Derviş Paşa

Tâ Makedonya’dan başlayarak, Balkan ve 1. Dünya savaşlarından bu topraklar için kanını akıta akıta kopup gelen Derviş Paşa, Kurtuluş Savaşı’mızın ön saflarında yer alan gözü pek komutanıydı. 

Bu savaşta, binbaşı rütbesiyle XI. Tümen Komutanlığı’nı üstlenen Derviş Bey, 26 Ağustos Büyük Taarruzu’nda Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’dan hücum emrini atının üstünde alarak ateş hattında tüm kuvvetlerini süngü hücumuna kaldırıp gözünü kırpmadan bu büyük emri yerine getiriyordu. 

Derviş Bey, sonraları Cumhuriyet ordularının ilk kolordu komutanlarından biri olmuş ve Milli Savunma Bakanlığı Müsteşarlığı görevinde de bulunmuştur. 

O günlerin en canlı anılarından birini Atatürk’ün Baş Yaveri Salih Bozok şöyle anlatıyor: 

“Çal’da cepheyi dolaşıyorduk. Hiç farkına varmadan, düşmanla çarpışan avcılarımızla, düşmana ateş açan topçularımız arasına girmişiz. 

O sırada yanımıza yedeğinde boş bir at getiren bir süvari geldi. Atatürk’e: 

– Komutan Paşa bu atı gönderdi. Sizi topçu menzilinde bekliyor! dedi. 

Atatürk askere: 

– Sen, dedi, bu atı ona götür, binsin de o buraya gelsin! 

Çok geçmeden, XI. Tümen Komutanı Derviş Bey yanımıza geldi. 

Atatürk, ondan durum hakkında bilgi istedi, Derviş Bey: 

– Düşman artçısıyla çarpışıyoruz Paşam, dedi. 

Tam o sırada arkamızdan müthiş bir grup ateşi başlamıştı. Toplarımız, dağları sarsarcasına titretiyordu. 

Atatürk Derviş Bey’e: 

– Biz burada iken topçularımızın gerimizde kalması olmaz! dedi. Onları bizim önümüze geçirmek gerek!

Derviş Paşa’nın bu emri derhal uygulatıp gelişinden sonra güldü:

– Paşam, şimdi bu avcı hattı ile topçu hattı bir araya geldi. Bu oldumu ya?

Anlaşılıyordu ki Atatürk, düşmanın işini bir an önce bitirmek ve kuvvetlerimizi hemen hücuma geçirmek istiyordu. Derviş Paşa’nın zekası, O’nun bu niyetini kavramıştı.

– Paşam, dedi. Emrederseniz, avcı hattını da ileri sürelim!

Güldü:

– Hemen!

Fakat bulunduğumuz yer ile avcı hattı arasında telefon hattı yoktu. Derviş Paşa bu emri tebliğ için atına atlamıştı.

Ben, onun, bu tehlikeli davranışını önlemek için bir başkasını göndermek istedim.

Koca Paşa’nın kaşlarını çatıp da bana:

– Baksana! Emri kim veriyor?

Deyişini ve atını ateş hattına doğru dörtnala uçuruşunu ömrüm oldukça unutamam.”

Yine o günlerde Çerkez Ethem’in takibi için bütün süvari güçlerinin Derviş Bey’in emrine verildiğini Büyük Söylev’inde belirten Atatürk: 

“Derviş Paşa, geceleri de yürüyerek Afşar’da, özellikle Gediz’de Ethem kuvvetlerinin gerilerine doğru yönettiği korkunç vuruşlarla Ethem, Tevfik ve Reşit kardeşleri sersem etti. Kuvvetlerinin toplanmasına zaman bırakmadı. Derviş Paşa, Ethem ve kardeşlerini, 14 Ocak’tan 24 Ocak’a kadar dokuz gün soluk aldırmaksızın kovalamıştır. Sonunda bütün Ethem kuvvetleri tutsak edilmiş, yalnız Ethem, Tevfik ve Reşit kardeşler yeni görev almak üzere düşmanın içine kaçabilmişlerdir.” Diyerek onu övmektedir. Atatürk’ün Derviş Paşa’ya olan sevgisini ve ölümünde duyduğu acıyı Hafız Yaşar Okur, bir anısında şöyle anlatır:

“Yalova’da huzurlarına çıktığım zaman çok üzüntülü idiler.

– Kağıt, kalem al… Söylediklerimi not et, diye emir buyurdular. 

Hemen o anda söyledikleri şu sözleri saptadım:

“Büyük Türk ordusu

Büyük bir kahramanını toprağa veriyor

Ulu Türk milleti

Değerli bir evladını toprağa veriyor

Toprak!

Bu değerliyi koynuna almaktan zevk mi duyuyorsun?

Bize dersin ki

Bu kıymetliniz bağrımda

Açacaktır kahraman çiçekleri

Sükun buluruz 

Ancak o zaman 

Gözlerimizin yaşı 

Seni sular.”

Dikte ettirdikleri bitince şu emri verdiler:

– Şimdi kütüphaneye gidiniz, bu güfteyi mersiye biçiminde besteleyip bana getiriniz.

Güfteyi pek kısa bir süre içinde besteledim, huzurlarında okudum. Çok memnun oldular ve duygulandılar. Bir kaç defa tekrar ettirdikten sonra:

– Bu mersiyeyi yarın Milli Savunma Bakanlığı Müsteşarı Derviş Paşa’nın kabrine koyunuz, diye emrettiler.

Ertesi günü Derviş Paşa’nın cenazesi büyük bir törenle Maçka mezarlığına götürüldü. Tören sırasında mersiyeyi segah makammda okudum. Gözlerimizin yaşı toprağı suladı ve ancak o zaman sükun bulduk.”

1932 yılında yitirdiğimiz ve İstanbul’da Maçka mezarlığında toprağa verdiğimiz bu milli mücadele kahramanının anısını her zaman taze tutacak ve genç kuşakların daima hatırlayabileceği bir sokak adı bile yoktur. Belki de mezarının yerini bilene de rastlamak zordur. Bizlere yazıklar olsun! 


Kaynak: Atatürk ve Çevresindekiler, Kemal Arıburnu, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 1994, ISBN:975-458-064-2