Cumhuriyet Fikri Adana’da Doğdu! (2/10)

Yağmur ile yıkanmış güneşli bir gök parçası maviliğiyle parla­yan gözlerini Hatay’lı kızın üzeri­ne diken Gazi Paşa gürledi:

40 ASIRLIK TÜRK YURDU ECNEBİ ELİNDE KALAMAZ

— Kırk asırlık Türk yurdu, ecnebi elinde kalamaz!..

Evet, «Kırk asırlık Türk yur­du ecnebi elinde kalamaz!» Bu duygu ve bu millî ruh haykırışı ile, Hatay dâvası da­ha o gün başlamıştı. O ne söyledi de yapmadı? Herşeye Adana’dan başlayan ve yine Adana’da bitiren Mustafa Kemal Atatürk, Hatay’ı da ecnebi elinden kurtardı ve hasta hasta atıldığı bu dâvada şehit düştü. 

Gazi Mustafa Kemal’in 15 Mart 1923 Perşembe günü Adana’da söylediği «40 asırlık Türk Yurdu ecnebi elinde kalamaz» sözü, bugün, Hatay’ın merkezi Antakya’daki Atatürk anıtının kaidesinde kitabeleştirilmiştir. Ancak, Gazi’nin «Ecnebi elinde kalamaz» sözü bu kitabeye «Düşman elinde esir kalamaz» şeklinde işlen­miştir. O günlerde Fransa artık düşman değil, Hatay’da oturan ecnebi idi. Hatta, Fransızlar Adana’dan çekil­dikten sonra bir tümenlik silâh ve teçhizatı, İskenderun ve Halep’ten trenlerle Gazi Paşa’ya göndererek Anadolu Harbini kazanmamıza da yardım etmiş, daha Adana’da iken 14 uçak vermişlerdi.

Yeniistasyon caddesinin iki tarafına sıralanmış yüzlerce, bel­ki de binlerce bayrak direği, mız­raklı bir süvari alayı gibi, mun­tazam dizi halindeydi. Yağmurun kurumaya vakit bırakmadığı çamura bata çıka iler­liyordu Gazi. Yer yer titrek, sıcak, heye­can dolu sesler, niyazlar yükseli­yordu:

– Allahım, bu günü de gör­düm. Mustafa Kemal’imi bana gösterdin. Şükürler olsun!

SUPHİ PAŞA EVİ Mİ, KUZULU KONAK MI?

Artık otomobile biniliyor. Gazi Mustafa Kemal şehir içinden geçerek Hükümet Kona­ğına ve Kolorduya gidiyor. Son­ra da Belediye’ye uğrayarak, Suphipaşa evine misafir olacak. Bi­raz istirahat etmesi lâzım. Saat 16.00’da da Türkocağı gençleri tarafından şereflerine verilecek çaya hazırlanacak. Gazi Mustafa Kemal ve eşi Lâtife Mustafa Kemal, Suphi Paşa evine misafir olmayı kabul et­mişlerdi. Bu konuda Mustafa Ke­mal Paşa’dan Suphi Paşa’nın evin­de kalmasını Vali Refet Canıtez, Milletvekillerinden Damar Arıkoğlu, Muhtar Fikri Gücüm ve Suphi Paşa’nın kendisi rica etmişlerdi. Bir teklif daha vardı. Geç kalan bu ikinci teklife göre Sinan Tekelioğlu, Doktor Bahri Erkanı, Gazeteci Gündüz Nadir Kuzulu Konak üzerinde duruyor­lardı. Aradaki fark şu idi: Suphi­ Paşa Adana eşrafının tanınmış simasıydı. Kuzulu Konak kasap Deli Mehmet Efendi tarafından yaptırılmıştı. Suphi Paşa taraftarları Vali ve Milletvekilleriydi. Kuzulu Ko­nağı ileri sürenlerin başında ise, Millî Mücadele’de Adana Merkez Cephesinin Kumandanlığını yap­mış olan Sinan Tekelioğlu (Sinan Paşa) ağırlık teşkil ediyor­du. Hatta, Mustafa Kemal Paşa’ya:

– Siz halktan bir adamsınız. Neden eşraf evine iniyorsunuz? demişlerdi.

