Cumhuriyet Fikri Adana’da Doğdu! (8/10)

MAARİF DÂVASININ DA TEMEL FİKRİ DOĞUYOR

Sohbet ilerlemiş, konu de­rinleşmişti. Söz arasında, Musta­fa Kemal köylü misafirlere hita­ben:

«- Sizler bizim efendimizsiniz!» demiş ve herkesin duyabile­ceği bir sesle de şunu eklemişti:

«- Türkiye’nin efendisi köy­lüdür».

Ötekilerin: «Lavgar, abuk sa­buk konuşur» dedikleri Ramazan Ağa; «Türkiye’nin efendisi köylüdür!» sözüne kafa tuttu. Ramazan Ağa’nın bu beklenmedik dikleşmesi salondakileri âdeta şaşırttı. Biri «şımardı» dedi. Başka biri de «işte, şimdi halt etti» diye söyle­niyordu. Gazi’nin Adana köylü­leri için iltifat dolu «Türkiye’nin efendisi köylüdür!» sözü karşısın­da dikleşilir miydi? Kimse bir şey diyemiyordu. Herkesin gözü faltaşı gibi açılmıştı. Fütursuz Ra­mazan Ağa, gayet sakin, Paşa’ya şu cevabı veriyordu:

«- Efendi olmak, hele efen­dilik kolay değildir Paşam. Ne za­man okuryazar olursa, ne zaman okuryazar hale gelirse, ancak o zaman köylüye efendi deyebilir­siniz. Sen benim Kadıköy’de de mektep açar mısın? Bütün bü­yük köylere birer mektep açılma­sını emreder misin? Kurtardığın ve ileri gitmesini istediğin şu Tür­kiye’yi baştan başa mektebe ka­vuşturur musun? Köylüye «efen­di» demek o zaman yakışık alır. Bak, benim oğlanlardan (*) yal­nız biri okuryazar. Bu yüzden de hep onun eline bakıyoruz. Çiftimiz çıbığımız (çubuğumuz), hesabı­mız kitabımız okuryazar oğlanın elinde.»

Ramazan Ağa’nın bu sözlerin­ de hikmet vardı. Demek ki, köy­lü maarif dâvasının süratle ele alınmasını istiyordu. Gündüz gençlerle yapılan toplantıda da Ferit Celâl cehl ile mücadele istememiş miydi? Ferit Celal de, Ramazan Ağa da memleket sever inkılâpçılardı. Bunu ispatlamışlardı. Maarifsiz bir memlekette köylü efendi ola­mazdı. Adanalılar bu teşhisi ya­parken, bu yaraya neşter vurur­ken, Gazi Mustafa Kemal de on­larla beraberdi. Bu isabetli teşhis ve dileğin tedavisi yoluna gidile­rek, köylünün isteği yerine getiril­meliydi. Ferit Celâl ve Ramazan Ağa’nın göz önüne serdikleri maarif dâ­vasını önemle dikkate alan Mus­tafa Kemal maarif dâvasını ele almış, o anda direktiflerini ver­mişti. Kısa zamanda da, ilk köy okulu Ramazan Ağa’nın köyünde (Kadıköy’de) açılmıştı. Böylece maarif dâvasının temel fikri de Adana’da doğmuş, inkılapların en önemli unsuru olan bu dâvanın da temeli Adana’da atılmıştı.

16 Mart cuma… Heyecanlı bir tören günü Atatürk Lise’de. Liseli Adana gençlerinin inkılaplara ve Kemalizm ülküsüne bağlılık andını ayakta izlerken. Atatürk’ün arakasında Başyaver Salih Bozok, sağında (beyaz sakallı) Milli Şair Mehmet Emin Yurdakul görünmektedir. Arkası dönük bayan Lâtife Mustafa Kemal Hanımefendidir.

Bu haklı cevaplar, yerinde di­leklerle, hatta tenkitlerle, Rama­zan Ağa’nın değeri de ortaya çık­mıştı. Daha sonraki yıllarda: «Ha­yatta hakikî mürşit ilimdir» diyecek olan Mustafa Kemal, Ra­mazan Ağa’ya teminat vermiş, maarif dâvasını hızlandırmakta gecikilmeyeceğini sözlerine kat­mıştı.

Sohbet çok tatlı bir mecra­ya girmişti. Bu tatlı mecrada tatlısular gibi akıp giden sohbetler, Mustafa Kemal Paşa’ya taşı ge­diğine koymak fırsatını da ver­mişti. Bu noktada, Mustafa Ke­mal’in aradığı ve beklediği ortam mevcuttu.

ESKİ DEVİR Mİ İYİYDİ, BUGÜNKÜ DEVİR Mİ İYİ?

Muhatap yine Ramazan Ağa idi. Hemen şunu sordu:

«- Eski devir mi iyi idi, bu­ günkü devir mi?»

8. Bölümün Sonu >>> Devamını okumak için tıklayınız


(*) Oğlan deyimi Adana dilinde er­kek çocuk demektir.