Bir Fırtına İle Vals Yapan Adam, Kod Adı: NUH
Kurtuluş Savaşı´nın ana etmenlerinden bir tanesi yeraltı örgütleriydi. Bu yeraltı örgütleri diyebileceğimiz örgütler, İstanbul´dan Ankara´ya istihbarat uçuruyorlar. Gerektiğinde cephane ve askeri sevkiyat gerçekleştiriyorlardı. Elbette istihbarat faaliyetlerinde bulunan bu örgüt üyelerinin her birinin farklı bir hitabede yani ‘’kod adına’’ ihtiyacı vardı. Birçok istihbarat örgütü kurulmuş olan İstanbul´da bir tanesi vardı ki Mustafa Kemal´e Nuh demişti. Adı Karakol Cemiyeti idi. Mustafa Kemal´in de Karakol Cemiyeti´nde ki kod adı Nuh idi. Mustafa Kemal´e NUH denirdi.
Nuh denmesindeki ana etmen, Mustafa Kemal´in de bağımsızlık mücadelesi veren Türk milletini bu büyük fırtınadan kurtarma uğraşından dolayı verilmiştir. Mustafa Kemal´e NUH kod adının verilmesinin sebebi budur. O da Türk milletini esaretten, yok olmaktan kurtarmak için yola çıkmış bir Kurtuluş Lideri´dir.
BİR FIRTINA İLE VALS YAPMIŞTIR MUSTAFA KEMAL. Selanik´ten başlamış, Türkiye´nin dört bir yanını dolaşmış ve İstanbul´da durmuştu, 10 Kasım 1938´de, bedeni çok yorulmuştu.
Yıl 1915… Mustafa Kemal daha 34 yaşında. Çanakkale´de… Anafartalar Grup Komutanı!
Çanakkale´de kendini öyle ispatlamıştı ki artık Mustafa Kemal´i herkes biliyordu.
Çanakkale savaşından sonra, Mustafa Kemal Çanakkale´den Edirne´ye dönmekte olan 16´ncı Kolordu Komutanlığına atandı. 27 Ocak 1916´da kolordunun başına geçti. Kurmay Başkanı İzzettin Çalışırlar´ın girişimiyle görkemli bir törenle de Edirne´de karşılandı.
Milli şair Mehmet Emin Yurdakul da ”Ordunun Destanı” şiirinde Mustafa Kemal´in adını anma gereğini duydu. Belki de böylece Mustafa Kemal´in adı ilk defa bir şiirde yer alıyordu:
Ey, bugüne şahıt olan sarp hisarlar,
Ey, Kahraman Mehmet Çavuş, siperler,
Ey, Mustafa Kemal´lerin aziz yurdu,
Ey, toprağı kanlı dağlar, yanık yarlar!
Türk milleti onu artık Anafartalar Kahramanı olarak anıyordu. (1)
Yıl 1918… Mustafa Kemal 37 yaşında. Güneydoğu´da…
Yıldırım Orduları Grup Komutanı!
3 Kasım 1918 günü İngilizlerin İskenderun bölgesine çıkarma yapacakları haberi gelir. Yıldırım Orduları Grup Komutanı da o tarihte Mustafa Kemal´dir.
İngilizler 3 Kasım´da İskenderun´a bir kurul göndererek, ‘karaya asker çıkaracaklarını’, bu nedenle ‘limandaki mayınların temizlenmesini’ istediler. İsteği, aynı gün çektiği bir telgrafla İstanbul´a bildirir ve hükümetin görüşünü sorar. Sadrazam İzzet Paşa´nın, ‘İskenderun´a asker çıkarılması ve Toros Tünelleri´nin işgali yalnızca koruma amaçlıdır; işgalin yerine ve genişliğine İngiliz komutan karar verecektir’ biçimindeki yanıtına karşı çıkar ve birliklere, ‘İskenderun´a asker çıkarılması halinde, çıkarmanın silah kullanılarak önlenmesi’ buyruğunu verir. Hükümet telaşa kapılır. İzzet Paşa, buyruğun, ‘devlet siyasetine ve ülke yararına kesinlikle aykırı’ olduğunu söyleyerek kaldırılmasını ister ve ‘Ateşkes anlaşmasında, bize uygunsuz hükümleri kabul ettiren gaflet değil, kesin yenilgimizdir.’ der.
