Atatürk’ün En Çok Sevdiği Spor
Atatürk’ün spora ve özellikle güreş sporuna karşı olan ilgisi ve sevgisini açıklamadan önce, kısaca sporun öneminden bahsedelim.
Bilindiği gibi spor, sadece bedeni geliştirmekle kalmayıp, aynı zamanda zekâyı, maharet ve hüneri artırmaktadır. Yapanın sosyal yönünü de güçlendiren ve kendisine güven kazanmasını sağlayan spor, dün olduğu gibi bugün de siyasî, millî, hatta kültürel bir propaganda vasıtasıdır. Devletlerin önemli yarış sahalarından biridir. Bugün “sporda geri olan milletler az gelişmiş olan milletlerdir” kanaati hâkimdir. Çünkü kalkınma sadece bir veya bir kaç değil her sahada değerlendirilmektedir.(1)
Atatürk babasının vefatından sonra Annesi Zübeyde Hanım ve kardeşi Makbule’yle Langan civarında Rapla köyünde bir köylü hayatı yaşayan dayısı Hüseyin Ağa’nın yanma gitmiştir. Hüseyin Ağa o zamanlar, Selânik eşrafından Süleman Bey’in Çalı çiftliğinde subaşılık (kâhyalık) etmektedir. Kardeşi Makbule ile tarlalar içinde oynamış ve hafif çiftlik işlerinde çalışmışlardır. (2)
Kanaatimize göre, Atatürk köyde iken, o zamanlar köylerde her Türk çocuğunun, delikanlısının yaptığı gibi çocuklarla güreşmiştir.
Atatürk daha sonraları ilk ve orta öğrenimi için Selanik’e gelmiştir. Bu dönemlerde kuvvetli, cesaretli insanlara karşı hayranlık duyan Atatürk, mahalle çocuklarını sık sık güreştirir ve seyrine doymazdı.(3)
Atatürk önce 1,5 ay kadar Fatma Molla Mahalle Mektebine yazdırılmış, daha sonra Şemsi Efendi Okulu’na yazılmıştır. Şemsi Efendi (sonraları Fevziye Mektebi ile birleştirilmiş) Okulu’ndan sonra Mülkiye Rüşdiyesi’ne girmiştir.(4) Yüksek öğrenim için 13.3.1899’da Mekteb-i Fûnun-i Harbiye-i Şahane’nin birinci sınıfına yazılır. 1901 yılında Harp Okulunu bitirir. 1902’de Harp Akademisinin birinci, 1903’te ikinci sınıfındadır. 29 Aralık 1904 tarihinde önce piyade teğmeni olarak Akademiyi bitirir ve hemen birkaç gün sonra yüzbaşı rütbesiyle kurmay sınıfına ayrılır. 5 Şubat 1905’te 5. Ordu’ya atanır.(5) Atatürk yüzbaşı olana kadar geçen sürede okulda beden eğitimi faaliyetlerinde güreş sporunu yapmıştır. Askeri okulda beden eğitimi öğretmeni Teğmen Habib’in yardımı olmuştur.(6)
Atatürk’ün kuvvetli ve cesaretli insanlara karşı duyduğu hayranlık, onun kendi hayatında da büyük bir önem arz etmektedir. Ferit Celal Güven, Atatürk’ün hatıralarını şöyle anlatıyor:
“Türk milleti anadan doğma sportmendir. Henüz yürümeye başlayan köy çocuklannı bile harman yerlerinde güreşirlerken görürsünüz” yine Atatürk’ün Çankaya’da verilen bir sofra sohbeti sırasında, Türk milletininin sporculuğunu izah ederken, “Benim en çok sevdiğim spor; serbest güreştir” diyerek şöyle devam etmiştir:(7)
“Hangi Türk neferini, köylüsünü isterseniz soyup meydana çıkarınız. Dik omuzları, iyi kusursuz teşekkül etmiş adaleleri, keskin yüz çizgileri, yanık tatlı renkleri, kafa yapıları, insanın ruhuna itimat ve neşe veren bir eser olarak canlanır. Spor, yalnız beden iktidarının bir üstünlüğü sayılmamalı. İdrak ve zekâ, ahlâkta bu işe yardım eder. Zekâ ve anlayışı (ihatası) kısa olan kuvvetliler; zekâ ihatası yerinde olan daha az kuvvetlilerle başa çıkamazlar. Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlâklısını severim.”(8)
