Atatürk ve Lale
Hollandalıların bir kadirşinaslığı münasebetiyle:
Atatürk ve Lale
Yazan: Kerim Yund
“Hollandalıların: Lalenin Türkiye’den yurtlarına gelişinin dört yüzüncü yıl dönümünü büyük bir çiçek bayramı halinde kutlamakta olduklarını gelen haberlerden öğreniyoruz. Bu bayrama onlar kadar önem verenlerden biri de biziz. Son aylarda lale çevresinde çok şeyler yazıldı. 7 Mayıs’ta hemen hıdrellez sıralarında Rotterdam’da yapılan bayram töreninde, lalenin en güzel bir türüne Hollandalıların Atatürk adını verdiklerini okuduk.
Bu pek nazik jest, halkımızı sevindirdi. Birkaç yıl önce İsrail’de kurulan Atatürk Ormanı ile yüreğimiz onlara karşı sıcak bir dostluk ile dolmuştu. Flemenklilerin bu davranışı da bizi en sevdiğimiz yerden yakaladı. Holanda’da bir lale açacak, adı Atatürk olacak.. Bu işin diğer neticeleri üzerinde durmak istemiyoruz. Kutlu ve mutlu olmasını candan dileriz. Şunu söyleyeyim: Artık Hollanda bizim için yabancı bir yer değildir.
Her ulusta olduğu gibi biz de bazı bitkilere, çiçeklere, yemişlere gösterişli yerlere kişi adı koymuşuzdur. Mustafa Bey armudu, Hasan Bey kavunu, Ayşekadın fasulyesi, Köroğlu elması gibi.. Adını bu bitkilere verenlerin kim olduklarını kesin olarak bilemiyoruz. Fakat birçok çiçeklere hele lalelere insan adı konduğu ve bu adların ne sebeple verildiği, ad babaları bellidir. 18. asırda hükümet çiçek işlerine bakmak ve yeni bulunanlara ad vermek için akademi mahiyetinde encümenler kurmuştur. İşte bunlardan birkaçı. “Asap Perper” Damat İbrahim Paşa’nın yetiştirdiği lalenin adıdır. “Cüğce ablağı” Üsküdar’da Kızkulesi bekçisi cüce Hüseyin Ağa’nın yetiştirdiği lalenin adı. “Çorbacı ablağı” Galata Kulesi kapısı dışında çorbacı diye anılan bir kişinin yetiştridiği lale. “Bektaşi” 17. asırda Fenarizade Ahmet Efendi’nin yetiştirdiği lale. “Ahmedi” 18. asırda Kasımpaşalı Ahmet’in yetiştirdiği lale.
Avrupa’da bitkilere tanınmış kişilerin adları verilmiştir. Kral Line bitkileri kendi sistemine göre sıralarken onların soy, cins türlerini botaniğe veya insanlığa yararı dokunanların adları ile anmıştır. Bu güzel gelenek bugün de yaşamaktadır. Bilginlerin koydukları adlardan bazıları bir botanik terimi olmaktan çıkmış, halka ve uluslara mal olmuştur. Bizim dilimizde de bunlar olduğu gibi veya biraz değiştirilerek kullanılmaktadır. Onlardan birkaçı: Manolya, begonya, kamelya gibi çiçeklerdir.
Avrupalıların bitkilere verdiği ünlü kişi adları arasında, Türk büyüklerine de tesadüf edilebilir: Tıp bilgini İbni Sina bunlardan biridir. Batılılar bu zata (Avicenne) der. Bir bitki soyuna da onun adına uyularak Avinenacee denildiği gibi bu soydan bir ağaca da Avicennea denmiştir.
Şimdi laleye de Atatürk denilecek.. Bu Atatürk’e ve Türk milletine karşı bir sevgi, ilgi eseri olduğu gibi Atatürk’ün bitki ve çiçek üzerinde duruşunun bir sembolüdür. Ziraatte, ormana ait çeşitli direktifler veren bu gibi kanunların çıkmasına yol gösteren Atatürk: çiçek, meyve yetiştirenleri tekdir ve teşvik etmiştir. Yurtta bahçe, çiftlik, konaklar kurarak buraların örnek birer bitki yetiştirme yeri olmasını ve halka faydası dokunmasını amaç edinmiş, en sonunda da bütün bunları devlete armağan etmiştir. Ata’nın Ankara’daki Orman Çiftliği bile tek başına onu bitki sever yapmaya yetişir amillerden ve bir çiçeğe adının verilmesini sağlayacak önemli işlerdendir.
Halbuki sevgili Atamızın laleye karşı da ayrı bir ilgisi vardı: N. A. Banoğlu (Çok sevdiğimiz değerli gazeteci, yazar, çevirmen Deniz Banoğlu hanımefendinin rahmetli babası: gazeteci, yazar, tarihçi Niyazi Ahmet Banoğlu) Nurcihan Kesim’in birlikte yazdıkları “Atatürk Başmuharrir” adlı kitapta Nesibe imzalı (Kırmızı Laleler) başlıklı bir yazı vardır. Burada, İstiklal Savaşı sıralarında Konya’daki öksüz kızların mektebinde Atatürk’ün gelişleri belletilirken şöyle denir:
“Bir gün yine kapımız açıldı. İçeriye O girdi. Kolları arasında mektepteki öksüz sayısı kadar al laleler vardı.
– Çocuklar! dedi, duanız kabul oldu, vatanımız kurtuluyor. Bir zafer daha kazandık. Sonra sevinç göz yaşlarımızı kendi eliyle silerek her birimize birer tane lale verdi.
– Bunları kitabınızın içine saklayın! Bir hafta sonra gelip göreceğim dedi.
Sevinçten deli olduk. Sanki her birimize saklamamız için çıkarıp yüreğini vermişti. Kim bilir belki de o bayrak rengi bahar çiçekleri, babalarımızın kanıyla boyanmış diye evlatlarına getirmişti.
Bu olay Atatürk ile Anadolu’nun asil ve tabii bir çiçeği olan lale arasındaki bağı pek güzel belirtmektedir. Hollandalılar belki işin bu kadar içine girmemişlerdir. Fakat kararlarındaki isabet inkar edilemez. Atatürk çocuklarına, çok yerinde bir derstir bu. Türk lalesi gibi Atatürk sevgisinin de Hollanda’da gelişmesini lale bayramlarının yanı sıra Atatürk bayramlarını da dileriz. Biz ise Atatürk sevgisinin en ufak bir zerresini gönlümüzden çıkardığımız gün hainiz.. Yurt dışındaki Atatürk ormanları, Atatürk Laleleri imtihanlarımızdır.”
Yazan: Kerim Yund
Kaynak: İktisadi Yürüyüş dergisi, Yıl: 21, Sayı: 385, 1960, Sayfa: 2.