Atatürk’ün Okuma Ve Yazı Yazma Merakı
Mustafa Kemal, Harp Okulu’nda ikinci sınıfa geçince askerlik derslerine merak sardı. Şiir yazmaktan vazgeçmişse de, güzel yazmak ve güzel konuşma tutkusu devam etmektedir. Okulun teneffüs saatlerinde bazen de paydos zamanlarında arkadaşları ile güzel söz söyleme yarışmaları tertip ederdi. Hangi konu üstünde konuşacaklarsa, herkes, aynı süre içinde söyleyeceklerini tamamlamak zorunda idi. Bu faaliyetlerin Mustafa Kemal’e büyük faydası olmuştur. Çünkü, Mustafa Kemal sonradan arkadaşları ve halk arasındaki büyük nüfüzunu, yaptıkları kadar, konuşmaları ve nutuklarıyla kazanmıştır.
Mustafa Kemal’in Harp Okulu’ndaki öğrencilik yılları, II. Abdülhamid döneminin en baskılı günleriydi. Okul yönetiminin çok sıkı önlemlerine rağmen öğrenciler, Namık Kemal gibi vatan ve hürriyet şair ve yazarlarının eserlerini gizli gizli okuyorlardı. Bu eserleri okumak, gençlere ister istemez memleket işleriyle ilgilenmek isteği vermiştir. Mustafa Kemal de Harp Okulu’nun ikinci sınıfında bu meraka tutuldu. Eline geçirdiği yasak kitapları koğuş yattıktan sonra okuyordu. Bu gibi eserleri okuyanlara karşı yöneticilerin davranışları, gençleri büsbütün kuşkulandırıyor ve ülkenin kötü yönetildiği düşüncesine uyandırıyordu. Ancak onlar sorunları henüz açıklıkla kavrayamıyorlardı. İşte Mustafa Kemal de ülke ve millet sorunlarıyla ilgili düşünceler bu sıralarda uyanmaya başladı.
O, Harp Okulu’nda iken ülkenin kötü yönetildiği hakkında kesin bilgi sahibi olmuştu. Bu fikirlerini okuldaki yüzlerce öğrenciye yaymak isteyerek, el yazısı ile bir gazete çıkardı. Gazeteyi öğrenciler arasında dolaştırmak için samimi arkadaşlarından bir küçük komite kurmuştu. Gazeteyi çok defa kendi eliyle yazardı. Bu durum, okul yönetiminin gözünden kaçmamıştı. Bir gün, Mustafa Kemal ve arkadaşları, okulun veteriner dershanelerinden birinde, gizlice gazetenin yazılması ve hazırlanması ile uğraşıyorlardı. Okul Komutanı Rıza Paşa, sınıfı basarak, hepsini suçüştü yakaladı. Gençlerin, dersten başka şeylerle uğraştıkları için önce tutuklanmalarını emretmişti. Ancak dershaneden ayrılırken hoşgörülü davranarak izinsizlik cezasıyla yetinilmesini, sonra da bir ceza uygulamasına gerek olmadığını söylemiştir.