Atatürk’ün Devletçilik Stratejisi: Ekonomik Kalkınma

EKONOMİK KURTULUŞ SAVAŞI

29 Ekim 1923´te kurulan Cumhuriyet´in ardından yapılması gereken o kadar çok iş vardı ki. Halk açtı, parasızdı, ülkenin ekonomisi yoktu. Osmanlı´nın ekonomisi daha 18. yüzyılda tükenmeye başlamıştı. Avrupa´da fabrikalaşma, makineleşme başladığında Osmanlı hâlâ yerinde sayıyordu. Bu açık ve net. Niteliksiz yöneticilerin iş başına gelmesi ve çıkar ilişkisine dönüşen yönetim anlayışı koca bir devletin ekonomisini ve politikasını harap etmiştir.

NE YAPILMALIYDI?

Elbette Türkiye´de 1923´ten sonra olabildiğince makineleşmeye başlamalıydı. Teknolojiyi yakalamalı ve halkının refah düzeyini arttırmalıydı. Nasıl olacaktı? Ne olacaktı? Para yokken kim gelip fabrikayı açacaktı? Türkiye Cumhuriyeti işte burada ‘’devletçilik’’ politikasını devreye soktu.

TÜRKLERDE DEVLETÇİLİK

Devletçilik politikası Türk devletlerinin her birinde gözlemlenmiş ve en bariz örneği ekonomik anlamda olmuştur. En eski devletçilik anlayışı Göktürkler dönemine Orhun Yazıt metinlerine kadar ulaşmaktadır. Hem devletçilik anlayışına örnek verebileceğimiz yazıtlar aynı zamanda sosyal devlete de bir örnektir. Orhun Yazıtları üzerinden şu örnek verilebilir:

Tahta çıktıktan sonra yoksul ve fakir olan halkı tümüyle bir araya getirdim. Yoksul halkı zengin ettim, az olan halkı çoğalttım.

Bu Türk Devletçilik politikasının şüphesiz en eskisidir. Cumhuriyet döneminde neler oldu? ATATÜRK neler yaptı?

Metin Aydoğan, Atatürk ve Türk Devrimi adlı kitabında 441. sayfa ve sonrasında şöyle diyor:

‘’Devletçilikle ilgili görüşlerini, 1922´de açıklamaya başladı. Savaş iç siyasi çatışmalar, ayaklanmalar ve yoğun devrim atılımları, konuyla ilgili araştırmalarını aksattı ama ara verdirmedi. 1930´da, dünya ekonomik bunalımının etkisiyle, çalışmalarını yoğunlaştırdı ve Devletçilik İlkesi´ni olgunlaştırarak, Anayasa´ya girecek kadar benimsetti. Bu noktaya, sekiz yıllık bir çabayla gelinmişti. 4 Ocak 1922´de Lenin´e gönderdiği mektupta, Türkiye´de uygulanacak devletçilikten söz etmiş ve ‘Ülkemizi düşman işgalinden kurtardıktan sonra amacımız, kamu yararı taşıyan büyük işletmeleri devlet eliyle yönetmek, böylece büyük sermaye sınıfının gelecekte ülkeye hâkim olmasını önlemektir’ demişti.

Yabancıların elinde bulunan demiryolları, limanları, elektrik ve tramvay şirketlerini devletleştirdi; Reji yönetimine son verdi, tütün ve alkol sanayisini devlet tekeline aldı. Devletin gerçekleştireceği sanayi yatırımlarında görev alacak kadro gereksinimi için, yurtdışına öğrenci gönderdi. Dış ticaret politikasını yeniledi, gümrük vergilerini arttırarak ulusal pazarı koruma altına aldı. Yerli yatırımcıları, teşvik ve vergi bağışıklıklarıyla (muafiyet) destekledi. Tümüyle Türkiye´ye özgü bir devletçilik politikası gerçekleştirdi.’’

