Mustafa Kemal Paşa, 5 Mayıs 1919

Cephede Kitap Okuyan Bir Tuğgeneral

Ruslar 1915-1916 kışında Kafkas Cephesi’nde büyük saldırılarda bulundu ve 16 Şubat 1916’da Erzurum’u işgal ettiler. Daha sonra da 3 Mart 1916’da Bitlis’e ve bir kaç gün sonra da Muş’a girdiler. Osmanlı Devleti bunun üzerine 2. Ordu adı altında Doğu’da görev yapmak üzere, Batı’dan gelen kuvvetlerce oluşturulacak bir ordu kurmaya başlar. Bu ordunun komutanı Ahmet İzzet (Furgaç) Paşa’dır. Mustafa Kemal’in Edirne’deki 16. Kolordu Karargâhı aynı isimle Güneydoğu’ya gönderilir ve Murat Suyu-Muş-Bitlis çizgisi üzerinde görev yapmaya başlar. Mustafa Kemal, 27 Şubat 1916’da yeni görevine başlamak üzere Edirne’den ayrılır ve 11 Mart’ta 16. Kolordu’yu Diyarbakır’a nakleder.

1916-1917 kışı çok soğuk geçtiğinden ve gıda sıkıntısı yaşandığından 2. Ordu kayıplara uğrar. Erzak sıkıntısı had safhadadır. Doktorlar raporlarında “Asker pislik yiyor, çarık kemiriyor” diye yazmak zorunda kalır. Mustafa Kemal bir gün karargâh subaylarıyla birlikte Hazro’ya gelir. Orada bulunan eşraftan Mehmet Nuri (Budak) subayları ve Mustafa Kemal Paşa’yı zengin bir sofraya davet eder. Mustafa Kemal Paşa sofrayı görünce “Asker cephede açken ben bu nefis yemekleri yiyemem,” diyerek sofraya oturmaz. Bunun üzerine Mehmet Nuri Bey “Paşam askerlerin bir aylık ekmek ihtiyacının teminini üzerime alıyorum, siz yeter ki bizi bu şereften mahrum etmeyin,” deyince birlikte sofraya otururlar. O gün 1400 kilo buğday toplanarak ordu levazımına teslim edilir. (1)

Mustafa Kemal 1 Nisan 1916 tarihinde mirliva (tuğgeneral) olur ve buradaki görevi sırasında 8. Tümen ile saldırarak Rus alayını yenip Muş’u geri alır (7 Ağustos 1916). Daha sonra da Çapakçur (Bingöl) dağlarındaki çarpışmalarla Bitlis’i Rus işgalinden kurtarır (8 Ağustos 1916). Çanakkale’de savaşan kahraman 16. Kolordu’dan arta kalanlar bu kez Çapakçur dağlarında kar, kış, açlık, susuzluk, hastalık ve Ruslarla mücadele ederek erimeye başlar.(2) Mustafa Kemal Paşa, 2. Ordu Komutanı Ahmet İzzet (Furgaç) Paşa’nın hastalanarak izin alıp İstanbuľ’a dönmesi üzerine 2. Ordu Komutan vekâletine atanır. 16 Aralık 1916 günü at üzerinde Murat Nehri’ni geçerek karanlık ve tipili bir gecede Silvan’daki 16. Kolordu Komutanlığından karargahı Sekerat’taki Gazik Dağı’nda bulunan 2. Ordu karargahına gelir ve ilk defa orada Ordu kurmay başkanı Albay İsmet (İnönü) ile tanışır. Beraberce Cephe durumunu konuşurlar ve Mustafa Kemal Paşa orduyu bir yenilgi ve bozgundan, karda kışta donmaktan kurtarmak için büyük bir geri çekilme emri verir. Vehip Paşa cephe komutanı olarak bu geri çekilmeyi ağır bir eleştiri emriyle tenkit eder. Mustafa Kemal Paşa da, aynı şiddette bir cevap gönderir. O yüzden araları pek iyi olmaz. (3)

Mustafa Kemal Çapakçur Muharebelerinde gösterdiği üstün komutanlık yeteneğinden dolayı takdir edilmişti. Ancak bu sırada kuzeyde bulunan 3 Ordumuz Ruslara karşı bozguna uğradı.

Mustafa Kemal Paşa 18 Kasım 1916’da Bitlis’e geldiğinde yanında bulunan İzzettin Çalışlar ve arkadaşlarıyla Nakşibendi şeyhi Muhammed Küfrevi’nin türbesini ve Küfrevi ailesini ziyaret eder.(4) Burada şeyh Abdulbaki Efendi’nin ellerini öpmüş ve Muhammed Küfrevi hazretlerinin hanımı Fatima Hanım’a saygı ve hürmetini göstermiş ve bana dua etsin diye bir talepte bulunmuştur. Fatima Hanım da “Allah seni padişah etsin” diye dua etmiştir. Bu türbe 1898 yılında Sultan II. Abdülhamit tarafından İstanbul’dan gönderilen mimarlar tarafından Kızıl Mescit Mahallesinde yapılmıştı. Birinci Dünya Savaşı ve Milli Mücadele sırasında M. Kemal Paşa’nın Şeyh Abdulbaki’ye (Küfrevi) yazdığı beş mektubu vardır.

