Büyük Gazi’nin Hatıratından Sahifeler-7
Bu yazı 31 MART 1926 tarihli HAKİMİYET-İ MİLLİYE GAZETESİ’nden yazarımız Göktuğ Sırkıntı imzasıyla Türkçe’ye çevrilmiştir.
PADİŞAH VAHİDEDDİN
İstanbulda ilk mülakat: Derakib baş kumandanlığı uhdenize alınız; kendinize vekil değil, bir erkan-ı harbiye reisi tayin ediniz!
Viyana’da hiç kalmaksızın seyahatime devam etmek niyetinde iken, o zamanın çok müstevli ve öldürücü bir hastalığına, İSPANYOL NEZLESİNE yakalanarak, bir müddet Viyana’da kalmaya mecbur oldum.
Beni İstanbul’da karşılayan yaverim Cevad Abbas Bey’den aldığım izahat şudur: İstanbul’a avdetimi bana yazmasını kendine söyleyen yaver-i ekrem İzzet Paşa’dır.
Geldiğimi İzzet Paşa’ya bildirdim. Hatırımda kaldığına göre Perapalas’daki dairemde kendisiyle görüştüm. Sebebi avdetin ne olduğunu merakla anlamak istiyordum. Muşairaleyh hiçbir sebep olmadığını, ancak yeni padişahla veliahdliğindeki seyahatim münasebetiyle çok yakından temaslarım olduğunu bildiği için bu temasları tekrar devam ettirmek suretiyle faideli olabileceğimi düşünerek böyle bir arzu izhar etmiş olduğunu beyan etti.
Muşairaleyh beni hatırladığından dolayı teşekkür ettikten sonra dedim, ki:
Her halde vaziyyet-i umumiyyenin fenalığını izale için yeni padişahı yeni bir istikamete sevk etmek lazımdır. Bu nokta-i nazhardan kendisi ile görüşmekliğimi münasib bulur musunuz?
Muvaffakat etti; derhal Naci Paşa delaletiyle Padişahtan mülakat istedim muayyen bir saat için müspet bir cevap geldi.
Seyahat arkadaşım Veliahd Vahideddin’le birkaç ay ayrıldıktan sonra, yeni padişah Vahideddin’in salonuna Naci Paşa delaleti ile girdim. Bu anda ki (*) şöyle izah edebilirim: Tahta oturmadan evvel çok şeyleri çok açık görüştüğümüzü benim bütün noktai nazharlarıma tasdikkar mukabelelerde bulunan bu zat, acaba, hükümdar olduktan sonra benim aynı tarzda görüşmekliğime müsaade eder mi, ve aynı mukabelelerde bulunur mu? Bunda mütereddid idim. İşte padişah Vahideddin’le tereddüd içinde karşı karşıya geldik.
Beni çok nazik kabul ettiğini söylemeliyim. Veliahdliği zamanında olduğundan daha fazla mültefit etti; oturdu, bana da karşısında yer gösterdi ve aramızdaki tabure üzerinde bulunan cigaralıktan bir cigara alıp verdi, kendisi de bir cigara aldı ve yaktığı kibriti bana uzattı. Bu tavırdan çok ümidvar oldum. Evvel kendini münasib bir lisanla tebrik ettim, sonra çok mühim bir anda Osmanlı tahtını işgal etmiş olduğunu izah ederek, dedim, ki:
Seyahatimiz esnasında bütün fikirlerimi çok açık lisanla söylemiştim. Bu dakikada aynı tarzda görüşmekliğime müsaade buyurulur mu?
Daha, daha.. dedi, intizar ediyorum.
Uzun mütaalalarım içinde esaslı nakti şu idi: Derakib baş kumandanlığı bizzat ahde keza alınız, kendinize vekil değil, bir Erkan-ı harbiye reisi tayin ediniz. Her şeyden evvel orduya sahip ve hakim olmak lazımdır. Ancak ondan sonra düşünülebilecek musib kararlar tatbik olunabilir.
Vahideddin bu teklifim üzerine, tıpkı kendini ilk defa veliahd iken ikamet ettiği sarayda gördüğüm vakit olduğu gibi, gözlerini kapadı ve biraz sonra şu cevabı verdi:
– Sizin gibi düşünen başka ruesay-ı askeriye varmıdır?
– Vardır, dedim.
– Düşünelim, dedi.
Mukalememiz kendiliğinden münkati olmuştu, izin aldım.
Birkaç gün sonra idi; Naci Paşa, Padişahın beni İzzet Paşa ile beraber kabul etmek hususunda ki iradesini tebliğ etti.
İkimiz Vahideddin’in huzurundayız. Ben bu daveti aynı fikir ve mütalaa üzerinde ikimizi birden dinlemek arzusunda bulunmuş olmasıyla tefsir ediyordum. Bu noktai nazharımı takibe çalıştımsa da, mükalemeyi umumi mevzulardan çıkarmaya muvaffak olamadım. Vahideddin çok ihtiyatkar tavırlı idi.
Nihayet neticesiz bir mülakatla padişahın yanından ayrıldık.
(*) şeklinde belirtilen bölümler gazetenin yıpranmasından ötürü okunamamaktadır, metin çevrildikten sonra sadeleştirme yapılmıştır.
ÇEVİRİ: GÖKTUĞ SIRKINTI
İLETİŞİM: clock_rowns@hotmail.com
KAYNAK: 31 MART ÇARŞAMBA 1926 HAKİMİYET-İ MİLLİYE GAZETESİ