Çünkü O, Doğanın Güzelliğine, Heyecanına, Geleceğe Aşık Bir Adamdı

Kâzım Dirik Anlatıyor:

19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkmıştık. Samsun’dan Havza’ya gidecektik. Yollar yeni yağmurdan çıkmış, berbattı. Otomobil haraptı. İkide bir duruyor, arıza yapıyor, tekrar yol alıyorduk. Siz, o zamanki bu otuz beş yaşında, muzaffer komutanın hareket canlılığı ve sabırsızlığını tasavvur edemezsiniz. Kendisi şoförün yanında oturuyor, zaman zaman direksiyonu eline alıyordu. Arkada benimle (Kâzım Dirik), Doktor Refik (SAYDAM) ve Doktor İbrahim Tali (ÖNGÖREN) oturuyorduk. O, şoförün işine karıştıkça yan gözle birbirimize bakıyorduk. Fakat ne olduysa oldu, yan gözle bakışarak anlatmak istemediğimiz korktuğumuz başımıza geldi. Makine bir dönemeçte bir daha kolay kolay harekete gelmeyecek halde durdu, kaldı.

Bize yapacak iş, inmek ve beklemekti. Onu yaptık. Bir köşeye çekilerek sabırlı ve işi oluruna bırakarak beklemeye başladık.

Mustafa Kemal Paşa, Havza’ya gidebilmek için bir araç bulmak ihtiyacını duyarak yanımıza geldi ve Refik Saydam’a gülerek dedi ki:

“Doktor… Havza’ya kadar yürüyebilir misin?“.

Sonunda, yarım saat ilerideki köye gidip, oradan araba bulmayı kararlaştırdık. Hep beraber yola çıktık. Mustafa Kemal Paşa dedi ki:

-“Size, yorulmamanız için bir çare önereceğim. “Dağ Başını Duman Almış” marşını biliyor musunuz?”.

İtiraf edeyim ki orada olanlardan hiçbirimiz bu marşı bilmiyorduk. Bunun üzerine kendi gür ve dinç sesiyle, notasını da tekrarlayarak başladı:

“Dağ başını duman almış,
Gümüş dere durmaz akar.
Güneş ufuktan şimdi doğar,
Yürüyelim arkadaşlar…”

Kendisinden ilk defa, bu marşı Havza yolunda dinledim. 19 Mayıs 1919’da yanında olan mutlulardan biriyim. Rahat rahat söyleyebilirim ki, Mustafa Kemal Paşa, milli mücadeleye başladığının ilk marşını burada söylemiştir. Daha sonra Ankara Halkevi’nde bu marşı söyletir ve söylerken gördüm:

“Bu ağaçlar güzel kuşlar
Yürüyelim arkadaşlar…” derken yeni bir yola çıkmak hazırlığının heyecanını duyardı.

Neden bu marşı bu kadar severdi?

Doğa güzelliklerini tekrarladığı, o dönemde pek az görülen öz Türkçe olduğu, içinde geleceği ilgilendiren kelimeler ve amaçlar çok olduğu için mi bilmiyorum.

Belki bütün bunların hepsi vardı.

Çünkü O, doğanın güzelliğine, heyecanına, geleceğe âşık bir adamdı.