Büyük Gazi’nin Hatıratından Sahifeler (Çeviri)
Bu yazı 22 MART 1926 tarihli HAKİMİYET-İ MİLLİYE GAZETESİ’nden yazarımız Göktuğ Sırkıntı imzasıyla Türkçe’ye çevrilmiştir.
BÜYÜK GAZİNİN HATIRATINDAN SAHİFELER
Büyük Gazi ve Vahideddini Nasıl Tanıdı?
Muhterem Bir Ananın Sözü: Bir gün bu işler olduktan sonra, seni namus ve haysiyet sahibi olanlarla beraber görmezsem işte o zaman Meyus(üzgün) olurum.
Ma haza, size bu münasebetle anamın ve kız kardeşimin inkılap işlerinde bana inandıklarını ve hidmet ettiklerini de zikr etmeliyim. Selanik’te, tahmin edeceğiniz tarihlerde, zahiri manası ne olduğunu bilmediğim, fakat fedakarane komutacılık yapıyorduk. Meşrutiyetin ilanından çok evvel idi, bir gece bizim evde bir içtima yapmıştık. Bu ev Selanik’te mekteb-i sanayi karşısında, pembe boyalı büyücek bir evdir. İşte bu evin bir ötesinde arkadaşlarla toplanmıştık. Bu arkadaşlardan biri, ki şehit oldu veya vefat etti, kemal hürmetle yad ederim, Kamil bey isminde bir süvari zabiti idi, şişmanca bir zat… çok paralar toplamışlardı, liralar, mecidiyeler, ve gümüş madeni paralar… bizim müzakere yaptığımız odaya bakan bir hidmetci Anama bunu haber vermiş. Yukarıda paralar, (*), münakaşalar ve planlar var, manasında, bir takım sözler söylemiş; Anam, hasta, ihtiyar, yatağından kalkmış, bizim bulunduğumuz odanın kapısına kadar gelmiş, ve kısmen yine ne konuştuklarımızı dinlemiş, tekrar odasına gitmiş.
İthaz olunan (*), sonra arkadaşlar terk ettiler. Müteagiben, uyumakta olduğunu zannettiğim anam yanıma geldi, bana dedi, ki: Çocuğum bir şey anlamak istiyorum, sen ve senin arkadaşların yedi evliya kuvvetinde olan padişaha isyan mı edeceksiniz?
Anama düşündüğümüzü, ne yaptığımızı söylemek istemiyordum. Fakat bizim o akşamki içtimamızı görmüş, ve her şeyine vakıf olmuş olduktan sonra, artık annemden ve kardeşimden hakikati gizlemeye lüzum görmedim, bilakis onları tenvir(bilgilendirmeyi) etmeyi tercih ettim.
Evet anne, dedim, senin yedi evliya kuvvetinde farz ettiğin adam hiçbir kuvvete malik değildir. Biz burada toplanan insanlar memleketi bu (*) kurtarmak istiyoruz. Senin buna aklın ermeyebilir. Fakat yaptığımı ya kabul eder, buna hidmet edersin, yahut evladın olduğumu unutarak, gider, evliyalara kavuşursun.
Anam o vakit aklını başına aldı, dedi ki:
Evladım, siz acemisiniz, madem, ki böyle şeylerle uğraşıyorsunuz, beni yaptığınız işlerden haberdar ediniz ve gizli şeylerinizi bana veriniz. Çok dikkat etmelisiniz, muvaffak olmak zordur; mahv olmak daha tabi kabul edilmek lazım gelir. Ne yapayım yegane erkek evladımsın, senin mahv olmanı istemiyorum, bu çok gücüme gidiyor.
Anne, dedim, bu işler almış yürümüştür. Namuskar bir adam olan ben bu işlerin içinde bulunmak mecburiyetindeyim. Beni bundan mani eder misiniz?
Hayır evladım, bir gün bu işler olduktan sonra, seni namus, haysiyet sahibi olanlarla beraber görmezsem, işte o zaman meyus(üzgün) olurum. Ben senin kadar okumadım, senin kadar bilmem seni gördüğün, anladığın şeyleri yapmaktan mani etmeye kalkışmam, yalnız dikkat et, esas muvaffak olmaktır, muvaffak olmaya çalışın.!
2.BÖLÜM
İstanbul’da Pera Palas otelinin bir dairesine yerleşmiştim. Artık her şeyin mahv olduğuna kani bir adam gibi, meyus(üzgün), düşünüyordum; ancak mahv olan bu her şeyin tekrar kurtarılabileceğine kani bir adam gibi müteselli idim.
Bu halet-i ruhiye içinde iken bir gün bana, padişahın vekili sıfatıyla, Enver Paşa bil vasıta müracaatta bulundu. Dedirtti ki, sonra bizzat şifahen, dedi ki:
Almanya İmparatoru, zat-ı şahaneyi karargah-ı umumisine davet etti. Zat-ı şahane böyle bir seyahati yapamayacak halde bulunduğundan düşündü, veliaht hazretleri zat-ı şahane namına bu seyahati yapsın. Kendisinin refakatinde bulunmaya kabul eder misiniz?
Ben böyle bir zat ile böyle bir seyahati kendim için enteresan gördüğümden, derhal muvafakat cevabı verdim. Tertibat, tebligat yapılmış, iki, üç gün sonra bir (*) akşamı trene binip Vahideddin ile seyahate (*) tekrar etmişti. Bana denildi, ki:
Seyahate çıkmadan evvel, veliaht hazretleriyle tanışmalısınız!
Çeviri: Göktuğ Sırkıntı
(*) olarak belirtilen bölümlerde yer alan kelimeler gazetenin yıpranmasından ötürü okunamamaktadır. Çeviride anlaşılabilirlik açısından sadeleştirme yapılmıştır.
KAYNAK: 22 MART 1926 HAKİMİYET-İ MİLLİYE GAZETESİ