Hükümete ve saygı duyduğu İzzet Paşa´ya verdiği yanıt, ülke savunması söz konusu olduğunda soruna yaklaşım biçimi ve özyapısını ortaya koyan önemli bir belgedir ve çok ünlüdür. Söz konusu yanıtta şunları söyler: ‘’İngilizlerin her isteğine boyun eğecek olursak, İngiliz doymazlığının önüne geçmeye imkân kalmayacaktır… İngilizlerin elde etmek istediği sonucu onlara kendi yardımımızla vermek, tarihte Osmanlılık için, özellikle bugünkü hükümet için kara bir sayfa oluşturur… İngilizlerin aldatıcı davranış, öneri ve hareketlerini, İngilizlerden daha çok haklı bulan emirleri uygulamaya, yaradılışım gereği uygun değildir. Başkomutanlık Kurmay Başkanlığı´nın kurallarına uymadığım taktirde, birçok suçlamalar altında kalmam doğal olduğundan, komutanlığı hemen teslim etmek üzere yerime atayacağınız zatın acele olarak gönderilmesini rica ederim.’’
11 Kasım 1918´de Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı´ndan ayrıldı; aynı gün akşamüzeri, Adana´dan İstanbul´a hareket etti. (2)
İstanbul´da 6 aylık bir süreç geçiren Mustafa Kemal bu süre zarfında Vahdettin ile birden çok görüşme gerçekleştirdi. En son gerçekleştirdiği görüşme neticesinde Samsun´a gönderileceğini öğrendi. Mustafa Kemal´in kurtuluş için aradığı fırsat ayağına gelmişti. Elbette Osmanlı´nın elinde bulunan en nitelikli generallerinden bir tanesi olan Mustafa Kemal, işgal kuvvetlerinin de dikkatini çekiyordu. Bunu bir İngiliz subayı ağzından kaçırmıştı. İstanbul´da dönemin zengin tüccarlarından bir tanesi olan Babanzade Fuat bir akşam evde davet verir. Davetin temeli elbette ticaret hayatına devam edebilmesi için işgalciler ile iyi anlaşmasına dayanmaktadır. Bu davete katılanlar arasında İngiliz İstihbarat Subayı Yüzbaşı Bennet elbette ki vardır. Kendisi bir hayli alkol almış ve tabiri caizse zil zurna sarhoş olmuştur. Bunun etkisi ile şu sözleri sarf etmiştir:
‘’Hükümet Mustafa Kemal Paşa adında genç bir Türk generalini umumi müfettiş olarak Anadolu´ya göndermeye karar vermiş. Paşa da bir Türk vapuruyla yola çıkacakmış amma Mustafa Kemal Paşa asla Samsun´a ulaşamayacak…’’
Masada Vahdettin´in damadı İsmail Hakkı Okday´da vardır. İsmail Hakkı durumu direniş örgütlerinden biri olan Hamza Grubu´na iletmiştir. Mustafa Kemal Samsun´a giderken Bandırma vapuru tamamen sahil şeridini takip ederek kıyıdan ilerlemiştir.
Nitekim tesadüf müdür, bilinmez. Mustafa Kemal, Samsun´a vardıktan 2 saat sonra bir İngiliz torpidobotu da Bandırma´nın bulunduğu limana demirlemiştir.
Samsun´da kaldığı dönemde bir suikast girişimine dahi maruz kalmıştır. Günümüzde müze olarak kullanılan Mıntıka Palas Otel´e gelen biri Mustafa Kemal´in yanına çıkar: ‘’Bana sizi vurma görevi verdiler Paşam, git o Padişah düşmanı vatan haini Paşa´yı vur dediler… Üç gündür peşinizdeyim, vatandaşla konuşmanızı dinledikten sonra sizin vatan haini olmayacağınızı anladım.’’ (3) demiştir.
Bundan sonraki süreçte Havza Genelgesi yayımlanmış ardından Amasya Genelgesi yayımlanarak devam etmiştir. Amasya´dan sonra kongreler sürecine girilmiş ve Erzurum, Sivas Kongreleri gerçekleştirilmiştir. Gerçekleştirilen kongreler neticesinde bağımsızlıktan asla taviz verilmeyeceği, mandacılığın reddedildiği ve en önemlisi Kurtuluş Savaşı´nın halka mâl edildiği açıklanmıştır. Amasya Görüşmeleri gerçekleştikten sonra Temsil Heyeti, Ankara´ya doğru yola çıkmıştır. Bunca şey gerçekleşirken elbette kolay olmamıştır. Parasızlık, yoksulluk içerisinde gerçekleştirilen bir mücadeledir bu.