Ekonomik olarak çıkış yakalamak isteyen Genç Türkiye´nin ilk yıllarındaki istatistikler dışa bağımlı olduğumuzu kanıtlamaktadır. Cumhuriyet dönemi başında 3.600 kilometrelik demiryolu hattının 2.282 kilometrelik bölümü devletin elindeydi. Uzun savaşların yıpratması ile bakımsız ve hasarlı durumdaydılar. Demiryollarının %67,5 Alman, %19,8 Fransız, %12´si de İngiliz yapımıydı. Demiryollarında 1924´te 1.027.000 milyon yolcu taşınırken 1938´de 30.646.000 yolcu taşıması yapıldı. 1923´te 313.168 ton yük taşınırken 1938´de 5.371.000 ton yük taşınır oldu.
‘’Genç Cumhuriyet demir ağalar ile ördü yurdun dört bir yanını!’’

EKONOMİK ALANDAKİ DEVRİMLER VE DÜZENLEMELER

İzmir İktisat Kongresi´nin toplanması (17 Şubat – 4 Mart 1923)

Kongrenin temel amacı gereken iktisadi politikaların belirlenmesi esaslı olmuştur. Mustafa Kemal kongrede şunları söylemiştir:

‘’…Türk tarihi incelenirse büyün yükselme ve çöküş sebeplerinin bir iktisat meselesinden başka bir şey olmadığı anlaşılır… Yeni Türkiye´mizi layık olduğu mertebeye ulaştırabilmek için behemehal iktisadiyatımıza birinci derece önem vermek zorundayız. Çünkü zamanımız bir iktisat devresinden başka bir şey değildir… Siyasi, askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsunlar, iktisadi zaferlerle taçlandırılmazsa, husule gelen zaferler payidar olamaz, az zamanda söner… Ekonomi demek her şey demektir. Yaşamak için, mesut olmak için insanların mevcudiyeti için ne lazımsa onların hepsi demektir. Ziraat demektir, ticaret demektir, emek demektir, her şey demektir.’’

  • Seyrisefain İşletmesi (Denizyolları İşletmesi)

1923´te çıkarılan 597 sayılı kanunla Osmanlı Seyrisefain İdaresi´nin yerini Türkiye Cumhuriyeti Seyrisefain Müdüriyet-i Umumiyesi aldı.

  • Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi (4 Mayıs 1924)
  • Gölcük Tersanesi´nin kurulması (1924)
  • Ziraat Bankası (1924)

Ziraat Bankası 1924´te devlet kurumu olmaktan çıkarılıp 30 milyon sermayeli bir anonim şirketi olmuştur.

  • Türkiye İş Bankası´nın kurulması (26 Ağustos 1924)

Celal Bayar öncülüğünde kurulmuştur. İlk özel milli ticaret bankasıdır. Atatürk vefat ettikten sonra hisselerin mülkiyeti CHP´ye, nemaları ise Türk Tarih Kurumu´na ve Türk Dil Kurumu´na bırakıldı. Hazine´ye ait olan 12,3´lük pay ise 1998´de halka arz edildi.

  • Aşar (öşür) vergisinin kaldırılması (17 Şubat 1925)
  • Türkiye Sanayi ve Maadin Bankası´nın kurulması (19 Nisan 1925)

Özelleştirmeye destek olmak, devlet destekli krediler açarak ticari hayatı canlandırma amacıyla kuruldu.

  • Atatürk Orman Çiftliği (5 Mayıs 1925)
  • Yerli Kumaştan Elbise Giyilmesine Dair Kanun (1925)
  • Alpullu Şeker Fabrikası´nın kurulması (26 Kasım 1926)

Türkiye´nin ilk şeker fabrikasıdır. 22 Aralık 1925´te temeli atılmıştır. 2 milyon liraya mal olan fabrikanın en büyük hissedarı %68 ile İş Bankası´ydı. 1935´te Türkiye Şeker Fabrikaları AŞ´nin kurulmasıyla bu kuruluşa devredildi.