Ev konusunda Suphi Paşa ile Sinan Paşa karşı karşıyaydı. Bu­nun bir sebebi de, Suphi Paşa ta­rafını tutanların Millî Mücadele’de cephe hizmetleri yoktu. Buna, Suphi Paşa’nın kendisi de dahildi. Sinan Paşacılar ise Millî Müca­delecilerdi. Netice olarak, Suphi Paşa – Sinan Paşa çekişmesini Suphi Paşa kazanmış, Mustafa Kemal verdi­ği söze bağlı kalmıştı.

YENİ DEVRİ AÇAN MUSTAFA KEMAL EŞİ İLE HALK ARASINDA

Gazi Mustafa Kemal nereye giderse, eşi Lâtife Mustafa Ke­mal Hanım da beraberindeydi. Bu, Türk hayatında yeni başla­yan büyük bir inkılabın, bütün dikkatleri toplayan gösterisiydi. O güne kadar hangi Türk vatan­daşı hükümdar eşinin yüzünü görmüştü? Hatta, hangi Türk va­tandaşı hükümdar eşinin adını biliyordu? Bu çığırı bizzat açan ve eşi ile halk arasına inen Gazi Mustafa Kemal, Lâtife Hanımefen­di’yi Adana gezisinde peçesiz bir yüzle milletine göstermekteydi. Mustafa Kemal Atatürk bunu yapmakla, daha ileride göreceği­miz Türk kadınının hürriyet ve hukuk temellerini atıyordu. Bu, eşsiz inkılabın eşsiz ve örnek gösterisi değil de, neydi? Musta­fa Kemal medenî bir aile hayatı­nın da öncüsü olmuştu. 29 Ocak 1923’te evlenen Gazi Mustafa Ke­mal ve Lâtife Hanım henüz 47 günlük, taze gelin güvey idiler.

HAREM VE SELÂMLIK HAYATI DA ADANA GEZİSİNDE YIKILDI

Gazi Mustafa Kemal, Suphi­ Paşa evinde biraz istirahat eder­ken, Sinan Paşa taraftarı bir ha­nım topluluğu, hiç olmazsa, Lâti­fe Mustafa Kemal’i kendilerine misafir etmek istemişlerdi. Bu davet de Gazi Mustafa Kemal Pa­şa’nın düşüncelerine uymuyordu. Bu dâvet ve teşebbüs karşısında Mustafa Kemal şu cevabı verdi:

– Benim bulunamayacağım yerde, karımın da işi yoktur!

O gün Gazi Paşa trenden henüz inmiş, şimdiki Demirspor Loka­line doğru yaya ilerlerken siyah­lara bürünmüş birkaç Hataylı Türk kızı büyük kurtarıcının önüne çıkarak hıçkırmaya baş­lamıştı. Tarih: 15 Mart 1923, Perşembe… Bu Türk kızlarından biri Şenköy’lü Fatma Fıtnat Hanım’dı. Hıçkırıklı bir sesle şöyle yalva­rıyordu: – Kurtar, bizi de kurtar

Harem ve selâmlık hayatının tarihe gömülüşü de Mustafa Ke­mal Atatürk’ün Adana’da söyledi­ği bu sözlerle başlar! Bu, Atatürk inkılaplarının büyük ve kopmaz bir halkasıydı. Mustafa Kemal Atatürk Ada­na Gençliğini Adana’ya bakınca anlamıştı. Halkının gençliğini de gençlerinin Türkocağı’nı görün­ce anladı. Türkocağı temiz bir bahçenin ortasında, temiz bir bi­na idi. Güzel döşenmiş odalar… İyi döşenmiş bir salon… Güzel giyinmiş gençlerin sessiz ve mun­tazam faaliyetini gönüller izliyor­du. Türkocağı başkanı Fahri Uğurlu, sekreter Ferit Celâl Gü­ven, Müdür Baki Tonguç. Ayrıca Remzi Oğuz Arık, Niyazi Ramazanoğlu, Celâl Sahir Muter, Ke­mal Kusun, Ahmet Remzi Yüreğir de bu imanlı, ülkücü gençler arasında. Selim Sarp, Recai Tarımer, Mustafa İnce ve bütün ocaklılar vazifeli gençler olarak dört dönüyor, arı gibi çalışıyor­lardı.


2. Bölümün Sonu >>> Devamını okumak için tıklayınız