Çerkez Ethem Hain Mi
Hasan Pulur’un 5 Ocak 1992 tarihli Çerkez Ethem başlıklı yazısı.
ÇERKEZ Ethem hain mi, kahraman mı?
Siyasi tarihimizin bitmez tükenmez tartışmalarından biri de budur; tıpkı “Sultan Aziz öldürüldü mü, intihar mı etti?” tartışması gibi…
“Çerkez Ethem” konusunda yaptığı tez çalışmasını 1984 yılında kitap halinde yayınlayan Cemal Şener (1) şimdi aynı konuyu günlük bir gazetede yeniliyor (2).
Cemal Şener’in kitabına sunuş yazan Prof. Dr. Toktamış Ateş şöyle der:
“Ethem Bey’in Yunan tarafına sığınmasının, bu satırların yazarı tarafından hoş görülmesi mümkün değildir. Kaldı ki, bundan daha da önce ‘Mustafa Kemal’i TBMM kapısında asacağını’ söylemesi, Ethem Bey’in nasıl bir baş dönmesi, nasıl bir hava içinde olduğunu, çok daha açık bir biçimde gösterir. Ancak bu tür davranışları nedeniyle, önceden yaptığı tüm hizmetleri unutacak mıyız? Elbette unutmayacağız. Ve bileceğiz ki; Ethem Bey olmasaydı Ulusal Kurtuluş Savaşımız daha başlangıcında ‘iç isyanlar’ nedeniyle boğulabilirdi. Ancak, bir noktada ‘Ankara’yı kurtaran’ Ethem Bey’in, daha sonra gidip asıl düşmana sığınması, gerçekten elem vericidir, anlaşılması çok güç bir olgudur.”
ELBETTE tarihin tartışılmasında yarar vardır ve herkes bu tartışmaya bildikleriyle katılmalıdır…
1968 yılında, Milliyet’in her “10 Kasım”da yayınladığı “Atatürk” dizisinin adı “ Muhafızı Atatürk’ü Anlatıyor’’du,’ yani Muhafız Alayı’nın kurucusu emekli Tümgeneral İsmail Hakkı Tekçe’nin anıları…
Rahmetti General Tekçe ile biz konuşup, anılarını yazmıştık. Tekçe, Muhafız Alayı’nı nasıl kurduğunu anlatırken şöyle demişti:
“Bilir misiniz ki, Muhafız Alayı, Çerkez Ethem yüzünden kurulmuştur.”
Tabii, biz ne bilecektik, Tekçe Paşa anlattı:
“17 Temmuz 1920 günü Çerkez Ethem muhafızlarıyla Eskişehir’den Ankara’ya geldi. Yirmi kişi kadar vardılar. Geliş maksadını az çok biliyorduk. Ethem, Kütahya ve Afyon çevresinde kendine bağlı bir idare kurmak istiyordu. İstediği kadar asker alabilsin. İstediği defterdardan, istediği miktarda da para çekebilsin ve buna benzer şeyler. Halbuki artık Büyük Millet Meclisi hükümeti kurulmuş. Garp Cephesi teşkilatlanıyor. Her şey bir düzene girmek yolunda. Garp Cephesi kumandanlığına kendisinden bir kadro ister, o vermez. İşte Çerkez Ethem isteklerini ve şikâyetlerini anlatmak için Ankara’ya gelmişti. Atatürk İstasyon binasındaydı. Biraz rahatsız olduğu için odasında istirahat ediyordu. Ethem, Atatürk’ün yanına çıktı ve maiyeti merdivenlere sıralandı. Hepsinin ellerinde tüfekleri, çift çapraz fişeklikleri, bellerinde tabanca ve bombaları, boyunlarında dürbünleri… Hepsi müsellah. Biz İse, ben, Salih Bozok, Muzaffer Kılıç, Recep Zühtü, dört-beş kişiyiz. Hepimizin birer tabancası var. Ankara Vali ve Kumandanı Nuri Conker de orada. Binada bizden başka silahlı kimse yok. Bizim silahlarımız da dediğim gibi birer tabanca… YARIM saat sonra odanın kapısı açıldı ve Çerkez Ethem dışarı çıktı. Maiyeti, efendilerinin dışarı çıktığını görünce dış kapıya hücum ettiler ve tertip alıp kendisini beklediler. Onlar çıktıktan sonra Atatürk bizi çağırdı. Huyu böyleydi. Her önemli görüşmeden sonra yakınlarına, güven duyduklarına bilgi verirdi. Ben, Çerkez Ethem ile adamlarının bu davranışından alınmıştım. Atatürk diğer arkadaşlara görüşmeyi anlatırken, ben Nuri Conker’i bir tarafa çektim:

— Efendim aramızda bir itimatsızlık var!
— Nedir bu itimatsızlık?
— Siz İçeride Çerkez Ethem ile konuşurken, maiyeti merdivenlerde tertibat almıştı. Bizim İse nöbet bekletecek bir erimiz bile yok. Ben bunu doğru bulmuyorum. Müsaade ederseniz bir takım yapacağım, bir muhafız takımı kuracağım.
BEN bunları söylerken, meğer Atatürk bizi dinlermiş, Nedir o İsmail Hakkı?’ dedi. Ben de kendisine biraz önce Nuri Conker’e söylediklerimi tekrarladım ve bir muhafız takımı kurmak için müsaadesini istedim. Bir an durdu ve sonra:
— Ben senin işine karışmam, dedi.
Bu söz, benim için Büyük Millet Meclisi’nden çıkmış kanun demekti. Ertesi gün 18 Temmuz 1920’de takımı kurdum. Dokuz mangalık bir kadro yaptım. Hemen Milli Müdafaa’ya gittim. Milli Müdafaa Vekili Fevzi Paşa’ya evrakı havale ettirdim. Bir taraftan Harbiye Dairesi’nden silah alıyordum. Bir taraftan levazımdan elbise, pabuç temin ediyordum, bir taraftan da sevkıyattan asker seçiyordum. O akşam muhafız takımı tamamdı. Bugünkü Muhafız Alayı’nın çekirdeği kurulmuştu. Dokuz manga, 81 er, 3 de çavuş.”
ÖNCE muhafız takımı kurulur, sonra bölük, daha sonra da tabur…
Mustafa Kemal Paşa, bu birlikle yakından ilgilenmekte ve her gün rahmetli Tekçe’ye mevcudu sormaktadır…

Rahmetli Tekçe anlatır:
“Yine bir öğle yemeğinde Atatürk sordu:
— Mevcudun ne kadardır?
— ‘750 oldu paşam’ der demez,
Atatürk şöyle bir yerinden doğruldu:
— Şimdi gelsin bakalım edepsiz! dedi: Şimdi gelsin de Ankara’ya girsin terbiyesiz!
Kastettiği Çerkez Ethem’di…”
MADEM “Çerkez Ethem dosyası”nı yeniden açıyoruz diyorlar, o halde bunlar da o dosyaya belge olarak girebilir, dedik…
(1) Çerkez Ethem Olayı-Cemal Şener 1984-Okan Yayınları,
(2) Güneş Gazetesi