi Hz. Hakkında şayanı dikkat bir yazı çıktı.”
Fransızca Le Miroir du Monde mecmuasında Roland Michel imzasıyla çok şayanı dikkat bir makale çıkmıştır. Hür bir diktatör Mustafa Kemal serlevhasını taşıyan ve Büyük Gazi’mizin hususiyetlerini çok yakın intibalara istinaden nakleden bu yazıyı aynen tercüme ediyoruz:
“ – Türkiye Cumhuriyeti: Bir Sultan kovuldu, iki yüz milyon Müslümana manen hakim olan bir halife nefyedildi. Garp medeniyeti akıntısı binlerce senelik an’aneleri istila etti. Şimdiye kadar hareketsizliği, kayıtsızlığı, taassubu ile meşhur bir milletin baştan aşağı değişmesindeki ehemmiyeti, Avrupalı güçlükle anlar.
Türkiye’nin yenileşmesi, hiç şüphe yok ki cihan tarihinin en meraklı hadiselerinden, istikbalde çok kuvvetli akisler husule getirmeye namzet hadiselerden biridir. Onun için bu teceddüde can veren şahsiyetin bir krokisini yapmayı faydalı buluyoruz.
Hayatın çetin mektebinde yetişmiş olan Mustafa Kemal, hepsinin beşikleri şark olan, millet mürebbisi büyük adamlar silsilesindendir.
Avrupalı adam, Mustafa Kemal’in bir diktatör olduğunu söylemekle her şeyi söylediğini zanneder. Diyelim ki Mustafa Kemal, diktatördür; fakat değişemez klişesi gözlerimizin önünde duran diktatör tip numunelerinden tamamen ayrı bir zihniyet ve ruhta bir diktatör.. hakikatin yalnız kendisinde olduğunu iddia etmeyen, menfaati umumiyeye müteallik meselelerde mesai arkadaşlarının reyini almadan hiçbir karar vermeyen, muhitindekileri tenkidatta bulunmaya teşvik ve tahrik konusunda hiçbir fırsatı kaçırmayan bir diktatör…
Gayet mültefit, son derece nazik ve ince bir zat olan Türkiye Reisicumhuru, dairei hususiyet ve samimiyetindekilerin en zarif ve nüktedan, en hoş ve sevimli arkadaşı olur.
Orta boylu, serbest tavırlı, çevik, gayet zarafetle giyinir bir zat olan Gazi, adap ve merasime büyük bir ehemmiyet vermekle beraber, onun bu hali, herkesle aynı müsavat dairesinde samimi münasebet tesis etmesine mani olmaz. Sadelikten çok hoşlanır, dostlarını bir akşam yemeği yemek veya bir aperitif almak için, herhangi bir vatandaş gibi, hükumet merkezinin barlarından birine davet eder. Hoşsohbet olmanın yolunu gayet iyi bilir.
Gazi Mustafa Kemal, aynı zamanda ikna edici bir hatiptir, sesinin ahengi güzeldir. Sözlerinin ve şayanı hayret bir mavilikte olan gözlerinin nüfuzundan herkesi cezbeden hususi bir kudret intişar eder. Geniş bir kültür sahibi olan Reisicumhur edebiyat ve güzel sanatlarla alakadar olur, müellifleri, ressamları, heykeltıraşları teşvik eder. Nitekim Türkiye Cumhuriyeti’nin, kendi kuvvetlerini ilim ve fenden ve güzel sanatlardan aldığını söyleyen o değil midir? Kuranın eski ahkamına rağmen, Gazi’nin Ankara’da, İstanbul’da, İzmir’de, Trabzon’da heykelleri dikilmiş ve pek çok resimleri çekilmiştir. Tarihe karşı büyük bir merakı vardır ve tarih hakkında belki de bir gün halkın önüne koyacağı müteaddit alimane eserler yazmıştır.
Mustafa Kemal’in hayatı, baştan aşağı azimkar bir sây hayatıdır. Geceleri geç vakte kadar çalışır. Sabahları erkenden kalkar, yorgunluğunu gidermek için hoşlandığı yegane eğlence kırlarda gezmektir. Gazi, her sabah, Çankaya’da ve Ankara’dan birkaç kilometre mesafede bulunan Gazi Çiftliği köyü civarındaki Numune Çiftliği’nde uzun bir at gezintisi yapar. Diğer zamanlarda herhangi bir seyyah, Mustafa Kemal’i teşrifata hiç ehemmiyet vermeksizin bir sapanın kollarına sarılmış görerek hayrette kalır. Filvaki bu eğlenceler, fevkalade yaratıcı bir zeka olan bu zatın en fazla hoşuna giden şeylerdir.
Gazi’nin silueti köylülerin muhitinde pek sevimlidir. Fırsat buldukça köylere gider ve köylülerle uzun uzadıya hasbıhal eder, onların memleketin idaresi hakkındaki muhakemeleri, mütalaaları fikirleri ve arzuları ile alakadar olur, bunları öğrenmek ister, mensucat sanayi ve hayvan beslemekle de alakadardır. Bu meseleler hakkında bilmediği hiçbir şey yoktur. Onun için köylülerle görüşürken onlara makul ihtarlarda bulunur ve faydalı nasihatler verir.
Esasen, müfit addettiği her şey, derakap zihninde yer eder. Gazi için işin büyüğü küçüğü yoktur, onun için her şey tetkik ve mütalaaya değer ve tahakkukunu faydalı bulduğu bir şey gördü mü hemen, derakap bunun amel esaslarını kurar.
Mustafa Kemal, Pierre Loti’nin ruhunu titretecek olan büyük apartmanlarla dolu geniş Ankara caddelerinde, gezintiye çıkmış alelade bir kimse gibi dolaşır, camekanların, mağazaların önünde durur, çalışan kalabalığa karışır, bir kahvenin önünde oturduğu zaman yanı başındaki müşteriyi kendi masasına davet etmeyi tenezzül addetmez. Esasen Gazi’de halkı anlamak kabiliyet ve kudreti pek büyüktür. Anlattıklarına göre Reisicumhur, fesin ilgası zamanında peşinden bir bavul dolusu şapka getirterek kalabalık bir meydanda durmuş, işçilere, ameleye ve köylülere hitaben bir nutuk irat etmiş ve prova ettirdikten sonra, bu şapkaları onlara dağıtmıştır.
Mamafih müteaddit vazife ve meşguliyetleri Gazi’ye çok az istirahat zamanı bırakır. Zikredegeldiğim bu küçük hususi tezahürler, bunlardan birçok manalar çıkaran ve ders alan Gazi’nin istediği kadar sık sık vaki olmaz. Bir imparatorluğu yıkan, bir dini reisin kudret ve saltanatını kıran ve dünya kadar eski adetleri yıkarak yerine yeni bir bina kuran adamın meşguliyetleri fazla olmamasına imkan var mıdır?
Mustafa Kemal, tamamıyla Avrupalıya benzemeye çalışıyor, kültürü, faaliyeti böyle olmasına müsaittir. Fakat şarkılılıktan zamanın ve hareketin hakiki manasını muhafaza edebilmiştir.
Bu hal, ona, böyle büyük bir içtimai tahavvülün ortasında ve bu kadar devamlı ve şedit bir çalışmanın humması içinde bile, tebessüm etmek ve son derece nezaket göstermek imkanını vermektedir.
Kaynak: Cumhuriyet gazetesi, 27 Ocak 1933, Sayfa: 5.