Atatürk’ün Sofya’dan Arkadaşı Şakir Zümre’nin O Zamana Ait Hatıraları

Atatürk, inkılâblarını Sofya’da ateşemiliterken tasarlamış bulunuyordu

Bu yazı, Hüsameddin Polat imzası ile, 10 Kasım 1949’da Cumhuriyet Gazetesi’nde yayımlanmıştır.
Kolağası Mustafa Kemâl Ateşemiliter olarak 16 ay müddetle Sofya’da bulundu. Halen şehrimizin tanınmış sanayicilerinden Şakir Zümre, bu on altı aylık zaman içinde onun en yakın arkadaşlarından biriydi. Onlar, Sofya’dan sonra Anafartalar’da, İstiklal Harbi’nde ve Cumhuriyet’in ilanı yıllarında hep beraberdiler.

Atatürk’ün Sofya’da ateşemiliter iken tarihi kıyafetle çektirip Şakir Zümre’ye verdiği resim

Atatürk’e dair hiç bir yerde intişar etmemiş bir hatırasını bana anlatmasını rica ettiğim zaman Şakir Zümre düşünmek için müsade istedi.

Altı saat sonra onu Karaköy’de Manheim hanındaki bürosunda buldum. Düşünceli idi. 1913 yılına ait bir hatırayı şöyle nakletti:

“Temmuz ayındaydık, zannederim.

Sofya rüşdiyesinde tahsil gören bir grup talebe Plevne Meydan Muharebesi’nin cereyan ettiği sahayı ziyarete gidecekti.

Bu saha mükemmel bir müze haline sokulmuştu. Mustafa Kemal bu ziyaret haberini duyunca derhal harekete geçti.

Sobranya’nın Türk ve Bulgar mebuslarını tahrik ederek Plevne Meydan Muharebesi’nin yapıldığı yere götürmeye muvaffak oldu.

Kanluçukur Muharebesi kahraman Osman Paşa’nın, Rusların Plevne’de birbiri ardısıra devam eden şiddetli taarruzlarını püskürtmek için yaptığı muharebenin adıdır.

Rus kuvvetleri bu muharebede 16 bin ölü bırakmışlardı. Talebelerle birlikte gelen Türk ve Bulgar ricali burada durdular.

Bir talebe, anavatanın kaybolan bu köşesine karşı içinde sönmeyen ayrılık hissinden ve aşkından bahsetti. Orada bulunan Türkler çok müteessir olmuşlardı.

O zaman, Kolağası Mustafa Kemal’in derhal ortaya çıktığı ve ateşli bir hitabeye başladığı görüldü. Bu hitabesinde, Mustafa Kemal, Osman Paşa’nın kahramanlığından sitayişle bahsetmiş, bu kahramanlık timsalinin ilelebet payidar olacağını söylemiş ve sonra talebelere dönerek:

‘Üzülmeyin, böyle kahramanlar Türk milletinin içinden her zaman yetişecek ve böyle kahramanlıkları her zaman Türk milletine takdim edeceklerdir. Yakın zamanlar sizlere bunu gösterecektir.’  demişti. 

Bir müddet sonra Cihan Harbi başlamış ve Mustafa Kemal Sofya Ateşemiliterliğinden alınarak Çanakkale’ye gönderilmişti. Anafartalar’da Çimentepe zaferinin kazanılmasından sonra kendisini gördüm.

‘Şakir’ dedi, ‘bu kahraman millet her zaman bir Plevne kahramanlığı göstermeye hazırdır.’

Atatürk Plevne’de, rüşdiye mektebi talebelerine verdiği teminatı Anafartalar’da tahakkuk ettirmişti.”

Şakir Zümre’den Sofya’daki Mustafa Kemal ile, Cumhuriyet’den sonraki Atatürk’ü mukayese edip edemeyeceğini sordum. 

“Sofya’daki Mustafa Kemal,” dedi, “tam manasıyla bir askerdi. Cumhuriyet’den sonraki Atatürk ise siyasi dehası inkişaf eden bir askerdi…”

Şakir Zümre Atatürk’ün bir çok projelerini daha Sofya’dayken hazırladığına işaret ederek dedi ki:

“Kolağası Mustafa Kemal bulgarca konuşur ve anlardı. Sofya’da kaldığı müddet içinde oradaki Türk ricaline kendini süratle sevdirdi. Onda bir türlü anlatamadığım bir hulûl kabiliyeti vardı. İnsanları kendisine o kadar çabuk bağlıyordu ki…Bu hulûl etme kabiliyeti, cesareti ona Bulgar halkını da kazandırmıştı.

Sivil zamanlarında tam bir garblı gibi giyinirdi. Biz de onun gibi yaptık. Fese şiddetli içerler ve şapkanın fesin yerini alması hususunda çalışacağını her zaman söylerdi.

Sofya’da bulunduğu zamanlarda silah, cephane ve diğer malzeme azlığından şikayet eder ve bu nevi harp malzemesini bizim niçin yapamadağımıza kızardı. Mustafa Kemal benim Haliç’deki fabrikamı daha o zaman kurmuştu. Harp malzemesi istihsal edecek bir fabrikanın projeleri o zaman yapılmıştı. Atatürk, her şeyi önceden hazırlamasını, her hadiseyi evvelden keşfetmesini bilirdi. Şimdi benim neyim varsa O’na borçluyum.”