Atatürk’ün Mahmut Esat Bozkurt İle Münakaşası

Bir gece, Orman Çiftliği’nde yine hususi bir toplantı var. Bir zat, Mahmut Esat Bey’in Lotus meselesini inceleyen La Haye Konferansı’ndaki müdafaa kudretini ve muvaffakiyetini övüyordu ve “İltifatınıza muhtaçtır“ diyordu. 

Mahmut Esat Bey ile dostu Haydar Rüştü Bey arasında geçen komik hadiseden sonra, kendi evindeki davetlilerden malum bir zata yapılan yakışıksızca muamele üzerine, Mahmut Esat Bey, bir müddettir Gazi’nin huzurlarında görünmüyordu. Cumhur Reisi’nin meşhur olan müsamahakârlığı burada da tecelli etmişti. Mahmut Esat Bey davet edildi; yarım saat sonra sofrada hazırdı.

O’nda Eyüp sabrı var idi

Yeniliyor, içiliyor, türlü zeminler üzerine konuşuluyordu. Bir aralık mübadele meselesi mevzu olmuştu. Terk edilmiş malların tasfiyesi hakkında teklif edilen bir kanunun, mübadillerin haklarını baltalamakta olduğundan, Atatürk’e vuku bulan bazı şikâyetlerin üzerinde durulmuştu.

Bir zat, “Rumeli muhacirlerine bütün Türk vatanını versek, yine azımsayacaklardır” diyordu. Hakikatte ise Rumeli halkı, küçük istisnalarla memleketlerinde terk ettikleri emlak ve servetin yüzde onunu bile alamıyordu! Atatürk, bu haksızlığın izalesini emir buyurdu. Mahmut Esat Bey’in gözleri parlamıştı; ayağa kalktı, “Türk milletini incitiyorsun, Rumeli’den gelenlere, onların hakkını verdirmek istiyorsun. Paşam, sakin ol… Milletini sevmezsen, o da seni saymaz” diye haykırdı. 

Mahmut Esat Bey sofradan kovulacak zannettik. Bu sözlerin yeri yoktu. Mahmut Esat Bey sofradan kovulacak zannettik. Atatürk, sükunetle ve alaycı bir eda ile, “Mahmut Esat Bey Türk milletini yalnız İzmirlilerden ibaret sayar. Rumeli’den gelenlerin de mağdur Türk’ler olduğunu ya bilmez ya da kabul etmek istemez. Millet tarafından sevilip sevilmemek hususundaki nasihatlerine teşekkür ederim. Ben, bunu hak etmiş olduğumu zannediyordum. Ancak Mahmut Esat Beyefendi müsaade buyururlarsa ben de kendilerine nasihat edeyim: Kendisini yakın arkadaşlarına sevdirmeyi bilmeyenler, bu kadar büyük bir mesele ve dava hakkında konuşmak salahiyetini haiz olamazlar.” Mahmut Esat Bey, özür diledi ve Atatürk yine müsamahakâr davrandı. Evet O’nda Eyüp sabrı var idi.


Kaynak: Asaf İlbay, Çocukluk Arkadaşım Atatürk, Mustafa Kemal’le 45 Yıl, Kaynak Yayınları

SÜLEYMAN ASAF İLBAY, 1882 yılında Selanik’te doğmuştur. Hayatı, aynı mahallenin aynı sokağında, evine yüz metre mesafedeki bir evde 1881 yılında doğan Mustafa ile altı yedi yaşlarında iken kesişmiştir. Mahalle arkadaşlıklarına, Asaf İlbay’ın, 1891 yılında eğitim gördüğü Terakki Mektebi’nden ayrılıp, Mustafa Kemal’in devam ettiği Askeri Rüştiye’ye kaydolması ile okul arkadaşlığı da eklenmiştir. Asaf İlbay, Askeri Rüştiye’den sonra, Hendese-i Mülkiye-i Şahane Mektebi’nden mezun olmuştur. 1903 yılında sırası ile Selanik İnşaat işleri Mühendisliği Müfettiş Yardımcılığı, Selanik Demir Köprüler Mühendisliği, İstanbul Şehremaneti 2. Şube Mühendisliği, Ankara, İzmir, Konya, Adana, Bursa, Çanakkale, Balıkesir yolları Müfettişliği vazifelerinde bulunmuştur. 

9 Ocak 1913’ten itibaren Bitlis Vilayeti Su İşleri Başmühendisliği görevini yürüttü.

12 Ekim 1915 yılında, Halep Şehri Belediye Reisliğine tayin edilmiş, 4. Çöl Ordusu Yollar Başmühendisliği vazifesini ifa ederek, Harp Madalyası ile taltif edilmiştir. 

4 Ocak 1922 yılında Konya ovası Su ve Su işletmeleri Müdürlüğü görevine tayin edilmiştir. 

16 Eylül 1924 yılında Nafıa Vekaleti Kara Yolları Umum Müdürlüğü’ne tayin edilmiştir. 

6 Mayıs 1925 yılında yeni teşkil eden İmar Bakanlığı imar Umum Müdürlüğüne tayin edilmiştir. 

27 Ekim 1926 yılında Ankara Şehreminliğine tayin edilerek, Türkiye’de ilk defa planlı bir şehir kurmak şansına erişmiştir. 

4 Kasım 1928 yılında Bilecik milletvekilliğine seçilerek, siyasete atılmıştır. 19 Ekim 1931 yılında hizmet müddetini doldurmak maksadı ile Ankara İmar Müdürlüğüne tayin edilmiş, 1932 yılında kendi talebiyle emekliliğe ayrılmıştır. Bu tarihten sonra, Kızılay, yoksul ilkokul çocuklarına yardım derneklerinde, Halk Evleri Sosyal Yardım ve Gayrimenkul Sahipleri Derneği başkanlığında sosyal ve kültürel hizmetler ifa etmiştir. 13 Ocak 1957 yılında İstanbul’da vefat etmiştir.