18 Aralık 1919´da Ankara´ya doğru yola çıkılacaktır. Kongre binasının önünde büyük bir kitle, onu uğurlamak için toplanmıştır. Uğurlayıcıların önemli bir bölümü, Temsil Heyeti´ni at ya da arabalarla kentin dışındaki köprü başına dek getirecektir. Hava çok soğuk, her yer karla kaplıdır ve kar yağışı sürmektedir. Otomobillerin üstü açık olduğundan ‘yolcular’ kar içindedir. İki aracın lastikleri dolma, biri şişme iç lastiktir. Eski olan iç lastik, Kayseri´ye yakın patladığında, dış lastiğin içine ‘paçavra ve ot doldurulacaktır.’ Benzin ve lastik, ‘haysiyet kaygılarıyla karışık duygular içinde’ Amerikan okulundan sağlanmıştır. Mahzar Müfit, Sivas´tan hareket günü için anılarında şunları yazar: ‘Yarın hareket ediyoruz. Bildiklerimizle vedalaştık. Bütün paramız, yol için ancak yirmi yumurta, bir okka peynir ve on ekmeğe yettiğinden bunları aldırdık. Banka müdürü bugün de işine gelmezse yolda bütün gün aç kalma ihtimali var.’
Elde kalan son parayı azık için harcayan Mahzar Müfit, Mustafa Kemal´i kişisel borçlanmaya izin vermesi için ikna etmiş ve valiliği döneminde tanıdığı Osmanlı Banka Müdürü´nün peşine düşerek, kredi almaya çalışmaktadır. Ancak, müdür gönülsüzdür ve her arandığında ‘evinde hastadır’ yanıtı alınmaktadır. Ricalarla getirilir, karargâhtan Yüzbaşı Bedri Bey tüccar diye kefil, Mahzar Müfit ise borçlu olur ve 1000 lira alınır. İşlemler hareketten ‘beş dakika önce biter’. (4)
Batı Cephesi sürecinde İnönü Muharebeleri kazanıldıktan sonra Yunan kuvvetleri tekrar taarruza geçmiş ve Kütahya-Eskişehir hattında ordumuzun kayıp vermesine, geri çekilmesine sebebiyet vermiştir. Mustafa Kemal, Sakarya´nın doğusuna çektirdiği ordunun başına TBMM´nin verdiği yetkiyle Başkomutan olarak geçmiştir. Sakarya´da 22 gün 22 gece süren çarpışmayı Türk ordusu kazanmıştır. Sakarya´dan sonra büyük bir darbe indirilmesi gerekir.
Yıl 1921… Mustafa Kemal 40 yaşında. Ankara´da… Başkomutan! 600 kilometrelik düşman hattını Afyon´dan İzmir´e 15 günde yaran Başkomutan!
Büyük Taarruz için yaptığı plana o denli güveniyordu ki, utkuyu kesin gören bir ruh sağlamlığı içindeydi. Ankara´dan ayrılacağı akşam, Keçiören´de yakın arkadaşlarıyla birlikteydi. Bunlardan biri, ‘’Paşam ya başaramazsanız!’’ dediğinde, ‘’Ne demek istiyorsun? Taarruz emrini aldığınızda hesap ediniz. On beşinci gün İzmir´deyiz.’’ yanıtını almıştı. Zaferden sonra Ankara´ya döndüğünde, o gece beraber olduğu arkadaşlarına, ‘’İzmir´e on dört günde girdik. Bir günlük yanılgım var, ama kusur bende değil, Yunanlarda’’ diyecektir. (5)
Büyük adamdı Mustafa Kemal. Çok büyük. Onca zorluğa, onca düşmana karşı dövüştü. İngiliz Casusu Harold C. Armstrong´un tabiriyle ‘’Mustafa Kemal köşeye sıkışan soylu bir kurt gibi dövüştü. Ne sordu ne merhamet gösterdi.’’
Ayberk KIZILKAYA
2.III.2018
KAYNAKLAR:
- İlker BAŞBUĞ, 20. Yüzyılın En Büyük Lideri Mustafa Kemal 1881-1923, s.97
- Metin AYDOĞAN, Mustafa Kemal ve Kurtuluş Savaşı, s. 90-91
- Ümit DOĞAN, Topal Osman, s. 63
- Metin AYDOĞAN, a.g.e.
- a.g.e