Mustafa Kemal Paşa bu ziyaretini anılarında şöyle anlatır:

18 Kasım 1916: Öğleden evvel saat 10’da El şeyhuttani El Halidi Mehemmed El Nakşibendi Küfrevi’nin Kızılmescit mahallindeki türbesini ziyaret ettim. Küçük bir türbe. Şeyhin merkadi ve yanında biraderzadesi olduğunu türbedarın ifade ettiği bir zatın merkadi vardır. Şeyhin merkadinin örtüsü sırma işlemeli, elmas, yakut gibi taşlarla müzeyyen. Bu taşların elmas, yakut, zebercet olduğunu türbedar söylemişse de hakiki olmayacak. Diğer merkat dahi sırmalı işlemeli örtülü. Bu türbeye Ruslar ilişmemiş. Türbenin kapıları gümüş ve altın kakma. Kıymetli halılar var, fakat ekserisi çürümüş. Bu türbeyi Sultan Hamit yaptırmış. Badehu Bitlis’in daha bir iki harap türbe gibi yerlerini gördükten sonra ikametgâhıma avdet. (5)

Mustafa Kemal Paşa bu cephede okuduğu kitapları anılarında şöyle yazar:

19 Kasım 1916: Alphonse Daudet’nin Sapho-Soeurs Parisiennes (Paris Görenekleri) namında canım sıkıldıkça okuduğum romanı hitam buldu.

21 Kasım 1916: Bazı noktai askeriye (Terbiyei Ruhiye ve Usuli Muaşereti Askeriye) hakkında bir eser yazayım. Bunun için Fransızca bildiğim bir eser var. Onu da evvela okuyayım ve bu zemine ait esaslı sualleri umum zabitana vazife olarak vereyim. Mühim noktalar hakkında bazı büyük kumandanların mütalaasını talep edeyim.

3 Aralık 1916: Allahı İnkâr Mümkün mü? eserini bitirdim. Bütün feylesofların, edyanı muhtelifeye mensup tabiiyyun, zihniyyun, maddiyyun, hukema, mütefekkirin, mutasavvifinin kâffesi ruh’un mevcut ve ademi bekasını tetkik ediyor. Bu tetkikatta, ilim ve fenne istinat edenler makbul. İmam Gazali, İbni Sina, İbni Rüşd gibi eimme-i müsliminin beyanatı dahi telakkiyatı amiyaneden büsbütün başkadır; yalnız ifadelerinde çok rumuz var. Dindar mütefekkirin, kavaid ve ulum ve fünun ve felsefeyi, beyanatı şeraiti tefsir için evirip çevirmeye gayret etmişler. Arıburnu raporlarını yazmaya başladım. (Not: Atatürk’ün okuduğu “Allah’ı İnkar Mümkün müdür? kitabı vahdeti vücuda inanan Osmanlı’nın önemli tasavvuf ve batı felsefesi bilginlerinden Şehberderzade Filibeli Ahmet Hilmi’ye (1865-1914) aittir. Bu kitap Allah’ın varlığını ispat etmek için yazılmıştır. Du kitapta yazar bütün felsefe tarihini gözden geçirir ve filozofların düşüncelerini tahlil ve tenkit eder.)

10 Aralık 1916: Sabah pek ziyade bir nezleye yakalanmış olarak kalktım. Kemal Bev’in (Namık Kemal) Makalatı Siyasiye ve Edebbiye’sini okudum. İkinci kitabın sonunda idim, hitam buldu. Arıburnu raporunu okuttum. Sonra Neşet Bey, Çapakçur Cephesi’ne ait muharebe takririni okudu. Badehu, yeni gelmiş olan istihkâm yüzbaşısi Fuat Efendi’ye hayvanlarımı gösterdim. Sonra tekrar ikametgâhıma geldim. Kemal Bey’in (Namık Kemal) Tarih-i Osmanî’sini takibe başladım.

Yemekten evvel Emin Bey’in (Mehmet Emin Yurdakul) Türkçe Şiirleri’yle Fikret’in (Tevfik Fikret) Rübab-ı Şikeste’sinden aynı zeminde bazı parçalarını okuyarak bir mukayese yapmak istedim. İkisi de başka başka güzel. Ancak Türkçe olanda da, diğerinde de aynı derecede Arapça, Farsça kelimat var. Fark, biri parmak hesabı, diğeri değil.(6)

2. Ordu Komutanı Ahmet İzzet Paşa izinle İstanbul’a gidince 12 Aralık 1916’da Mustafa Kemal ona vekâlet eder. Albay İsmet de bu ordunun kurmay başkanıdır ve onunla ilk defa işbirliği yapar. Mustafa Kemal orduyu beslenebileceği daha uygun geri kısımlara çeker ve 7 Mart 1917’de 2. Ordu Kumandanlığına vekâleten atanır.(7) Daha sonra da 5 Temmuz 1917’de Halep’te oluşturulan 7. Ordu Kumandanlığına tayin edilir.


Kaynak:Atatürk ve Hekimler, Metin Özata, Demkar Yayınevi, s. 275, 276, 277

(1) Şevket Beysanoğlu, Atatürk ve Diyarbakır, 1981, s.86 dan aktaran: Eren Akçiçek, Atatürk’ün Sağlığı Hastalıkları ve Ölümü, İzmir Güven Kitabevi, 2005, İzmir s. 30 (2) Nurettin Türsan, Çanakkale Zaferi’nin 90. Yılı, Müdafaa-i Hukuk dergisi, 6 Nisan 2005 (3) Nurettin Türsan, Anılar, Arma Yayınları, s. 22 (4) İzzettin Çalışlar, On Yıllık Savaş, İş Bankası yayını, 2009, s. 263 (5) İzzettin Çalışlar, On Yıllık Savaş, İş Bankası yayını, 2009, s. 623 (6) Şükrü Tezer, Atatürk’ün Hatıra Defteri, Türk Tarih Kurumu Yayını, 2. Baskı, 1989, s. 85,86 (7) Yusuf Hikmet Bayur, Atatürk Hayatı ve Eseri, Atatürk Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Yayını, 1990, Ankara, s. 109