Bunları, Bu Aziz Millete Kim Ve Kimler Anlatacak?

Saygın Okurlarım!

Bu güne kadar zaman ve olanak bulup da siz Saygın okurlarım ile paylaşamadığım bir tarihi olayı paylaşıyorum.

Ne Kurtuluş, ne Kuruluş günümüz tarihçilerinin yazdığı gibi 19 Mayıs 1919’da Mustafa Kemâl Paşa’nın Samsun’a çıkması, Amasya Kararları’nın alınması, Erzurum ve Sivas Kongreleri’ni yapıp 27 Aralık 1919’da Ankara’ya gelmesi, 23 Nisan 1920’de Meclis’i açması, sonrasında I. İnönü, II. İnönü, Dumlupınar, Sakarya, Büyük Taarruz ve zafer, düşmanın denize dökmesi ile kazanılmadı.

Sayın Okurlarım!

Böylesi bir anlatım hem konuyu ciddiye almamaktır, ondan daha vahimi hem de, bu anlatım sadece masalsı bir anlatımdır.

Ya bu tarihler arasında Mustafa Kemâl Atatürk’ün çektikleri, yaşadıkları, çileli günleri, elinde tek bir güç yok iken bedeninde ve aklında topladığına inandığı günlerin acıları, ıstırapları, çileleri, üzüntüleri, yoklukları, çaresizlikleri ne olacak? Bunları, bu aziz millete kim ve kimler anlatacak?

Bu görev, ne benim, ne senin, ne onundur. Bu görev hepimizindir. Bilmediğiniz bir şeyi, ne koruyabilir ne de kollayabilirsiniz. O nedenle lütfen aşağıda yazdığım masal değil, gerçeğin tam kendisini satır satır bir defa, bir defa daha ama pek çok defa daha okuyun ve yavrularınıza ve geleceğin Türkiye’si olacak olan gençlerine elinizden geldiğince anlatın.

Saygı size. Sevgi size

E. Ülger

31 Mayıs 1919 günü mühim bir gündür. İngilizlerin Merzifon, Amasya, Havza ve civarı Kumandanı, Mustafa Kemâl Paşa’yı ziyaret etmek ister. Paşa kabul eder. Aynın günün öğleden sonrası, İngiliz Komutan Yüzbaşı Hurst Paşa’yı karargahında ziyaret eder: Nezaket konuşmalarından sonra Yüzbaşı Hurst, Paşa’ya şöyle der:

– Göreviniz hakkında şüphelerim var.

Ne gibi Yüzbaşı?

– Siz buraya vatandaşları tahrik etme görevi ile değil, aksine bu vatandaşların bize karşı başlattıkları çete savaşını durdurmak için geldiniz. Bu nedenle görev dışı ve hatta karşı görev yapıyorsunuz.

– Bir milletin geleceğini düşmanının elinden söküp almak için verilen ve verilecek olan çaba, görevi yanlış yapmak mıdır?

– Sözümün başında da ifade ettiğim gibi, bu sizin burada bulunmanızın gereği değildir ve bu sizin vazifenizde değildir.

Siz benim yerimde olsanız ne yaparsınız Yüzbaşı?

– Görevimi yapardım.

İşte bende onu yapıyorum……………..

Paşa konuşmaya son noktasını koymuştur. Paşa konuşmanın bu şekilde gitmesine izin vermez ve kapıda nöbet tutan Cevat (Abbas) Bey’e emir verirken, yüzbaşıya da şöyle der:

– Şu anda sizi tevkif eder, adalete teslim eder ve sonucuna da katlanırdınız. Ama sizi Türk Milleti adına bağışlıyorum. Sizi affetmemin sebebini de söyleyeyim. İddialarınız ve suçlamalarınız sadece şahsıma yönelik olduğu için sizi affediyorum. Şayet milletimi böylesi saçma iddialarla suçlayacak olsaydınız, şu anda bu masada son mektubunuzu yazmak durumunda kalırdınız. Cevat Bey! Kumandana yardımcı olun.

Konuşma bitmiş ve Yüzbaşı kıpkırmızı bir çehre ile karargahı terk etme durumunda ve zorunda kalmıştır.

Tarih 31 Mayıs 1919’dur.

E. Ülger


Kaynakça 1- Doğumundan Ölümüne Kadar K.A.Y.,

2- Salih Bozok’un Mustafa Kemâl den dinledikleri .(Özel notlar)