Atatürk sporu severdi. Genellikle spor egzersizleride yapardı. Pehlivanları sever, tebrik eder, onlarla uğraşmayı, hemhal olmayı zevk edinirdi. Kurtdereli Mehmet Pehlivan’ın söylediği söz “Güreşirken bütün Türk milletini arkamda hisseder ve onun şerefini korumak için her şeyi yapardım.” Atatürk’ü duygulandırmıştır. Berlin Olimpiyatlan’nda 61 kg. grekoromen stilde Olimpiyat şampiyonu olan güreşçimiz Yaşar Erkan’ın başarı haberinin yarattığı neşeli gece; Atatürk’ün ömrü içinde sayılabilen coşkun sevinçli gecelerinden biri olmuştu.(9) Prof. Dr. Afet İnan, Atatürk’e ait bazı hatıralarını anlatırken şöyle demektedir:
“Atatürk güreşi çok severdi. Kendisi arkadaşlarıyla ve bilhassa Nuri Conker’le güreşmeyi âdet edinmişti. Fakat asıl heyecan ve zevk duyduğu şey, muhafazasındaki nöbet bekleyen erleri salona çağırarak, onları boylarına (sıkletlerine) göre güreş yaptırması idi. Bu güreşler bazen saatlerce sürer, Atatürk, ya hakemlik yapar veya teşvik edici sözlerle dikkat dolugözlerini güreşenlerden ayırmazdı.”(10)
“Çiftlerin güreş müddetinin yenmek ve yenilmekle sona erdiğini kabul etmez, güreşleri devam ettirirdi. Güreşleri seyrederken onların en küçük teknik hatalarını bulup tashih ederdi. Atatürk bu konuda şöyle demişlerdi:“Türk erleri bütün kuvvetleriyle birbirine saldırmak, candan güreşme- li. Fakat galip ve mağlûp onlar için yoktur. Ancak beraberliği kabul ederim” demekle, nadiren iltimas ettikleri de olurdu.”(11)
Atatürk, erlerden güreşte galip hatta mağlûp olanlara, mükafatlarını kendi eliyle verir ve onları tebrik ederdi.
Yazan: Özbay Güven, Dr., Gazi Üniversitesi, Gazi Eğitim Fakültesi, Beden Eğitimi ve Spor Bölümü öğretim görevlisi, Güreş Millî Takımları eski antrenörü ve kondisyoneri.
(1)Azmi Süslü, “Atatürk ve Gençlik”, Belgelerle Türk Tankı Dergisi Dün-Bugün-Yarın, no. 12, Şubat 1986, s. 17-18. (2) Yusuf Hikmet Bayur, Atatürk’ün Hayatı ve Eseri, Ankara 1963, s.8. (3) Cevat Abbas Gürer, “Atatürk’ün Spor Sevgisi”, Yakınlarından Hatıralar, Sel Yayınları, İstanbul 1955, s.62-63. (4) Sadi Borak, “Atatürk’ün Biyografisinde Yapılan Yanlışlıklar”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, cilt 1, 1984, s.279-280-284. (5) Burhan Göksel, Atatürk’ün Soy Kütüğü, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayını: 849, Ankara 1989, s.5. (6) Özbay Güven, “Atatürk’ün Güreş Sevgisi”, Marmaranın Sesi Dergisi, no:33, Mayıs 1987, s.17. (7) Ferit Celâl Güven, “Gömlek”, Yücel Dergisi, cilt 10, no.57, 1939, s. 130. (8) Halûk San, Belgeleri İle Türk Spor Tarihinde Atatürk, Türk Spor Vakfı Yayınları: 2, İstanbul 1981, s. 16-23. (9) Gürer, a.g.m., s.62-63 (10) Afet İnan, Atatürk Hakkında Hâtıralar ve Belgeler, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 4.Baskı, Ankara 1984, s. 166.(11) Gürer, a.gm., s. 63