  • Kabotaj Kanunu (1 Temmuz 1926)
  • Teşvik-i Sanayi Kanunu (28 Mayıs 1926) (1927´de daha da kuvvetlendirildi)

Atatürk döneminde, sanayinin kurulması ve geliştirilmesi amacıyla kabul edilen yasadır.

  • Uşak Şeker Fabrikası´nın kurulması (17 Aralık 1926)

Türkiye´nin ikinci şeker fabrikasıdır.

  • Yüksek İktisat Kurulu´nun oluşturulması (25 Haziran 1927)

Hükümetlerin izleyeceği ekonomik politikaların belirlenmesi esasına dayanmaktadır.

  • Menkul Kıymetler ve Kambiyo Borsalarının düzenlenmesi (20 Mayıs 1929)
  • Yerli Mallar Haftası (4 Nisan 1929)
  • Türk Parasının Kıymetini koruma hakkında kanun (20 Şubat 1930)
  • Merkez Bankası´nın kurulması (11 Haziran 1930)
  • Tekel Genel Müdürlüğü´nün kuruluşu (1931)
  • Türkiye Demir ve Çelik İşletmeleri´nin kurulması (1933)
  • İller Bankası (1933)
  • Sümerbank (1934)
  • Türk Hava Yolları (Devlet İşletme İdaresi adıyla) kuruluşu (20 Haziran 1933)
  • Beş Yıllık Sanayi Planı´nın yapılması ve uygulanması (17 Nisan 1934)
  • Turhal Şeker Fabrikası´nın kurulması (1934)
  • Türkiye Şişe ve Cam Fabrikaları AŞ´nin kurulması (17 Şubat 1934)
  • Paşabahçe Şişe ve Cam Fabrikası´nın kurulması (1935)
  • Etibank´ın kurulması (14 Haziran 1935)
  • Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü´nün kurulması (14 Haziran 1935)
  • Türkiye Şeker Fabrikaları AŞ´nin kurulması (6 Temmuz 1935)
  • Kâğıt Sanayii (1936)
  • Nazilli Basma Sanayii Müessesesi´nin kuruluşu (1937)
  • Tariş´in kurulması (1937)
  • Denizbank´ın kurulması (1937)
  • Bursa Merinos Fabrikası´nın kurulması (2 Şubat 1938)

1923´te kurulan yeni bir devlet, çağını yakalamak için canla başla umutla çalışmaya devam etti. Mustafa Kemal önderliğinde her daim ileriye koştu. Devletçilik politikası ile ekonomi canlandırılmaya çalışıldı.

Devletçilik ilkesi 1935 yılında CHP´nin kurultayında partinin programına alındı. 1937 yılında Anayasa´ya dahil edildi. Mustafa Kemal Türkiye´de uygulanan devletçilik için şöyle demektedir:

‘’Türkiye´nin uyguladığı devletçilik sistemi, 19. Yüzyıldan beri, sosyalist kuramcıların ileri sürdüğü düşüncelerden alınarak, tercüme edilmiş bir sistem değildir. Bu, Türkiye´nin ihtiyaçlarından doğmuş, Türkiye´ye özgü bir sistemdir. Devletçiliğin bizce anlamı şudur: Bireylerin özel teşebbüslerini ve faaliyetlerini esas tutmak, ancak büyük bir milletin büyün ihtiyaçlarının karşılanamadığını ve birçok işlerin yapılamadığını göz önünde tutarak; ülke ekonomini devletin eline almak. Bizim izlediğimiz devletçilik yolu, görüldüğü gibi liberalizmden başka bir yoldur.’’ (1)


22.II.2018
Ayberk KIZILKAYA


KAYNAK:
Metin Aydoğan, Mustafa Kemal ve Türk Devrimi, s.443